ᴕ Kendini Beğenmiş ve Şımarık ᴕ

271 11 3
                                    

-DÜZENLENMİŞTİR -

Son bir aydır olduğu gibi uyuyamadığımdan dolayı yine gözlerim ağrır vaziyette ayaklarımı yatağımdan sarkıtıp çalmadan önce alarmımı kapattım. Hızlı bir duş alıp saygıdeğer kolejimizin her hafta olan serbest kıyafet günü için kıyafet bakmaya başladım. Son bir ay benim için çok zorlayıcı ve yorucu geçmişti. Kısa bir süreliğine küçük bir role bürünmüştüm. Ben de olan ne varsa üzerine acımasızlık, küçümseme, nefret, acı serpmiş, meyve vermelerini beklemiş ve şimdi de o meyveleri topluyordum.

Aynada kendime baktım ve kısa elbiseyi biraz daha çekiştirdim. Bana 3 ay önce bir erkek için bunları yapacağımı söyleseler gülüp geçerdim. Şimdiyse o gülüp geçtiğim kıza dönüşüyor, üstelik bunu bilerek isteyerek kendime ben yapıyordum. Kendime tekrar hatırlattım. Kısa bir süre Mina sadece kısa bir süreliğine bunlara katlanman gerekiyor. Seninle dalga geçen herkese haddini bildirmen için rolünü iyi oynamalısın. Gerekirse onlar kadar acımasız ve can yakıcı olmalısın. Ayna da kendimi huzursuzlukla süzdüm. Asla okulda giymeyeceğim bir elbiseyle gösteriş yapmaya gidiyordum. Daha fazla bakamadım kendime, bakmak istemedim. Bir an önce bitsin istiyordum. Oysa ki daha yeni başlıyordum. Ardından eşyalarımı da alıp aşağıya indim. Annem ve babam ciddi bir konu hakkında hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. Ben aşağıya inince konuşmayı bıraktılar. Gülümseyerek anneme ve babama baktım.

"Günaydın biricik ailem" Gülümseyerek bana baktılar. Ardından babam hemen atıldı.

"Günaydın da kahvaltı yapmadan çıkmayı düşünmüyordun umarım Mina Hanım?"

Şaşkınmış gibi yapıp çevreme baktım ve elimle kendimi gösterdim;

"Kim ben mi? Hadi canım ben hiç öyle bir şey yapar mıyım babacım aşk olsun."

"Şaşkın kız. Gel de hep birlikte kahvaltı yapalım." Hafifçe kıkırdayarak masaya yürüdüm. Geç kalmamak için hızlıca bir şeyler atıştırmaya başladım. Annem endişeyle bana baktı.

"Yavaş yesene kızım. Boğulacaksın."

"E geç kalıyorum sultanım." Masadan kalkıp çantamı portmantodan aldım. Tam kapıya doğru ilerlerken babam bana seslendi. Ona dönüp ne diyeceğini bekledim. Eliyle yanağını gösterip iki kez parmağını yanağına vurdu.

"Ayy şans öpücüğünü nasıl unuturum ben!" dedim kıkırdayarak. Ardından babamın yanına gidip iki yanağından suluca öptüm. Anneminde hoşlanmadığını bildiğim halde sulu sulu öptükten sonra, ailem bana bu denli destek olmasa bunca şeyle nasıl başa çıkabilirdim diye düşünmeden edemedim.

Topukluyla yürümeye alışkın olmama rağmen bugün epey zorlanıyordum. Arabaya binip Ahmet amcayı beklemeye başladım. Ahmet amcada geldiğin de yola çıktık. Son kez kendime telkin ettim. Eğer kendinden taviz verirsen KAYBEDERSİN. Duygularına kapılırsan KAYBEDERSİN. Acırsan KAYBEDERSİN. Tekrar küçük düşersen toparlanamazsın; KAYBEDERSİN. Kazanmak için yapabileceğin tek şey Umursamaz olmak Mina unutma. Derin bir nefes aldım bir kere daha.

