YETİMHANE

27 1 0
                                    

Leyla hanım lütfen bir hafta daha kalmam izin verin. Ben şimdi nereye giderim? Kalacak bir yerim dahi yok cebimde hiç param da yok lütfen bir gece daha kalmama izin verin Desem de bir işe yaramıyordu.
"Hiç mi vicdanınız yok lütfen kalacak bir yerim yok diyorum bu havada gidemem hiç olmazsa sabah gideyim."
Ne yazık ki cümlelerim sonuçsuz kalmıştı aynı lafı sürekli tekrarlıyordu
" Yaşın doldu seni burada tutarsam suç işlemiş olacağım senin yerine başka çocuk tayin ettirdim yatağında yok burada artık  ne yapacağın benim sorunum değil. " Deyip duruyordu anlaşılan o da beni anlamayacaktı gitme vakti gelmişti. Yanağımdan akan yaşı silsem de bir işe yaramıyor sürekli bir yenisi geliyor zavallı halimi ortaya çıkartıyordu. Bu rutubet kokan yerden ayrılma zamanı gelmişti maalesef. Tamam gitmek istiyordum buradan ama bu şekilde değil. Kocaman şehirde ben ne yapardım ki tek başıma. yavaş adımlarla ayaklarımı yere sürüyerek odaya girdiğimde odada kimsenin olmaması iyi olmuştu kimseyle vedalaşacak durumda değildim ama bir taraf dan da onları görmezsem bir daha asla göremeyecek olamam acı veriyordu. Hızlıca dolabımdan çıkarttığım birkaç kıyafetimi küçük siyah yıpranmış olan valizimin içine koydum. en son babamın vasiyetinin yazılı olduğu evrakları da katlayıp sırt çantamın içine nazikçe koyup hızlıca yurttan çıktım. Artık tamamen yanlızdım yurttan çıktığımda dönüp arkama baktığımda sadece harabeden ibaret olan yurda özlemle ve kırgınlıkla iç çektim. Hayatımı berbat eden bu harabeye ilk geldiğim gün şuan ki halimden farksızdı şuan sanırım şükür etmeliydim artık özgürüm sonuçta.

Kolumdaki saatime baktığımda saat gece yarısını geçmiş bütün herkes evlerine çekilmiş kalan bir kaç kişide yağmur daha fazla yağmadan evlerine gitme derdindeydi ben ise sahilde ki bir bankta ıslanmış ve üşür halde cenin pozisyonun daydım. Gerçekten hayat bana elinden geldiğince vicdansız davranıyordu ve benim artık hiç bir zorluğa göğüs gerecek halim kalmamıştı. Sanırım yolun sonuna gelmiştim. Sabah olduğunda yüzümde hissettiğim yapışkan sıvıyla uyandım. Sarı tüylü kocaman bir Golden Retriver cinsi köpeğin suratımı yalamasıyla yatığım bankta pozisyonumu oturur vaziyete getirdim. Hayvanlardan korkmuyordum köpek hızlı bir hamleyle kucağıma atlarken gülümsedim. Elimi sarı yumuşak tüylerinde gezdirirken bir köpeğin bile benden ne kadar temiz olduğunu fark ettim, sanırım sahibi vardı. Tasmasına gözüm kayınca kocaman harflerle MİŞA yazısını gördüm. Demek adın Mişa merhaba Mişa. Bende Perim diyerek elimi uzattım ve o da anında karşılık vererek patisini kaldırmıştı akıllı köpek Mişa. Tanıştığıma memnun oldum ama senin bir sahibin olmalı. Eminim seni merak etmiştir. Hadi gel onu bulalım bakalım sahibin neredeymiş. Deme fırsatım olmadan siyah saçlı esmer kızın yüzündeki endişe ve sinir yanıma gelip iğrenir ifadesini alınca şaşkınlığımı gizleyemedim. Tamam kötü durumda gözükebilirim ama bu kadar da belli edilmemeliydi.                                        'Sen ne hakla benim köpeğimi çalarsın'                                                                                                       dediğinde gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Ben kendime zor bakıyordum birde köpek mi kaçıracaktım? Tam olanları anlatmaya çalışıyordum ki                                                                            'Bakın hanım efendi bir saniye anlatmama izi-'                                                                                          'Polise anlatırsın cicim hadi yürü.'                                                                                                                             kızın kolumu çekiştirirken tişörtümün kolunun yırtılmasıyla kolumu hızlıca çektim. Sinirlenmiştim artık sabrımı zorluyordu bu kız.'Nihal dur! 'siyah saçlı buğday tenli koyu kahverengi gözleri olan erkek bize doğru yaklaştığında köpeğin sahibinin kolunu tutup                     'Ne yapıyorsun sen az önce Mişa'nın kız uyurken yanına gittiğini gördün amacın ne rahat bırak onu!' Arkamı dönüp bir adım attığımda tekrar kıza sonra o çocuğa bakarak  'Kime diyorsun sen?'Diye atılınca gülümseyerek arkamı döndüm. O sırada kızın arkamdan 'iğrenç kokuyorsun az yıkan !'Demesiyle birden ona kadar saymaya başladım. babam bana öyle öğretmişti, sinirine hakim olmak için birden ona kadar say ki aniden yaptığın hareket pişman olacağın hataya yol açamasın. Eğer sinirin geçmezse cezalandır derdi ama öldürme. İntikam her zaman soğuk yenirdi.

ŞANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin