Saat kavramımı kaybetmiştim. Gözlerimi ovalayıp başımı hafifçe kaldırdım. Gözlerimi yaşadığım şaşkınlıkla kocaman açtım. Ne zamandan beri Atakan'ın kucağındaydım ve niye burada uyuyordum? Atakan'ın dönüp baktığımda kafasını kitaplık rafına yaslamış bir şekil de uyuduğunu gördüm. Beni daha da şaşırtan şey kasılmış çenesi ve titreyişleri oldu. Elim sarsılan omuzlarına doğru yol aldı. Kendine gelmesi için yavaşça omuzlarını sarstım. Acele etmeden gözlerini araladı ve bana bakmaya başladı. Hareketsiz ve boş bakışları beni kalkmaya zorladı. Daha fazla burada kalmak istemiyordum. Bu adamda farklı bir şeyler vardı ve ben bu adamla baş edebileceğimi hiç sanmıyordum. Neler olmuştu böyle. En son olanları hatırlayınca korkuyla gerildim. Daha sonrasında bilincimi kaybetmiş olmalıydım. Ama neden bu halde olduğumu bir türlü anlayamıyordum. Kalkmak için hareketlendim. Ama sıkıca bileğime sarılan ellerle öylece kalakaldım.
"Nereye?" şaşkınca ona baktım.
"Ne demek nereye? Eve gitmeliyim hem bu hâlde ne böyle açıklar mısın hemen!"
Kendimden taviz vermemek adına sesimin azarlar çıkmasına dikkat ettim. Oysa o gözlerime ihtiyaçla baktı. Duvarlarımdan bir çatırdama sesi geldi. Kalkanlarımı kendime sadece bir defalık olduğunu söyleyerek yavaşça indirdim.
"Uyuyamıyorum. Çok uzun zaman oldu Mina çok uzun. Böyle kal biraz lütfen, sonra götürürüm seni söz." Sözleri kalbimin üzerine bir ağırlık gibi çöreklendi. Hiç ses çıkarmadan öylece durdum. Ruhu bu kadar yaralı mıydı sahi? Çok mu acı çekmişti. Gözlerinde kimsede şahit olmadığım bir burukluk, yorgunluk vardı. Yapmamam gerekirdi biliyorum ama yaralarını sarmak istedim. Daha kendime bir faydam yokken başkasının yaralarına ortak olmaya çalışmak ne kadar akıllıcaydı! Titriyordu. Nasıl teselli edeceğimi bilmiyordum, ben de aklıma gelen ilk şeyi yaparak kollarımı sıkıca gövdesine doladım.
"Şşş sakin ol tamam. Buradayım."
O da bana sıkıca sarıldı. Bir şeyler mırıldandı. Tam olarak anlayamadım. Üzerine de gitmedim. Titremesi geçene kadar bekledim. Ardından derin bir uykuya daldı.
Sabah olmuş gözüme bir an olsun uyku girmemişti. Kollarımın arasındaki savunmasız adama bakıyordum. Gece boyunca kabuslar eşliğinde uyanıp durmuş her seferinde yatışmasına yardımcı olmuş ve uykuya tekrar dalana kadar sıkı sıkı sarılmıştım. Böyle bir şeyle baş edemeyeceğimi ve büyüklüğünü çoktan idrak etmiştim. Niye hala buradaydım. Üstüme düşeni fazlasıyla yapmıştım! Onu tanımıyordum bile! Ne diye sarılıyordum, teselli ediyor hatta başında bekliyordum ki! Kimdim ben? Maskem neredeydi? Ya duvarlarım? Ne yapıyordum ben? ACIRSAN KAYBEDERSİN! Artık kaybedemezdim. Hızla ayağa kalktım. Saat kaçtı, hava daha tam aydınlanmamıştı. Annemle babam kafayı yemiş olabilirlerdi. Ne diyecektim onlara, nasıl açıklayacaktım? Bir an başım çatlayacak sandım. Üstümü başımı düzeltip yere çantama doğru uzandım. Doğrulacakken kaba eller bileğimi sardı.
"Ben bırakırım seni." Elimi hızla çekip kurtardım.
"İstemez!" Gözlerini kapatıp açtı.
"Bunu bir teşekkür olarak düşün sadece sana karşı minnetimi gösteriyorum."
Karşı çıkacakken ayaklanıp beni de peşinden sürüklemeye başladı. Ben de bir şey söylemedim. Sadece beni eve bırakacaktı ve yarın her şey olması gerektiği gibi devam edecekti. -en azından ben o an öyle sandım-
Arabada evimin önünde durduğunda Atakan'a döndüm. Yiğit'e karşı yanımda olduğu için bir teşekkürden fazlasını hak ettiğinin farkındayım. Son kez örmeden önce duvarlarımı yok saydım. Eğilip yanağına bir buse bıraktım.
"Bu da benim minnetim. Teşekkür ederim." Uzanıp kapıyı açtım, daha inemeden kolları iki yanımdan beni istila etti. Sımsıkı sarıldı.
"Ben teşekkür ederim. Bir daha hiç böyle uyuyamayacağımı sanıyordum."
Hiçbir şey söylemeden arabadan indim. Hızla eve doğru adımladım. Eğer biraz daha kalsaydım aklımdakileri neredeyse ona söyleyecektim.
Bir daha hiç böyle güvenemem sanıyordum.
Tekrardan merhabalarrr.. Umarım beğenirsiniz biraz aceleyle yazılmış bir bölüm oldu, kaçırdığım mantıksız bir yer yoktur umarım. Herkese iyi bayramlar dilerimmm :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMURSAMAZ /DÜZENLENİYOR/
Teen FictionO, o olan her şeyi değiştirmek için kendinden vazgeçmeye hazır bir kız. Büyük bir yıkıma uğramasına rağmen "pes etmek" onun lügatın da asla yer almıyordu. O savaşmayı seçmişti ve bunun onun yıkacağını bilmeden zırhlarını giyindi. Mutlu olmanın tek...