"Küpemin teki yok!"bağırdığımda stilistimiz olan Seora unnie yanıma geldi."Tamam diğerini de çıkar yenisini getiriyorum hemen."
Unninin dediğini yapıp beklemeye başladım. Kızlar da hazırlanıyorlardı. Şuan şarkımızı söylemek için sahneye çıkmayı bekliyorduk. Ödül törenine gelmiştik. Bizden başka bir sürü sanatçı daha vardı. Ah tabi onlar da vardı. BTS ve Jimin.
4 yıldır neredeyse hiç konuşmamıştık. Neredeyse değil hiç konuşmamıştık. Sadece bana imzalı albümlerini gönderiyorlardı. Bunu yapan ise Jungkook'tu çünkü diğerleri bana küsmüştü. Gerçekleri çok sonradan olsada anlatmıştım ama Jungkook dışında kimse beni affetmemişti ve yaptığımı çocukça bulmuşlardı. Ki çocuktum zaten.
Flashback
2013
"Jimin" Seslendiğimde gülümseyerek bana baktı. Maalesef ben gülümseyemiyordum.
"Sana harika bir süprizim var!"dedi heyecanla. Ağlamamak için başka şeyler düşünmeye çalışıyordum. Eğer olanları direkt anlatsam Jimin anlayışla karşılayıp ayrılmamıza bir şey demezdi ama hep iletişimde olmaya çalışırdık.
Ama maalesefki Yoora onunla tamamen iletişimimi kesmemi istemişti ben de bunu onun kalbini kırarak yapıcaktım. Çünkü diğer türlü hep beraber olmayı deniyecektik ama bu imkansızdı.
"Hadi gelsene Chae!"elimi tutup çekmeye çalıştığında hızlıca elimi ondan kurtardım.
"Jimin."
Yavaşça bana döndü. "Sorun ne?"
"Sana bir şey söyleyeceğim ve sen tek kelime etmeden beni dinleyeceksin."dediğimde kafasını salladı. "Öncelikle çok üzgünüm. Senden hoşlandığımı sanmıştım ama yanılmışım şuan kariyerim benim için daha önemli ve aslında hoşlandığım başka birisi var. Şirketten. Seninle böyle buluşmak ve birbirimizi görmek çok zor onunla hep bir aradayız." Tabiki de öyle birisi yoktu.
Jimin oldukça kafası karışmış bir şekilde bana bakıyordu.
"Ve ben onunla beraber olmak istiyorum. Seninle değil. Sen de beni unut ve kendi kariyerine odaklan. Başarılı bir grup olacağınıza eminim."lafımı bitirdiğimde Jimin ağzını açıp bir şey söylemek istedi ama konuşsa bile ne söyleyeceğinden emin değildi, biliyordum. Gözünden bir damla yaş düştüğünde kafamı duvara vurup ölmek istedim.
Böyle olmamalıydı baştan her şeyi düzgünce anlatmalıydım. Gerizekalı ben. Eminim ki Jimin beni anlardı ama şuan bunun için çok geçti.
Jimin kafasını sağa sola sallayıp kolumdan tutup beni çekmeye başladı.
İtiraz etmeden yürümeye başladım. Çok değil bir yirmi saniye sonra durduk.
"Bunu sana almıştım. Avustralyadaki evinde kaldığını ve aynısından Kore'de bulamadığını söylemiştin. Neyse istersen al veya çöpe at. Çünkü hiç bir önemi yok artık."dedi ve hızlıca ters yöne yürümeye başladı. Karşımda duran yaklaşık 1 metre boyundaki kocaman kahverengi yumuşacık ayıcığa baktım. Cidden Avustralyadakinin aynısıydı. Nerden bulmuştu bilmiyorum ama bulmuştu işte.
O gidince uzun bir süredir tuttuğum göz yaşlarımı serbest bıraktım. Ve ayıcığa sarılıp ağlamaya başladım.
Aptaldım. Hemde çok.
//
"Kızlar sıra sizde, hadi!"menajer unnie bağırdığında mikrofonlarımızı kulağımıza geçirdik.