Aşk Hayattaki En Saçma Güzelliktir

30 4 0
                                    

Ömer Bey'in sade kahvesini aldıktan sonra kapısını tıklatıp odasına girdim. Başını bilgisayara gömmüş bir şeylere bakıyordu. "Afiyet olsun." diyerek fincanını önüne bıraktım. Acaba Esra'ya söylediklerimin ne kadarını duymuştu? Ecel terleri dökmeye başladım.
"Evet Hira Hanım sizi dinliyorum." Yüzüme bile bakmıyordu.
" Şey... Şey... Şey..." Hah birde kekelemeye başladım tam oldu.
Sol kaşını kaldırıp bakışlarını yüzüme dikip "Konuşmayı mı unuttun? Halbuki az önce bülbül gibiydin." Sinirli görünüyordu. Başımı yerden yaramazlık yapmış çocuklar gibi kaldıramıyorum. O korkuyla dudaklarımı kemiriyordum. Çünkü, suçluydum. Adam ne dese haklıydı. Bir yandan da beynimde ne söyleyeceğimi tartıyordum. Duyduysa zaten söyleyeceklerim bir şey ifade etmeyecekti.
Gür sesiyle " Söyler misin Hira, yaşlı kurt ben mi oluyorum?"
Alnımdaki teri silerek "Yok efendim estağfurullah. Olur mu öyle şey? Siz yanlış anladınız galiba. Ben dosyayı ararken Esra ile dedikodu yapıyorduk. Biliyorsunuz işte biz kızlar." diye biraz şeker görünmeye çalışarak cevap verdim. Bakışları hala daha donuk ve sertti. Allah'ım sen affet beni.
"İş yerimde dedikodu istemiyorum Hira Hanım. Şimdi çıkabilirsiniz."
Kuyruğu dik tutmaya çalışarak "Özür dilerim." diyerek arkama bile bakmadan kaçtım. Kapıdan çıktığımda derin derin nefes aldım. Bu adamdan çekeceğim vardı. Ya sabır diyerek masama ilerledim.

***
Yarın için yapılması gerekenleri not aldıktan sonra faaliyette olan projeleri incelemeye başladım. Kendi sistemimi oluşturdum. Ömer Bey benden bir şey istediğinde neyi nerede bulabileceğimi bilmeliydim. Ömer Bey de bu sırada ne benden bir şey istedi ne de odasından çıktı. Bu da benim işime geldi ama yarın sabah mutlaka iptal edilen randevular için görmeliydim. Ona göre bir program yapmalıydık. Keşke programı haftalık yapsak da bende her şeyde yanına gitmek zorunda kalmasam. Belki bu sayede daha az görürdüm yüzünü. Yüzünü gördüğümde resmen ürker oldum.
Mesai saatimiz bitmişti. Çalışanlar çıkmıştı güvenlikler haricinde. Bende bir belirsizle bekliyordum. Ona da sormak istemiyordum çıkabilir miyim diye ama sormam da gerekirdi. Çünkü ben bir asistanım patrondan önce çıkmamam gerekir ama daha önce bana böyle bir hatırlatma yapılmadı değil mi? Burada beklerken daha çok geriliyorum. Bende Ömer Bey gelmeden önceki yaptığım gibi çıktım.

Şirketten çıktıktan sonra telefonum çalmaya başladı. Ömer Bey'in adını gördüğümde kalbim ağzımda atmaya başladı. Ellerim titreye titreye "Buyrun Ömer Bey." dedim. Sesimi ne kadar kendimden emin çıkarmaya çalışsam da başaramamıştım.

"Neredesin sen?" diye kükreyerek sorduğunda sesim iyice içine kaçtı.

"Şey. Be... Ben kimse kalmayınca çıktım." Hah yine kekeledim. Bu adamın yüzünden yakında konuşmayı unutursam şaşmayacağım.

"Bana sordun mu? En azından insan çıkarken ' Ben çıkıyorum. Yapabileceğim bir şey var mı?' diye sorar, değil mi?" Adam haklı ama ne yapayım yani o da böyle korkutmasın.

"Özür dilerim Ömer Bey. Bir daha olmaz." Hayatımda hiç bu kadar çaresiz kalmamıştım.

Kendinden o kadar emin sert sesiyle "Bir daha istesende olmayacak." deyip telefonu suratıma kapattı manyak adam.

Bir günde bu kadar aksiyon, gerilim yeter artık. Telefonum yine çalmaya başladı. Allah'tan bu sefer çalan kendi telefonumdu. Eylül'ün adını görünce rahatladım.

"Hira bugün nerelerdesin? Kaç defa aradım, bakmadın, merak ettim."

"Ömer Bey döndü, yoğundum."

"Kötü bir şey mi oldu Yaşlı Kurtla. Sesin neden kötü geliyor?"

"Neler olmadı ki Eylül. Öncelikle bizim Yaşlı Kurt en fazla 35 yaşında falandır."

BENİM HİKAYEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin