2012
Aynadan kendimi izlerken Jimin ile göz göze geldim. Ona dil çıkardığımda gözlerini devirip elindeki top ile oynamaya devam etti.
Taehyung "Uno oynamak isteyen gelsin!"diye bağırdığında herkes bir çember oluşturmuştu. Oturduğum yerden dizlerimin üstünde yürüyerek çemberin içine girdim. Sorin'in yanına geçtim.
Her gün yaptığımız pratikten sonra en az bir saat Uno oynardık. Genelde ya ben ya da Hoseok kazanırdı.
Seokjin eşit bir şekilde kartları hepimize dağıttı. 12 kişi olduğumuz için oyun uzun sürüyordu ve her gün oynamamıza rağmen hiç bıkmıyorduk. Bangtan haricinde beş kızdık. Hepsi benden büyüklerdi ama onları öz ablam gibi seviyordum ve şirkette hepimiz aile gibiydik.
Jimin ve ben hariç. Buraya ilk geldiğim zamandan beri aramızda bitmek bilmeyen bir kavga vardı. Cidden bir kere bile düzgün iletişim kuramıyorduk.
Jungkook ile Busan'dan buraya beraber gelmiştik.
10 yaşımda Avusturalya'dan
Güney Kore'ye ilk taşındığımda Korece konusunda çok zorluk çekmiştim. Okulumda ve yaşadığım yerde neredeyse kimse İngilizce bilmediği için insanlarla anlaşmakta zorlanıyordum. Korece anlayabiliyordum ama aksanım berbattı, küçük bir çocuk gibi heceleyerek konuşuyordum. Bu beni deli ettiği için hiç konuşmamayı tercih ediyordum ama Jungkook bana her zaman yardımcı olmuştu.Okuluma başka bir okuldan transfer edildiğinde benimle arkadaş olmaya çalışmıştı. Sonrasında ise çok yakın olmuştuk.
Hatta BigHit şirketine kendi videolarımızı bile beraber göndermiştik. İkimizde şirkete görüşmeye çağırılıp seçildiğimizde mutluluktan ağlamıştık.
Şirkete ilk geldiğimizde Jungkook çoktan bir grubun içinde yer almıştı. Onların çıkış yapacağı başından beri belliydi.
Bir yıl sonra artık çıkış yapmış ve ünlü olucaklar ama biz yani kızlar burda öylesine stajyerdik. Çünkü BigHit'in şimdilik bir kız grubu çıkarmak gibi bir planı yoktu. Zaten bir erkek grubu çıkarmaya parası ancak yetiyordu. Çıkış yapmayacağımı bilmeme rağmen burdan gitmek istemiyordum çünkü buraya gerçekten çok alışmıştım.
Elimdeki kırmızı yediyi ortaya attım sıra benden geçip Yoongi'ye geldiğinde, şirketin sekreteri kapıyı açıp "ChaeYoung Bang Si Hyuk seni çağırıyor."diyip gitti.
Herkes oynamaya devam ederken isteksizce yerimden kalkıp koridora çıktım. BigHit küçük olduğundan Başkan Bang'ın odasına gitmem iki dakikamı almazdı ama ben şimdi onun sıkıcı konuşmasını dinlemek istemiyordum ayaklarımı sürüye sürüye son derece salyangoz yavaşlığıyla onun odasına vardım.
Kapıyı iki kez tıklatıp "gel"sesini duyduktan sonra içeri girdim. İçeride Başkan Bang dışında takım elbiseli bir adam ve iyi görünümlü bir kadın vardı. Ben gelince konuşmalarına ara verdiler.
"Beni çağırmışsınız."saygıyla önünde eğildim.
"Şöyle otur Chae."deyip kadının karşısındaki sandalyeyi gösterdi.
Oturduğumda bütün gözler bendeydi.
"Bayan Kim ve Bay Kang YG şirketinden geliyorlar."
Bunu duymamla kaşlarımın kalkması bir olmuştu. YG mi?
Ne alaka ki?
Başkan konuşmasına devam etti. "Senin sesini çok beğendikleri için seni şirketlerinde stajyer olarak istiyorlar." Yok artık!
Bu aşırı iyi bir haberdi ama ben bu şirkete aittim. Her halimle. Çünkü burası benim evim gibiydi burda çalışan herkes de ailem gibi.
Burayı bırakıp oraya gitmek istemiyordum ama şimdi YG gibi bir şirketin teklifini geri çevirmek aptallık olurdı. Sonuçta BigBang gibi mükemmel bir grubun şirketiydi. Ve daha saymaya üşendiğim bir sürü idolün.