4

1.9K 167 16
                                    

Son vize notlarını sisteme giren genç adam, koltuğunda gerinerek arkasına yaslandı. Öğrencilerinin not ortalamaları bu dönem de yüzünü güldürmüştü. Genç bir akademisyen olmasına rağmen birkaçı hariç tüm öğrencileri azimliydi. Odtü Mimarlık yine özverili mimarlar yetiştirmeye devam edecekti. 

Çekmesine uzanıp açtı ve uçak biletini çıkarıp masanın üzerine koydu. Tatili ailesinin yanında geçirmek için Almanya'ya gidecekti. Yine. Doğma büyüme Almanya'da yaşasa da yüksekokulu baba vatanı Türkiye'de okumuş ve resmen âşık olmuştu. Annesinin ısrarlarıyla mastırını Almanya'da tamamlamış ve ikinci üniversitesini  bitirmişti. Bir yanı hukukçu diğer yanı mimardı genç adamın, öğrenme azmi hiç bitmiyordu ve bitmeyecekti. Bir gün ya kampüste ya da çalışma masasının başında çalışarak hayata gözlerini yumacağını düşünüyordu. Gelir geçer birkaç ilişki yaşasa da aradığını bulamayınca tüm evlilik planlarını silip atmıştı.

Skype'den annesini ararken bu kez ağlamayacağını düşünerek tuşa bastı. Hangi anne oğlunun geleceğini duyarak ağlayabilirdi ki? Geç gelen yanıtla kaşları çatılsa da birkaç dakika sonra o güzel yüzle karşıkarşıya kalmıştı.

Annesi ise kırık Türkçesiyle "Tübeeet!" diye bağırdı ve ağlamaya başladı. Yine.

"Ahh anne yapmaa..."

"Nöler oldu bolmuyorsun Tübet. Diden Hamit çöök hasta. Oleceyim dior başa bijey demior. Ben jimdi konujamayacam. E-mail attım, bak. Buraa gelmaden dedıklarımı yap. Anlorsun?"

Kararan ekrana anlamsız gözlerle bakan Tibet kendine gelerek mail adresini açtı ve annesinin birkaç dakika önce gönderdiklerini okumaya başladı. Satırların sonuna geldiğinde sırtından terler boşanıyordu. Masanın üzerindeki uçak biletine uzandı ve uzun uzun baktı. E-maili bir kere daha okudu. Bir yanı Almanya'ya gitmesini söylese de annesinin ağlayan yüzü aklından çıkmadı. Annesinin her halukarda onu yanında istediğini ama bu meselenin de bir an evvel hallolmasnı arzu ettiğini anlamıştı. Ekrandaki kelimeler kafasının içinde çalkalanarak yankı yapıyordu. Laptopunu kapatarak derin derin soluklandı. Döner sandalyesini çevirerek arkasındaki pencereden sızan manzaraya baktı. Sabah yağmur yağmış, doğa suya doymuş, şimdi de güneşle dans ediyordu. Tekrar sandalyesini çevirdi ve telefonuna uzandı. Havayolu şirketini aradı birkaç dakika içinde biletini iptal ettirdi.

Ayağa kakarak evinin geniş verandasına çıktı. Üniversiteye epey mesafe olmasına rağmen bu küçük, sıcak semti sevmişti. Ev; Almanya'da yaşayan bir Türk ailesinin mülküydü ve yaşamaya karar verdiğinde gidip görmüş, çok beğenmişti. Yaşlı çiftin çocukları başka şehirlerde yaşadıklarından ev zamanla bakımsızlıktan çürümeye başlamıştı. Tibet mimarlığını konuşturmuş, evi baştan aşağı yeniden inşa etmişti. Ek bölümler yaptırmış, arazinin bitimindeki geniş arazinin satılık olduğunu duyduğunda arazisine katmıştı. Tek başına kendi krallığında huzurla yaşıyordu. Bu güne kadar.

İçeriye geçip üst kata çıkan merdivenlere yöneldi. Üzerini çıkarıp önce duşa girdi. Ilık su kasılmış kaslarından akarak geçti. Başını fayanslara dayadı ve derin derin soluk aldı. Banyoya giren akşam güneşi fayanslarda parıltılar oluşturarak ona ulaşıyordu. Yere çökerek gözlerini kapattı. Tüm planları altüst olmuştu. Almanya'yı özlediğini fark etti ancak şuan için gidemeyeceini biliyordu. 

Duştan çıkıp hızla kurulandı. Beline sardığı havluyla odasına girdi. Dolaptan bavulunu çıkarıp doldurmaya başladı. İşini bitirdikten sonra Ankara'ya dönmeden Almanya'ya geçebileceği düşünerek gülümsedi. Kişisel eşyalarını, pasaportunu ve kimliğini kontrol etti. Banka kartlarının cüzdanında olduğundan emin oldu. Ardından bankayı arayarak havayolu şirketinin iadeyi yapıp yapmadığını sorguladı.

Cesur GüzelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin