4

166 12 6
                                    




Baekhyun'un daha birkaç saniye önce etrafımı sarmalayan korkutucu derecedeki güzel sıcaklığı yavaşça beni terk ederken duvar dibine iyice sindim.

Dudaklarımızın buluşmasından hemen sonra hiçbir şey söylemeden odadan çıkıp gitmişti. Aslında bu duruma minnettardım çünkü o çıkar çıkmaz ben de yere, dizlerimin üzerine yığılmıştım. Dudakları, içimdeki her bir hücreyi ateşe vermişti ama ellerim kutuplardan bile soğuktu. Ciğerlerimde, ben nefes aldıkça şişen ve göğsümü tıkayan balonlar vardı. Her nefeste daha çok boğuluyordum.

Odada yaklaşık yarım saat boyunca oturdum. Baekhyun'un şekerli kokusu havaya karışıp yok olduğunda kendime geldiğimi hissettim. Sadece kokusu bile düzgün düşünmemi engelliyordu.

Öğle yemeğini es geçerek yeniden işe koyuldum. Yeterince vakit kaybetmiştim, yemek yiyecek fırsatım yoktu. Katların temizliğini ve düzenlemesini yaparken oldukça öfkeliydim. Kendime öfkeliydim. Nasıl olmuştu da bu hale gelmiştim? İnsanların beni kullanmasına, onun beni kullanmasına müsaade ediyordum. Bu duruma kendim düşmüştüm, isteyerek düşmüştüm. Kimseden farkım yoktu, onun şöhreti beni satın almıştı. Ona olan hayranlığım, tabularımın ve ahlakımın önüne geçmişti. Beni çağırdığında ona koşarak gideceğimi her şeyden iyi biliyordu. Bu yüzden sormuyordu, sadece "geleceksin," diyordu. O kadar emindi, zavallılığımdan.

Ona ise kırgındım. Bana böyle kötü davranmasına, beni istediği gibi kullanmasına kırgındım. Bana emirler yağdıran eşsiz ses tonuna kırgındım. Nefret içerikli sözcüklerin döküldüğü biçimli dudaklarına, çekinmeden gözlerime değdirdiği karanlık gözlerine, etrafındakilere gülümserken kırıştırdığı minik burnuna, soğuk olmasına rağmen tenimi tek dokunuşuyla aleve veren ellerine, şekerli sabunuyla karışıp her yanıma sinen kokusuna, beni bir kez bile şefkatle sarmayan kollarına, ona...

Başımı sallayıp kendime gelmeye çalıştım. O ünlüydü, yoğundu, normal insanlardan çok farklıydı. Tabi ki güzel görünecekti, bunun için çalışıyordu!  Onu düşünmemin, ona kırılmamın, hatta onu sevmemin bir önemi yoktu -hoş, onu sevip sevmediğimi de bilmiyordum-. Onu sevsem de sevmesem de hiçbir şey değişmeyecekti. Benim sevgime ihtiyacı yoktu, zaten milyonlarca insana sahipti. Bu durumda ben, bir toz tanesi kadar değersizdim.

Yapabileceğim en iyi şey hayatıma devam edecek kadar para kazanmaktı. Para kazanıp kendime denk birisini bulmak...

Zihnim boşalana ve canım çıkana kadar çalıştıktan sonra yorgun bir biçimde cam kenarına yaslandım. Saat epey geç olmuştu, şirkette çok az kişi vardı. Düşünce selinde kaybolup gittiğimden zamanın bu kadar hızlı aktığını algılayamamıştım. Eşyalarımı toparlarken Baekhyun'un öğle vaktinde elime tutuşturduğu kağıdı gördüm.

"Beni görmek istiyorsun. O yüzden buradaki adrese geleceksin."

Derin bir nefes çektim. Onu görmek istiyordum ama o adrese gidemezdim. Onu göremezdim. Daha fazla, sahip olmadığım birine ait olamazdım.

Yolları neredeyse beş kat uzatarak evime kadar yürüdüm. Gün boyunca bir şey yemediğimden oldukça bitkindim. Kapıdan içeriye girer girmez dizlerim isyan bayrağını çekmişti. Yatağıma kadar emekler vaziyette gittim ve gözlerimi ölüm gibi bir uykuya kapadım.

***

Dış kapının deli gibi pataklandığını duyduğumda gözlerimi araladım. Bir yumruğun, kapıya hırsla vurduğunu yatağımdan hissedebiliyordum. Bakışlarımı duvardaki saate çevirdiğimde 04:27 olduğunu gördüm.

Midem, karnımın içinde endişeyle hareket ederken ayaklandım. Fazla misafir ağırladığım söylenemezdi, hele ki bu vakitlerde. Korku ve adrenalin hissi, beynime hızla nüfuz edip bedenimin panik alarmını harekete geçirmişti. Dolayısıyla kalbim beni öldürürcesine çarpıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 16, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MONSTERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin