✖️XVI✖️

1.9K 179 13
                                    

Bir şeylerin ters gittiğini biliyordu fakat bunu şimdilik göz ardı edebilirdi.

Bu sefer gerçekten deniyordu Taehyung. Acıyı unutmaya çalışıyordu. Sürekli kalbini saplanan o bıçaktan kurtulmaya çalışıyordu. Onun olduğu yerlerden uzak durmaya çalışmıştı, Jimin'in onu her yanlarına çağırışında kaçıp başka insanlarla takılmaya da çalışmıştı fakat kendini yine hep aynı durumda buluyordu. Jungkook'un kelimeleri kafasının içinde dönüyordu, durmuyorlardı ve bu onu çıldırtıyordu. Her seferinde onları görüyordu, kafasını nereye çevirirse çevirsin birbirlerine gitgide sokulan fakat kalplerindeki sevgi kış meltemiyle beraber yavaş yavaş uzaklaşan çiftten kaçışı yoktu. Her şey zorlaşıyordu. Ona sadece birkaç adım kaldığını sandığı her an tekrar kilometrelerce uzağına sürükleniyordu. Ve kelimeler tekrar kafasının içinde dönüyordu, durmuyorlardı... her gece sessizce akıttığı göz yaşlarına karışıp gideceklerini sanarken onlar daha da büyük yerleşiyorlardı beynine. Patlamak istiyordu Teahyung her şeyi yıkıp dökmek, Jimin'i hırpalamak ve Jungkook'a gerçekleri haykırmak istiyordu. Sırasına tamamen gömülürken arkasından gelen fısıltıları ve öğretmenin kısılmış sesini umursamıyordu. Son günlerinde tek yaptığı eve dönmek için dakikaları saymaktı. Dakikalar sonra öğretmen sınıftan çıkmış öğrenci sesleri giderek azalıyordu. Kafasını sıradan kaldırmadı Taehyung. Yemek vakti olduğunu biliyordu fakat hiçbir şey yemek istemiyordu. Uzun süre olduğu gibi kaldı. Uyuyamıyordu. Kelimeler kafasında dönerken uyuyamazdı zaten. Kendi nefes sesleri ve cama çarpan rüzgarın sesine bir yabancının sınıfta yankılanan ayak sesleri eklendiğinde yine başını kaldırmadı. Ayak sesleri tam yanında durdu ve oturduğu sırada bir hareketlilik oluştu. Tanıdık bir parfüm kokusunu ciğerlerine çekerken içinden birkaç küfür savurduktan sonra başını kaldırdı Taehyung.

"Yemeğe gelmeyecek misin?" sesinde duyduğu şey hafif bir endişe tınısı mıydı yoksa kendisi mi uyduruyordu emin değildi fakat sarı saçlı çocuk bakışlarını üstünden çekmezse yüzüne bir yumruk geçirebilirdi. "Jungkook bile senin için endişeleniyor, son günlerde hasta gibisin." onun ismi geçtiğinde nefesini tuttu Taehyung, kalbinin ritminin bozulmasına bir lanet ederek başını salladı.
"Bugün aç hissetmiyorum." cümlesinin sonuna doğru gülümsemeye çalışmıştı. İyi değildi fakat iyi rol yapabilirdi. Tek istediği bu konuyu uzatmadan Jimin'in gitmesiydi.
"Pekala hala zaman var, eğer aç hissedecek olursan Jungkookla beraber yemekhanede oturuyor olacağız." onun adı her geçtiğinde titremesine engel olamıyordu Taehyung. Kelimeler tekrar beyninin içine dolarken kalbindeki hiç dinmeyen acıyı hissetti bir kez daha. Yanından kalkan çocuğu fark etmiyordu bile. Hemen sonra kendisinin bile neden olduğunu bilmediği bir hareket yaptı. Jimin'in ince bileğini sertçe kavradı parmaklarıyla ve Jimin şaşkınca ona dönerken yüzüne bakmadan zorlukla söyledi.
"Konuşmamız lazım." Jimin kalktığı yere tekrar oturdu ve bileğindeki gevşemiş parmakları diğer eliyle çekti.

"Dinliyorum." gözleri birleştiğinde konuşamayacağını sandı Taehyung, tüm cesaretinin hızla kaybolduğunu hissetti fakat bir daha geri dönmek istemiyordu.

"Neler karıştırdığını bilmiyorum ama oyununa bir son ver Jimin." sesi sandığının aksine fazlasıyla soğuk çıkıyordu. Jimin'in kaşları çatıldı ve bakışları sertleşti.

"Neden bahsediyorsun sen?"sesine yansıyan şaşkınlık ve sinir hissediliyordu.

"Neden bahsettiğimi biliyorsun. Daha fazla Jungkook'un duygularıyla oynama." bu sözler üzerine Jimin kaşlarını olabilecekmiş gibi biraz daha çattı.

"Anlamıyorum Taehyung seninle sadece arkadaş olmaya çalışıyorum ve senin yaptıklarına bak." şaşkınlık yerini hayal kırıklığına bırakmış gibiydi. Hızla sıradan kalkıp kapıya yürüdü fakat Taehyung da çoktan ayağa kalkmış onun geri dönmesine yetecek kısa cümleyi dudakları arasından serbest bırakmıştı.

"Sizi duyduğumu biliyorsun." kelimeleri bağırmak isterken daha çok bir fısıltı gibi çıkmıştı fakat derin bir sessizliğin hakim olduğu sınıfta Jimin duymaması mümkün değildi. Yavaş adımlarla geldi Taehyung'un önüne. Ne diyeceğini bilemez gibiydi. Bir süre sonra yüzüne alaycı bir gülümseme yerleşti.

"Bu kadar önemsediğini bilmiyordum." Bir kaç adım daha yaklaşırken Taehyung'a, umursamazca söylendi. Sonra bakışlarını onun gözlerine dikti. Cevabını bekliyor gibiydi.

"Önemsediğimden değil... sadece yalan söylenmesinden nefret ederim." tam olarak yalan sayılamazdı Taehyung'un söyledikleri. Jimin onun boyuna tam olarak yetişmek için omuzlarından tutup biraz parmak ucuna kalktığında hareket etmedi. Parfümünün kokusu şimdi daha fazla hissediliyordu. Tek ses ikisinin birbirine karışan nefesleri ve hala durmayan rüzgardı. Ardından Jimin'in dudakları yanağına sürtünüp tam kulaklarının dibinde durdu ve nefesi ensesinde hissedilirken fısıldadı.

"Korkma Taehyung çok yakında bitireceğim bu oyunu."  ve ardında sinirden titreyen Taehyung'u bırakarak hızla sınıftan çıktı.


Bu hikayede olaylar çok mu tekrar ediyor emin değilim. Eğer sıkılıyorsanız söyleyebilirsiniz(?) gidişatı falan değiştirmeye çalışırım. Her seferinde neden bu kadar geç yazdığımı tam olarak açıklayamam ama tekrar ve tekrar özür diliyorum. İyi bir tatil geçirmeniz dileğiyle💖✨

Trust Me \\Vkook//Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin