Tanıtım videosu ; medya
Bir an bekle, arkana bak ve anımsa...Şule Yeşilırmak
Hayat bazen insanları birbirleri için ne ifade ettiklerini anlasınlar diye ayırır. Çünkü insan ,canı yandığında ya da kaybettiğinde öğrenen tuhaf bir canlıdır. Bir şeylerin değerini hissiyatta anlayamadığımızdan belki de gün geçtikçe yeniliriz. Mağlubiyet bizim için korkunçtur.
Galibiyet? Bu süreçte tek düşündüğümüz elde ettiğimiz zafer boyunca ne kadar mutlu olduğumuzdur. Başkalarının mutluluğu ise umrumuzda olmaz pek. İnsanlar düşünür ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket eder. Mesela biri hakkında konuşurken eğer güzel vakit geçiriyorsak bizim için kötü bir davranış değildir. Sohbetimiz esnasında çekiştirilen kişinin duyguları bizim için çok da önemli değil.
Sürekli olarak eleştirdiğimiz kötü insanlardan değil miyiz bizde? Kötü insan kavramına uymuyor muyuz? Dedikodu yapıyor, insanlarla tartışıp onların kalbini kırıyor ve sorumsuz davranışlar sergilemiyor muyuz? Kötü insan olabilmek için adam öldürmeye gerek yok ki. Kalp kırmakta felaket bir durum değil midir?
Büyüdükçe ağırlaşan yükü siz de hissediyor musunuz?
Önceden tek derdimiz ertesi güne gitmesi gereken ev ödevi iken şimdi acı çekiyoruz. Kalbimiz de ağrıyor değil mi? Ağırlaşıyor.
Nasıl hafifleteceğiz?
Gözlerini kapa. Kendini mavinin en güzel tonuna bürümüş gökyüzünün altında, korulukta düşün. Rüzgar tenini okşarken kendini rahat bırak. Kulağına en sevdiğin şarkı çalınsın. Sen mutlu ol. İster yalnız, ister sevdiklerinle el ele ağaçların arasından geç. Mevsimimiz sonbahar olsun mu? Turuncuya boyanmış, kurumuş yapraklar ayaklarının altında , ezilirken çıkardığı ses ve kuşların sesi sana eşlik etsin.
Mutluluğun formülü unutmakta değil. Biraz olsun olanları umursamamak en iyisi. Unutursan hatırlatırlar. Daha sancılı geçirirsin günleri. Ama hatırlarsan onlara karşı bağışıklık kazanmış olmaz mısın?
Birden fazla yapılan yanlışlar hata değil aptallıktır.
Sen aptal olma. Unutma. Daima hatırla...
Unutmak değil. Hatırlamak yükü bizdeki...
Peki ben ne yapıyorum? Her zaman diğer insanların aksine bizden daha akıllı olduğunu düşündüğüm ama başkalarının 'deli' dediği takma ismi 'Doktor' olan mahallemizin neşesi ile bankta oturmuş kurabiye yiyorum. Bu adamın biraz tuhaf olduğunu kabul ediyordum-tabi bizlere göre tuhaf-. Ama onunla konuşmak hoşuma gidiyordu açıkçası. Konuştukları bana mantıklı geliyordu.
Başımı ona doğru çevirdim. Çalıştığım pastahaneden getirdiğim ve onun sevdiğini bildiğim kurabiyeleri birer ikişer götürürken o sadece oturduğumuz bankın karşısında bulunan uyuduğunu tahmin ettiğim köpeğe bakıyordu.
''Doktor?''
Beni duymadığını düşündüğümden -aksi taktirde hemen bana dönerdi- omzuna dokundum. Dalgın olduğundan bir an irkildi. Ben ona mahçupca bakarken o bana genişçe gülümseyip
''Efendim Laydi'm?'' Dedi. Gülümsedim.
Bana 'Laydi'm' demesi hoşuma gidiyordu. Kendimi onun yanında değerli hissediyordum. Aksi halde ilk karşılaştığımızda ona ismimi söylemiş ancak o beni duymazlıktan gelip bana böyle seslenmeye devam etmişti. Bende meraklanıp ona ismini sorduğumda ise
![](https://img.wattpad.com/cover/111241764-288-k79143.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlara Ait
General FictionTanıtım videosunu izlemenizi tavsiye ederim. Başlangıç tarihi: 10.06.17 "Götürme , lütfen götürme amca... Yeni kavuştum. Dayanamam, onları götürme..."