Yatakta bir sağa bir sola dönüp durdum. Uyamayacağımı anlayınca da tamamen kalktım. Galiba fazla doz mutluluk bana yaramadı. Tabi bünye alışık değil böyle durumlara. Odada da sıkılınca balkona hava almaya çıktım. Demirlere tutunup derin nefesler alıp verirken bi ıslık sesi duydum. Sesin nereden geldiğine bakmak için kafamı çevirince onu gördüm. Arda'yı. Demek ki onuda uyku tutmamış. Dikkatli bir şekilde ona baktım ama beni fark etmedi. Balkon masasında oturmuş birşeyler yazıyor bir yandan da ıslıkla kendi çapında şarkı çalıyordu. Fırsattan istifade dikkatli bir şekilde onu incelemeye başladım. Dikkatimi ilk çeken şey mutluluğuydu. Yüzünden gerçek manada mutluluk akıyordu. Önünde ki deftere odaklanmış ciddi birşeyler yazıyor gibi ama ıslık çalarak da aslında ciddi olmadığını belirtiyordu.
Hayatımda gördüğüm en tuhaf insan. Neredeyse benim tam zıttım. O ne kadar mutluysa ben o kadar mutsuzum. O ne kadar güleçse ben o kadar somurtkanım. Ve o ne kadar pozitifse ben o kadar negatifim. Ona karşı nasıl olmalıyım güvenmeli miyim ? arkadaş olmalı mıyım ? Ya da kendimden uzaklaştırmalı mıyım ? Kafamda bu sorularla boğuşurken biranda kafasını çevirmesiyle neye uğradığımı şaşırdım. Önce kafasını önüne çevirdi sesli bir soluk verirken tekrardan kafasını çevirdi. Ben nefesimi tutmuş bir şekilde ona bakarken o ayağa kalkıp benim balkonuma yakın olan demirlerine ilerledi. Yüzündeki gülümsemesini büyütüp konuşmaya başladı.
"Komşum uyumadın mı sen ?"
"Sence ?"
"Bence uyumuşsun ve uyur gezer olduğun için buradasın. İçeri gir hemen düşmeni istemem."
Şaşkın bir şekilde ciddi olup olmadığını anlamak için yüzüne bakmaya başladım. O da yüz ifademi görüp kahkaha atmaya başladı."Şaka yapıyorum."
Derin bir nefes verdim."Ee neden uyumadın ?"
"Uyku tutmadı."
"Anladım"
"Sen ?"
"Beni de"
"Tamam"
"Tamam"
Dedikten sonra yüzüme bakmaya başladı. Sanki bir kelime söylesem muhabbete hazır gibi. Ben de ilk defa o konuşmadan muhabbet başlattım."Ne yazıyordun ?"
Sorumla masanın üzerindeki defterine baktı."Önemsiz bir şey."
"Peki" diyerek omuz silktim. Açıkcası bozulmuştum. İlk defa muhabbet etmek istemiş bunun için soru bile sormuştum. Bir güzel de cevabı mı aldım. Bu bana bir uyarıydı sanırım. Yeni şeyler deneme aynı kal gibi bir uyarı. Sessizce arkamı dönüp içeri girecekken
"Çisem"
Sesiyle durdum. Bu Arda'nın sesiydi. Galiba pişman oldu ve soruma cevap verecek. Büyük bir hevesle arkama döndüm."Evet"
"İyi geceler"
Şaşkın bir şekilde yüzüne baktım. Ben ne düşünüyorum o ne yapıyor. Kafamı yavaşça iki yana sallayıp "sanada" dedim. Ve hızla içeri girdim. Belki çok abartıyorsun diyenler olabilir. Ama benim gibi biri için hiçte abartmıyorum. Normalde insanlarla ilgilenmem yani onları merak etmem. Bugün biraz merakım biraz konuşma isteğim oluşunca benliğime ters düşen bir soru sordum. Cevap alamayınca da haliyle bozuldum. Neyse artık yapacak birşey yok. Yine kimseyi merak etmemeye devam. Yatağıma tekrardan yattım. Bu sefer uyuyabilmiştim.Sabahın erken saatlerin de kırılırcasına kapıma vurulma ve delicesine çalınan zil sesiyle uyandım. Sakin kalmaya çalışarak kapıya doğru ilerledim. Uyku semesi deliğe bile bakmadan kapıyı açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefret
Teen FictionHiç herkesin sizden nefret ettiğini düşündüğünüz oldu mu? Ya da bu düşünceden dolayı siz de herkesten nefret ettiniz mi? Çisem bu sorulara evet cevabı veren biri. Peki evet demesinin sebebi ne? Birgün bu soruya hayır cevabını verebilecek mi? Ya da...