"Geldik kızım." Okulu süzüp korkuyla titredim. Korkarsan KAYBEDERSİN. Ben değişmiştim. Ben bana yapılanları unutmamış, kendimi, ben olan her şeyi kaybetmek uğruna değişmiştim. Herkese de bunu böyle kabul ettirmeliydim.

"Teşekkürler Ahmet amca." Tebessüm edip el salladı. Ben de gülümseyerek aşağıya indim. Ve kendime çeki düzen vermek için derin bir nefes daha aldım. Elbisenin kısalığı beni o kadar huzursuz ediyordu ki bu okulda çekiştirmemek için kendimle büyük bir mücadele verdim. Sonucunda ise düzeltmeden ilerlemeye başladım. Bir kaç kötücül bakışı bacaklarıma bakarken yakalamıştım. Sadece tanıdık birisini görüp az da olsa içimde ki sıkıntıyı atabilmek istiyordum. Şansım o kadar boktandı ki tanıdık birini görmeyi beklerken Yiğit'in rahatsız ve taciz dolu bakışlarıyla karşılaştım. Gerçi onun bir suçu yoktu. Elbiseyi bana zorla giydirmemişti ya gayet de kendi isteğimle giyinmiş ve sonra aptal gibi pişman olmuştum. Pişman olursan KAYBEDERSİN! Hayır hayır pişmanlık yok onun yüzünden ben pişmanlık duymayacaktım, o yaptıkları yüzünden pişman olacaktı. Salaksın Mina salak! Gerçekten de onun senin gibi birisi yüzünden pişman olacağını mı düşünüyorsun? Hadi ama! Diyelim ki imkansız da olsa pişman oldu ondan sonra ne yapacaksın? Karşısın da düzgünce bile düşünemiyorken ne yapabileceksin ki? Sessizce bir küfür savurdum. Bazen düşüncelerim de haklı olmaktan cidden nefret ediyordum. Hızla okula doğru gittim. İlk ders için 2. kata biyoloji sınıfına çıktım. Boş olduğunu görünce rahatlayarak en arkaya geçtim. Böylece birilerinin arkamdan bakıp bakmadığını saçma bir takıntı haline getirmeyecektim. Odaklan Mina, bakışlarını düşünme. O bakışlar seninle dalga geçmek içindi. Resmen seni küçümsedi. Başımı iki yana sallayıp kendime hatırlattım. KÜÇÜMSEDİ! Böylesi daha iyiydi. Ne olursa olsun onun dengi değildim ve haddimi bilmeliydim. Benim de geçemeyeceğim sınırlar vardı. Sınıf yavaşça dolmaya başlayınca heyecanla kıpırdandım. İnsanların benim hakkımda ki düşüncelerinin canı cehenneme! Yeşim içeri girince normal da kocaman sırıtmam gerekirken tepki veremedim. İçten içe büründüğüm bu rol üzerime yapışıyordu ve bu beni deli gibi korkutuyordu. Yeşim yanıma oturup bana baktı ve gülümsedi. Bu kadarına da kayıtsız kalamazdım. Kollarımı açıp hadi gel dercesine bir bakış attım. Anın da kollarını etrafıma doladı. Özlemiştim. Yanımda olmasını, bana sarılmasını, bana destek olmasını belki de en çok bana kendimi bir kere daha hatırlattığı için özlemiştim. Bilemiyorum. Bulanık görmeye başladığımda hızla gözlerimi sildim. Ağlarsan KAYBEDERSİN! Yeşim yüzüme baktığında sevecen bir şekil de gülümsedi. Biliyordu. Ona her şeyi anlatmıştım. Elinden geldiğince destek olmaya çalışıyordu. Farkındaydım. Ama o da benim gibi yıpranmaya başlamıştı bu bir ayda. Oysa ki her şeye yeni başlamıştık.

UMURSAMAZ /DÜZENLENİYOR/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin