Merve'den
Yaptıklarımın ne kadar saçma ve çocukça göründüğünün farkındayım ama İstanbul'daki en lüks evlerden birinde otururken birden normalin bile altında bir apartman dairesine düşmek, üstüne yıllarca eğitim gördüğüm koleji bırakıp bununla birlikte arkadaşlarımı da kaybetmek fazla ağır geldi...
Kulaklıklarını çıkarıp kafamı masaya yasladım, hatalarımı sürekli yüzüme vuran iç sesimden kurtulamıyorum.
Şu basit arkadaş triplerini geçersek sanırım en büyük darbeyi Berk'ten aldım. Yaklaşık 3-4 ay çıkmıştık ve babam iflas ettiği zaman o da beni bırakıp gitmişti ama kısa bir süre sonra beklenmedik bir şekilde geri döndü ve biz tekrar sevgili olduk. En azından ben öyle sanıyordum.
Yine eski hayatıma özlem duyup kendi kendime triplere girdiğim dönemlerden birinde "sözde" bana iyi geleceğini düşündüğünü söyledi ve biz birlikte olduk. Defalarca kez... En sonunda bir sabah uyandığımda Berk'i yanımda göremedim. Baş ucumda bir zarf ve yanında da bir kağıt parçası vardı. Beni ilk başlarda sevdiğini sanıyormuş ama onunla birlikte olduğumda gözündeki tüm değerimi yitirmişim ve yeterince tadıma baktığına karar verip tıpkı sürtüklerine yaptığı gibi bana bir miktar para bırakıp gitmeyi seçmiş. Evet kağıdın üzerinde aynen bunlar yazıyordu. Zarftaysa beklentimin çok çok üstünde miktarda para vardı. Eğitim hayatımı kurtarabilecek kadar çok..
Eski okuluma dönmeyi düşünmediğim için Kokal Koleji'ni tercih ettim ama tabiki planlarım arasında Berk'le aynı ortamda bulunmak yoktu.
Sandalyenin çekilmesiyle irkilerek kafamı kaldırdım ve düşüncelerimi işgal eden piç kurusunu karşımda gördüm. Sinirle oflayarak yüzüne baktım "Ne istiyorsun?" Sorum üzerine çapında sırıtıp masay eğildi "Benden vazgeçmenin bu kadar zor olabileceğini düşünmemiştim, peşimden buralara kadar geldiğine göre seni oldukça iyi tatmin etmiş olmalıyım. " Oha?! Gerçekten bekaretimi böyle bir şerefsize kaptırabilecek kadar düşmüş müydüm?!
Bende masaya eğilip hafifçe ona yaklaştım "Gerçekten kuş beyinlinin tekisin, sana karşı hala bir şeyler hissedebileceğimi düşünmen zavallıca şu saatten sonra sana karşı içimde barındırdığım tek duygu acıma. İnsan beyninin görevini başka bir organın üstlenmesi ciddi anlamda onur kırıcı olmalı, beni bu hale getirdikten sonra ilerde çocuklarının suratına hangi yüzle bakacağını merak ediyorum." Suratı yavaşça şekil değiştirirken keyifle onu izledim. İçimde fırtınalar kopuyordu ama son zamanlarda yaşadıklarımın üstüne duygularımı gizlemeyi öğrenmiştim.
Ağzına açmasına fırsat vermeden kalkıp kitaplarımı topladım ve arkama bakmadan kendimi kütüphaneden dışarı attım. Peşimden gelme ihtimaline karşı tuvalete girip kapıyı kapattım. Ellerimi istemsizce saçlarıma götürüp onları çekiştirdim ağzımdan ufak bir iniltiye kaçarken gözlerimi aynaya diktim. Yansımdadaki Merve tiksinircesine bana bakıp 'fahişe' diye tıslarken gözlerimi sıkıca yumdum. Bu görüntüden nefret ediyordum, belki de değiştirmeliyim? Kısacak siyah saçlar ve koyu bir makyaj... Ah saçma...
Can'dan
Uzun aradaydık ve ben nerdeyse yarım saattir bana araba kazandıracak olan kızı arıyordum. Umarım Buğra'nın yanında değildir diye düşünürken onu kızlar tuvaletinden çıkarken gördüm. Koşarak önüne geçip yürümesini engelledim "Hey! Seni teneffüslerde göremedim, nerelerdeydin?" Bana uzunca bakıp gözlerini devirdi ve arkasını dönüp koridorda ilerlemeye başladı. Tabi yüzsüzlüğün sınırlarını zorlayan ben de peşine takıldım, ona yetişip yanında yürümeye başladığımda yine ağzımı açtım "Özür dilerim. Sanırım biraz hesap sorar gibi oldu." Kaşlarımı kaldırıp ona dönünce bu gülümseyen suratla karşılaşmayı beklemiyordum. Bende ona aynı sıcaklıkta gülümsemeye çalıştım ama daha çok avcının avına gülümsemesine benzediğine eminim. Tekrar hızlanıp önüme geçtiğinde kendimi tekrar onunla aynı hizaya getirdim. "Kantine inelim mi?" Biraz bekledim, cevap gelmeyeceğini anlayınca devam ettim "Bizimkilerde ordadır şimdi tanıştırdınız hem." Yine cevap vermeyince sessizce oflayıp sabır dilenircesine yukarı baktım ve onu elinden tutup kantine sürüklemeye başladım. Direnir sanıyordum ama arkamı döndüğümde onunda benim yaptığım gibi tavandan sabır dilenip oflayarak peşimden geldiğini görünce gülümsemeden edemedim.
Kantinin kapısına geldiğimizde bizim masada fazladan birinin daha oturduğunu gördüm. Geçen sene bizim takımdaydı sanırım. İsmi... Berk? Dudaklarımı büzüp Merve'ye döndüğümde suratının donuklaştığını farkettim. Birden durdu "Oraya gitmek istemiyorum." Hafifçe kıkırdadım "Merak etme yemezler seni." dedim ve itirazların göz ardı edip onu çekiştirerek sandalyelerden birine oturttum bende yan masadan bir tane alıp yanına çektim. Buğra'ya imalı bir bakış attım ve tepkisine bakmadan başımı eğip gülümsedim. 'Arabanı almak için sabırsızlanıyorum' bakışlarıydı bunlar ve Merveyle Berk dışında masacaktı herkes anlamıştı. Uzay'ın gözlerini devirdiğini hissettim. Ege yerine huzursuzca kıpırdandı. "Ee siz ne konuşuyordunuz?" Bu soru üzerine Hayal ve Öykü yarışırcasına öne atıldılar "Berk bizi hafta sonu kampa götürecekmiş!" "Vaov eğlenceli olabilir" dedim ve gelip gelmeyeceğini öğrenmek için Merve'ye döndüm ama Öykü benden önce yüzündeki muzip gülümsemeyle Merve'ye döndü ve itiraz istemediğini oldukça belli eden bir ses tonuyla konuşmaya başladı "Yeni kızımız da gelsin isteriz."
Gelecek bölüm kamp bölümü!! :D Biz de heyecanlıyız. Bakalım kampta neler olacak. xx Okuyup votelarsanız çok seviniriz.
Multimedia: Merve
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAKARIŞIK
Teen FictionKOKAL KOLEJİNDE YER YERİNDEN OYNAYACAK! VE SONRA HER ŞEY KARMAKARIŞIK...