#4

50 3 0
                                    


Ah gözleri kuyudan derin yar
Bana adını bahşeder misin?

"Günaydın" diyerek dün telefonumu pert eden arkadaşın yanına gittim. O da bana geveleyerek günaydın dedi. Selim amcayı sorduğumda bir işi olduğunu ve bir kaç dakikaya burda olacağını söyledi. Teşekkür ederek bende iki kişilik bir masaya geçip oturdum. Sipariş için masama geldiğinde o bir şey sormadan ben atıldım.

"Dün için özür dilerim. Seni kırmak veya incitmek istememiştim. Aslında tek isteğim seni biraz sakinleştirmekti. Ama kendimi yanlış telaffuz ettim sanırım. Gerçekten özür dilerim." dedim ve sustum. Çünkü artık konuşma sırası ondaydı ve ne diyeceğini gerçekten çok merak ediyordum.

"Doğrusunu istersen korktum. Çünkü o elindeki telefonun yenisini alma imkanım emin ol yok. Bide üstüne sen öyle bir cevap verince benim şarteller attı. Bende özür dilerim." dedi ve yüzünde büyüleyici bir tebessüm belirdi. Hayır yani tebessüm etmek bir insana bu kadar mı yakışır? Hafif alnına düşen saçlarını bir hamlede geriye doğru attı ve:

"Siparişini alabilir miyim?" diye sordu. Ve çayımı getirmek için yanımdan ayrıldı. Ben ise kırmış olduğum birinden özür dilediğim için mutluydum. Şimdi kaldı Selim amca. Ama onun yaralarını kapatmak pek mümkün görünmüyor. Çünkü dün yüzünde gördüm çaresizliği.

"Çayınız geldi bayan." diyerek çayı önüme koydu.

"Teşekkür ederim. Ama biz tanışmadık, ben Papatya." elimi uzattım ve o da elini uzatıp:

"Bende Doğa. Memnun oldum." diye yanıt verdi. Ve bende başımı salladım.

"Mustafa yok. Bugün sen mi bakıyorsun cafeye?"

"Evet ne zaman hangimizin geleceğini ders programına göre ayarlıyoruz."

"Ne okuyorsun?" diye merakla sordum.

"Hukuk. Avukat olucam inşAllah." ilk defa hayatımda birisine böyle imrendim. Hem çalışıp hem okumak zor iş olsa gerek. Ama Doğa bunun üstesinden gelmiş gibi duruyor.

"Otursana öyle konuşalım." dedim boş sandalyeyi göstererek. Biraz tereddüt eder gibi oldu ve diğer müşterilere baktı. Ve oturdu.

"Peki sen ne yapıyorsun?" diye beklemediğim bir soru sordu.

"Ben ne yapıyorum? Benim hiç önümde bir üniversite kazanma hedefim olmadı. Zaten aldığım puanda hiç bir işe yaramıyordu. Aslında özel bir üniversite masraflarını karşılamaya hazırdı amcam ama ben istemedim. Belki sonra yeniden denerim." diyip sustum.

"Amcala mı yaşıyorsun?" diye sordu ki  içeri Selim amca girdi.

"Hoş geldin kızım. Hayrola sen yine mi günleri karıştırdın." dedi gülümseyerek.

"Yok. Bu sefer sizin için geldim." dedim ve papatyaları ona uzattım.

"Bana mı." diye sordu. Şaşkınlığı yüzünden okunuyordu.

"Evet."

"İlk defa bir hanımefendiden çiçek alıyorum."

"İlkler güzeldir." dedim ve oturması için masaya davet ettim. Doğa çoktan yanımızdan ayrılmış mutfağa gitmişti.

"Dün için özür dilerim. Kalbini kırmak istememiştim." dedim mahçup bir şekilde. Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

"Dünyalar güzeli bir eşim vardı. Yüzü kadar yüreği de güzeldi. Hamileydi ve bir bebeğimiz olucaktı. Tüm kalbimizi, sevgimizi o bebeğe adamıştık. Sonra doğum günü geldi. Her şey çok normal ilerliyordu. Doğumhane kapısında sabırsızlıkla beklerken kapı açıldı. Doktorun yüzü çok gergindi ve yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Bana tüm kalbimizi adadığımız bebeğimizin solunum yetmezliğinden hayatını kaybettiğini söyledi. Yıkıldım. Elif gözlerini açar açmaz bana bebeğimizi sordu. Hiç birşey diyemedim. Ağladım, ben ağladıkça o da ağladı. Sinir krizleri geçirdi. Bir kaç ay psikolojik tedavi gördü ve o dönemde beni yanında istemedi. Sonra bir gün boşanmak istediğini söyledi. Kolay değildi 9 ay karnında taşıdığın bebekle ilgili hayaller kurmak, odasını, oyuncaklarını herşeyini hazırlamak. Bi anda dünyamız başımıza yıkılmıştı. Boşandık. Ben de İtalya'ya yerleştim. Her gün Elif'ten haber aldım arkadaşlarım aracılığıyla. Hâlâ alıyorum ve onu çok özledim. 19 yıl papatya, dile kolay sen onu yüreğime sor. " göz yaşlarını saklamadan cesurca ağladı, ağladı. Allah'ım ne zor bir imtihandır bu böyle. Bir can nasıl dayanır bu acıya. Ah be babacan amca sen nasıl taşıdın bu yükü omzunda. Gülüşü güzel olanın acısı büyük olurmuş derlerdi ya gerçekten öyleymiş. Yanına gittim ve sarıldım. İkimizde sarılarak ağlıyorduk. Kaç dakika öyle kaldık bilmiyorum. Yerime geçip oturduğumda sessizce akıyordu yine gözyaşlarımız.

"Ara onu." dedim net bir şekilde.

"Ara ve ondan 19 yılını geri iste. Aşkını geri iste."

PAPATYAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin