Lacivert okul eteğiyle beyaz okul gömleğini giyip abartı olmayan bir makyaj yaptım. Aşağıya inip kahvaltı masasına oturdum. Annemle babam önemi bir toplantı nedeniyle bugün erken çıkmışlardı. Tek başıma yemek yemekten nefret ederdim. O yüzden kahvaltı faslını olabildiğine kısa tuttum. Çantamı ve ev anahtarını alıp evden hızlıca çıktım. Bugün oldukça erkenciydim. Okula 1 saat önce gitmiştim. Ahmet amcaya el salladıktan sonra matematik dersi için 3.kata çıktım. Çantamı her zamanki gibi en arka sıraya koydum. Sınıfta öylece yapayalnız oturdum. En çok korktuğum şeyi sorsalar düşünmeden Yalnızlık derdim. Yiğit'e de bu denli öfkeli olmamın nedeni bu değil miydi zaten? Ona ihtiyaç duyduğum bir zamanda beni yapayalnız bırakmış, yetmemiş küçük düşürmüştü. Ben korkardım yalnızlıktan. Korkarsam KAYBEDERDİM! Başımı yavaşça sıraya yasladım. Yorgundum, çok yorulmuştum. Vazgeçmeyi hiç düşünmemiştim. Hiç aklımdan geçmemişti. Belki başka bir okula kaydolabilirdim. Belki beni çok sevecek birisiyle karşılaşır ben de onu çok severdim. Belki o da yalnızlıktan benim gibi korkar beni hiç bırakmazdı. Çocukça bir düşünce de olsa gülümsememe engel olamadım. Birden gerçek bir tokat gibi yüzüme çarptı. Kaçıyor musun Mina? Kaçarsan KAYBEDERSİN unuttun mu? Vazgeçersen KAYBEDERSİN! KAYBETMEK içine mi işledi yoksa? Savaşmazsan KAYBEDERSİN anlamıyor musun ! Düşüncelerimin ortasına bir ses düştü. yavaşça başımı yasladığım sıradan kaldırdım. Yiğit yine hemen yan tarafımdaki diğer sıraya yerleşmişti. Yanına da kimse oturmasın diye çantasını koydu. Ardından bana döndü. Bugün gözleri her zamankinin aksine ciddi bakıyordu. Üzerinde bambaşka bir hava vardı. Üzgün müydü? Ya da uykusuz... belki. Seçebildiğim ve yakından tanıdığım tek duygu umutsuzluk oldu. İzin verseydi, yaralarına merhem olurdum bir zamanlar ama şimdi kendi kanayan yaralarımla baş edemiyorken başkasına hiçbir faydam olmazdı.
"Çok düşüncelisin."
"Sende fazla umutsuz." Dudakları yukarı kıvrıldı. Bir şey itiraf etmek ister gibi ağzını araladı ama sustu.
"Niye Mina?" Bir anlığına hazırlıksız yakalandım ve hemen cevap veremedim.
"Niye Yiğit?" Gözlerimin içine baktı. En derinlerime kadar indi sanki. Görebilir miydi acımı? Görür sandım bir an, gözlerimi kaçırdım. Gurur duysun istemedim. "Nasıl da güzel yakmışım canını." diyebilsin istemedim. "Baksana ne kadar da güçlüymüşüm, bıraktığım iz ne kadar da büyükmüş." diye düşünsün istemedim. "Güçsüz." olduğumu görsün istemedim. Beni, derindeki benliğimi çözebilsin istemedim.
"Acı çekiyorsun Mina. Görebiliyorum. Acı çektiriyorum sana. Ama biliyor musun? İlk kez gurur duymuyorum."
Sözleriyle sarsıldım. Yumuşarsan KAYBEDERSİN! Olabildiğince elimden geldiğince en soğuk şekilde gözlerinin içine baktım. Bu kez gözlerimi kaçırmadım. Cesurca baktım.
"Küçücük bir düzeltme: ben acımı yeterince çektim! Sıramı savdım. Ve biliyor musun? İlk kez umurumda değilsin."
Gözlerinin içine baka baka kalbim acıya acıya yine yalan söyledim.
Sonrasında her zamanki alaycılık yerleşti gözlerine. Geçirdi maskesini yüzüne, sahneye çıkmaya hazır bekledi öylece.
"Beni seviyorsun. Beni deli gibi seviyorsun!" Tam karşı bir saldırıya geçecekken kalın tok bir ses duyuldu.
"Sana karşı değil de bana karşı beni gerçekten korkutan bir sevgisi var evet. Yanlış fikirlere kapılma. Mina benim sorumluluğumda. Her an seni yakınında görmek harbiden canımı sıkıyor. Canımı sıkıyorsun. O yüzden sabrımı zorlama Akay, sakın sabrımı zorlama!"
Ağır hareketlerle yanıma yerleşti. Dönüp bana baktı. Niye böyle uzun uzun bakıyordu ki? Ruhumu okuyor gibi... Gözlerinde ki samimiyeti o ışıltıyı daha önce görmemiştim. Ama öyle bir şey vardı ki o gözlerde, samimiyetini soğukkanlılığı boğuyordu sanki. Hem mutlu hem de öfkeli. Hem sıcak hem umursamaz, hem çeken hem de iten olabilir miydi insan? Olabilirdi anlaşılan.Telefonum çaldı. O esnada kütüphanedeydim. Arayan Yeşimdi. Daha sonra aramak üzere telefonu kapattım. Kafa dinlemeye ve toparlanmaya ihtiyacım vardı. Alt-üst olmuştum. KAYBEDİYORDUM! Eteği çokta umursamadan yere çöktüm. Kafamı kitaplık rafına yaslayıp gözlerimi kapattım.
Gelenin kim olduğunu aşina olduğum kokusundan hemen tanımıştım. Ben de konuşmadım o da. Beni mi izliyordu? Koskoca Yiğit Akay beni niye izlesindi ki? Gözümü açmadan konuştum.
"Yine ne var?" Bana biraz daha yaklaştığını hissettim.
"Şu benden kaçman, beni umursamıyormuş havaların daha da çekiyor kendine. Daha da arzuluyorum seni. Yanında olmak istiyorum. Hatta tam şu anda seni öpmek istiyorum."
Küçük, samimiyetten hayli uzak bir kahkaha patlattım. Dalga mı geçiyordu benimle! Aynı hatayı daha kaç kere yapmamı bekliyordu? Yine nasıl ona teslim olacak kadar aptal olduğumu düşünebilirdi? İğrençti! Tam manasıyla Tiksinçti! Ama gözümü alamayacağım kadar Yakışıklıydı da. 'Şimdi hiç sırası değil Mina, hem de hiç değil!'
Gözümü hafifçe kısarak açtım.
"Yiğit, DEFOL." gülümsedi. Gülümseyişi beni ürküttü. Ama tepki vermedim. Yavaşça daha da yaklaşıp burnumun dibine kadar girdi. Uzaklaşmak için ayağa kalkmaya yeltendim. Anında kolumdan tutup olduğum yere sabitledi.
"Ne yapıyorsun?" diye tısladım.
Cevap vermedi. Neredeyse olmayan mesafeyi de kapatmak üzereyken gerçekten de korkuyla titredim. Bana bakışında çok garip ve sınır tanımayan bir şeyler vardı. Geri çekilmezsem kötü bir şeyler olabileceğine adım kadar emindim. Son çare.
"Bağırırım Yiğit! Avazım çıktığı kadar bağırırım. Duydun mu beni?"
"Durma, bağır hadi. Kimse yok." gülümsedi. Kaçmak istedim o an gerçekten kaçmak istedim. Alt dudağım titriyordu. Dişimi sertçe alt dudağıma geçirdim. Elimi kaldırıp sert bir tokat attım. Hiçbir tepki vermedi. Bağırmaya hatta çığlık atmaya başladım. Tam eliyle ağzımı kapatmış, gözlerimi umutsuzlukla yummuşken, kendimi hiç bu kadar aciz hissetmezken artık başım sıkıştığında sıkça duyduğum ve duyacağım sesi duydum.
"3 saniye!" 3 den geriye doğru saymaya başladı henüz 2 bile dememişken Yiğit hızla çıkış kapısına doğru sinirle adımladı. Yiğit ten ve yapabileceklerinden hiç bu denli korkmamıştım. Özellikle de o bakışlarından... Derin bir nefes alıp titreyen ellerimi ve ayaklarımı kontrol altına almaya çalıştım. Niye bulanık görüyordum? Kalbimde deli gibi atıyordu. Ben çok KORKUYORDUM. Bedenimi şiddetli bir titreme sardı. Gözlerim karardı. Kendimi bırakmadan önce Atakan'ın endişeyle kaplanmış gözlerini gördüm... KORKTUM, DELİ GİBİ KORKUYORDUM!Çok çok çok uzun bir aradan sonra yine buradayım. Yazmak hatırladığımdan da zormuş. Umarim beğenir ve güzel yorumlarınızı benimle paylaşırsınız şimdiden teşekkür ederim 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMURSAMAZ /DÜZENLENİYOR/
Teen FictionO, o olan her şeyi değiştirmek için kendinden vazgeçmeye hazır bir kız. Büyük bir yıkıma uğramasına rağmen "pes etmek" onun lügatın da asla yer almıyordu. O savaşmayı seçmişti ve bunun onun yıkacağını bilmeden zırhlarını giyindi. Mutlu olmanın tek...