Bölüm 4 ♡

467 35 8
                                    

Can' dan

Bir erkek için yapılabilecek en kötü şey, kız bir ikiz kardeştir. Deneyimlerimden biliyorum. Yani her sabah saatlerce süslenen, ne giyeceğini düşünen ve size her konuda karışan bir ikizi kim ister ki...

Ama bugün dünya tersine dönmüştü. Tam olarak 20 dakikadır ne giyeceğimi düşünüyordum. Genelde ne giydiğine pek önem vermeyen biriyimdir ama Buğra'nın arabası için bu kadar zahmete girebilirdim. Kırmızı ve lacivert kareli gömleğimi, beyaz bir tişört üzerine geçirdim, altıma da yine koyu lacivert olan dar kesim kotumu giydim. Aynada saçlarıma biraz şekil verdikten sonra inanılmaz görüntüm karşısında şok oldum.

Odadan dışarı çıktım ve merdivenleri inerken kendime hatırlatmalar yaptım. "Kural1: Aşık olmak, etkilenmek yok. Kural2: Pes etmek, vazgeçmek yok. Kural3: Ah, üçüncü bir kuralım bile yok..."

Eylül'ü kapıda beni beklerken buldum. Bu cidden olanaklı mıydı? Benden önce hazırlanmıştı. "Sen iyi olduğuna emin misin?" dedi beni düşüncelerimden ayırıp. Tüm pozitifliğimle "Tabi ki, ya sen?" diye sırıtarak sordum. Okula gidene kadar bana hasta muamelesi yapmaya devam etmişti. Giyim tarzıma birazcık özen göstermek bakış açısını bu kadar değiştiriyor muydu?

Arabadan inip hızlı adımlarla okula yönelirken Eylül de Hayal'in yanına gitmişti. Ben de ona kısa bir selam verdikten sonra yakında benim olacak arabayla karşılaştım. Planımda yeni kızı aramak vardı ama sanırım biraz bekleyebilirdi. Arabaya doğru yöneldiğimde Buğra'dan başka, bir dakika o kimdi öyle ya... Öykü görünümlü inanılmaz seksi bir kız arabadan inmişti. Bir arabanın arkasına saklanıp onları dinlemeye çalıştım.

"Ben... Teşekkür ederim Buğra." dedi. Utanmış görünüyordu. Kesinlikle Öykü olamazdı.

"Sorun değil. Bak bu konuşmayı bir daha yapmaya gerek yok. Dün konuştuk ve bitti. Görmedim, duymadım, bilmiyorum." diye cevap verdi Buğra. Kızın dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı. Yürümeye başladıklarında bende onlara görünmeden yerimden ayrılıp okula yöneldim. Bu kadarı bana yeter de artardı.

Bizim okulda burslular dışında herkes derslerden önce kantinde vakit geçirirdi. Kantin ve okulun giriş kapısı da farklı olduğundan kimse görmeden yeni kızla rahatça konuşabilirdim. Onu nereden bulacağımı düşünürken süper şanslı biri olarak okul kapısından içeri girdi.

"Merhaba, ben Can, senin adın ne? Okulu sevdin mi? Derslerin nasıl? Eşit ağırlık sınıfındasın değil mi?" diye bir sürü soru sıraladım. Huyumdur böyle konuşmak. Kız bana bir süre baktı ve düşündü, sonra "Merhaba, adım Merve, okulu sevdim, derslerim iyi ve evet eşit ağırlık sınıfındayım." dedi. Sorduğum bütün soruların cevabını vermişti. Etkileyiciydi... Bunun yanında dikkatli bakınca güzel bir kızdı. Sade bir giyim tarzı vardı, dar paça koyu renk kotun üstüne gri bir tişört giymişti. Hiç makyajsız yüzü, ela gözleri, hafif dalgalı at kuyruğu kahverengi saçları ve yanaklarının üstünde çiller vardı.  Ah, Kural1 unutma...

"İyi misin?" sorusuyla düşüncelerden ayrıldım. "Evet iyiyim." dedim uzatarak. Onunla bir arkadaşlık ilişkisi kurup sonra kendime aşık etme planı yapmıştım ama dudaklarımın arasından "Sevgilin var mı?" diye saçma bir soru çıkıverdi. Bana şaşkın bir suratla baktı, sonra yanımdan uzaklaşmaya başladı. Arkasından giderken "Ö-Özür dilerim, bunu demek istememiştim." gibi şeyler saçmaladım Ama beni umursamıyordu. Sonunda kolundan yakalayıp bana bakmasını sağladığımda gözlerinin dolduğunu gördüm. Söylediklerim birini ağlatacak şeyler miydi?

"Bak seni ağlatacak şeyler olduğunu bilseydim asla söylemezdim. Aslında, berbat bir başlangıç olduğunun farkındayım. Affet beni." dedim .evresini kırmızı bir hale kaplamış ela gözlerine bakarak. Demek ki istesem romantik biri olabiliyormuşum. "Seninle bir alakası yok. Ben sadece zor bir dönem geçiriyorum ve şu anda bir ilişki içine girebilecek kadar dürüst ve cesur değilim." dedi. Sesi hala çatlaktı.

Ona anlayışla baktım. "Sorum değil, her şeyin bir zamanı var. İlk önce tanışalım. Mesela seni okuldan sonra bir kafeye götürebilirim." dedim tüm sevecenliğimle. Bana kızgın bir bakış atıp, "Beni dinlediğine emin misin?" dedi. Sırıtarak "Arkadaş olarak." diye ekledim. İlk önce güldü ama sonra kafasını olmaz şeklinde iki yana sallayıp merdivenlere yöneldi.

Somurtarak kantine gittim. Her zamanki yerimize oturmuşlardı. Yanlarına gittiğimde Buğra'nın arabasından inen o seksi kız da oradaydı. O cidden Öykü müydü?

Yanlarına yaklaşınca Eylül ayağa kalkıp, "Ateşin mi var senin? Sabah da iyi değildin." dedi. Elimi geçiştirircesine sallayıp "Yok, ben iyiyim." dedim ve bir sandalye çekip oturdum. Ege merakla "Neredeydin sen, sabahtan beri ortalıkta yoktun." diye sordu. "Arabada telefonumu unutmuştum, onu almaya  dönmüştüm." diye bir yalan uydurdum. Zil sesiyle sınıflarımıza yöneldiğimizde Uzay kolunu omzuma atıp "Ne oldu anlatacak mısın, sormama gerek var mı?" dedi tehditkar bir ses tonuyla. Ama bu onun her zamanki haliydi. "Yeni kızın yanına gittim sabah, adı Merve'ymiş. Beni reddetti. Rezil oldum yani." dedim.

Müthiş sesli bir kahkahası sayesinde herkes bize bakmıştı. Sınıfa girip sıramıza yerleşince bana yaklaşıp "İlk konuşmada koşarak kollarına atlayacağını filan mı sandın. Tabi reddeder, ben olsam bende reddederim. İşin sırrı istikrarlı bir şekilde onunla konuşmak için çabalaman. O zaman emin ol reddedemez. Çünkü kızlar önemsenme duygusuna bayılır." dedi. Vay be, bu çocuk işi biliyordu.

Sabırsız bir dersten sonra zil sesiyle koşarak Merve'nin sınıfına yöneldim. Sınıf boşaldıktan sonra yanına gidip "Söylediklerimi düşündün mü? Ben bugün o kafeye gitmeyi çok istiyorum. Sen de gelirsen tam hayalimdeki gibi olacak." dedim yine tüm sevecenliğimle. Bana bakıp "Düşünmedim çünkü cevabım aynı." dedi ciddiyetle. Tamam, o zaman Uzay'ın planı yürürlüğe girmek üzereydi.

"Pekala, o zaman bugün her teneffüs sana aynı soruyu sormak zorunda kalacağım demek bu."

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyoruz. Bizim için çok önemli. Öpücükler XOXO

KARMAKARIŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin