Şok ve Ayrılma(2. Bölüm)

18 1 0
                                    


Behiye silahı kendine doğrulttu ancak mermi kalmamıştı. Tek mermi vardı tüfekte o da annesini vurmuştu. Annesi göğsünü tutuyordu. Behiye silahı yere bıraktı, inleyen annesinin başına geldi. Annesine uğraşma benimle demedim mi, aklım başımda değil demedim mi diyerek ağlamaya dizlerini dövmeye başladı. Annesini göğsüne tampon yapmaya çalıştı ama kadın çok kan kaybediyordu. Mermi tam kalbine isabet etmişti, kısa bir süre sonra Gülten Hanım ölmüştü. Behiye mutfağa geçti bıçağı eline aldı, niyeti bileğini kesmekti, lakin elleri o kadar titriyordu ki, yapamadı, az önceki olayın şoku ile bileğini kesemedi. Bıçağı tezgaha bıraktı.

Öfke tutuşturulmuş bir ateş gibidir. Her kim öfkesine hakim olursa onu söndürür, her kim onu salıverirse ilk yanan kendi olur. Behiye kendini toparladı yatak odasına geri döndü. Annesinin elini tuttu, nabzını kontrol etti. Yok, yok ölmüştü annesi. Ayağa kalktı, kalbi deli gibi çarpıyordu. Aman Allah'ım az önce annesini öldürmüştü Behiye. Ne yapmalı, nereye gitmeliydi. Bu kız başıyla ne ederdi. Kısa bir süre içinde ne yapacağını düşündü. Eline baktı elinde kan vardı, ağlayarak mutfağa geçti elini yıkadı. Sonra elini üzerine sildi, koşarak içeri geçti. Dolapta eteklerinden birini giydi, gömleğini değiştirdi. Eşarbını çıkardı, yenisini bağladı. Çekmeceye baktı, biraz para almalıydı. Parayı saymaya çalıştı, sonra bir demet alıp çantasına attı. Ayağına çorap giydi, ayakkabılıktan iskarpinini giydi telaşla. Gözyaşları sel olmuştu. Sonra bir kez daha odaya döndü, odada annesi gözleri açık yatıyordu. Yaklaştı elleriyle gözlerini kapattı. Koşar adımla kapıya yöneldi. Evin dış kapısını açtı, dışarıya baktı, kimse var mı diye. Görünürde kimse yoktu. Evin girişinde beş basamaklı merdivenden koşarak indi. Hala görünürde kimse yoktu. Gitmeliydi şimdilik sadece düşündüğü buydu. Koşar adımlarla yola çıktı.

Bu esnada tarlada fidan dikme işini bitirmiş ve Behiye'nin neden hala gelmediğini düşünen Mahmut Efendi eve doğru yürümeye başladı. Az önce bir silah sesi duymuştu, galibe birisi tüfek patlatmıştı. Tarla eve bir kilometre falandı. Kız Behiye nerede kaldın kız diye bağırdı. Merdivenin başına gelince lastik ayakkabılarındaki toprağı temizlemeye çalıştı. Merdivenleri çıktı, baktı kapı aralıktı. İçeri söylenerek girdi.

- Kız Behiye, kız Gülten öldünüz mü kız? Ses yoktu içerdeki odaya baktı, dolap kapısı açıktı. Ayakkabılık aralıktı, bir sessizlik. Mutfağa yöneldi mutfağa girer girmez, şöyle bir taradı gözleri mutfağı. Sonra tezgahtaki kanlı havluyu gördü. Sonra televizyonun olduğu odaya baktı, her yer sessizdi. Sonra aralık olan yatak odasının kapısını açtı, tüfek yatağın üzerindeydi. Gülten Hanım yerde yatıyordu. Göğsünde bir havlu tampon yapılmıştı ve kan olmuştu. Gözleri kapalıydı. Mahmut Efendi haykırdı. Kız Behiye bunu damı yaptın? Nabzını dinledi yoktu, ölmüştü. Koşarak kapıdan çıktı, kapının önündeki terlikleri ayağına geçirdi. Hızla bahçe kapısından çıkıp yola doğru koşmaya başladı.

Behiye çıkar çıkmaz bir minibüs gelmişti. Şoför yolda ilerden koşarak gelen bir yolcuyu beklemişti bir süre. Sonra  şoför arabayı çalıştırıp, köyün içlerine doğru yol almaya başladı. Bu esnada Mahmut Efendi evden çıktı olanca hızıyla koşmaya başladı bir ara ayağı tökezledi ve düşeyazdı. Sonra tekrar koşmaya başladı. Niyeti köyün içine dolanıp yolcu toplayan minibüsü köyden çıkmadan yakalamaktı. Var gücüyle koştu, minibüs dönemeci geçmişti ki Mahmut Efendide dönemecin biraz ilerisinde bekliyordu. El ediyordu hatta önüne doğru attı kendini. Minibüs şoförü frene basıp durdu. Mahmut Efendi bir hamle ile geldi minibüsün kapısını açtı, içeriye baktı. Behiye arkaya oturmuş korku ve gözyaşı içinde babasına bakıyordu. Arabaya bindi, Behiye'nin kolundan tutup bir hışımla arabadan indirdi Arabadakiler şaşkınlık içinde bakıyordu, baba kızın haline. Aşağı köyden de yolcular vardı minibüste. Herkes ne oluyor der gibi şaşkın gözlerle birbirine baktı.

-Ne oldu kaçıyor muydun, Behiye ?

-Baba annem çok üzerime geldi, istemeden oldu. Annem yine bana vurdu diyebildi.

Mahmut Efendi bir yandan söyleniyor bir yandan Behiye'yi sürükleyerek eve götürüyordu.

Karşı komşu Hamide Hanımda, Mahmut Efendinin telaşını ve koşarak bahçeden çıkışını görüp, merak içinde Gülten Hanımın evine gelmişti.

Hamide Hanım evin kapısına kadar varmıştı ki Mahmut efendinin sürüyerek Behiye'yi getirdiğini gördü. Merdivenden inerek Mamut Efendiye:

-Dur Mahmut Efendi kızın kolunu kıracaksın, diye söylendi.

-Ne olacak Hamide Bacı eve girmedin mi, anasının halini görmedin mi?

-Anasına ne olmuş Mahmut Ağa?

-Bu deli, bu kudurmuş kız anasını vurmuş.

-Boo başımıza neler gelmiş diyen Hamide Hanım dizlerine vurdu eve doğru koştu.

Bu arada köyden de pek çok konu komşu telaşı görüp eve sökün etmişlerdi.

Hamide Hanım evin kapısını açtı ve kapısı açık yatak odasına yöneldi. Yerde yatan Gülten Hanımı görünce başından kaynar sular döküldü.

-Vah deli kız diyebildi. Anana bunu da mı yaptın a be akılsız kız.

Arkasından Mahmut Efendi ve kolundan sürüklediği Behiye ile mutfağa girdi. Gülten Hanımın cansız bedeni yerde yatıyordu. Heyhat artık geri dönülmez bir yola girilmişti. Hamide Hanım Behiye'ye doğru dönerek

-Kızım ne oldu, ne yaptın?

Mahmut Efendi Behiye'nin kolunu bıraktı. Behiye bir yandan bileğini ovalıyor, bir yandan da kaçamak ve korkak gözlerle etrafa bakıyordu. Mahmut Efendi seslendi:

-Hamide Bacı acil servisi, ambulansı ara, gelip belki bir çaresine bakarlar dedi umutsuz gözlerle.

Mahmut Efendi bir yandan yerde yatan karısına bir yandan, yanında duran Behiye'ye bakıp öfkeli, sert sözler söylüyordu.

-Zaten bu kızın gözüne bir gözükecek vardı, annesiyle kavga edip duruyor, her şeyden tartışma çıkarıyor diyordu.

-Baba kaza diyordu Behiye durmadan. Babasının dediklerinin bir kısmını duyuyor, bir kısmını duymuyor, yerde cansız yatan annesinin bedenine bakıyordu.

Ambulans sirenlerini çalarak geldi. Ambulans ekibi eve girdi, yatak odasına geçti. Girişte bir kenarda yüzünde korku ve üzüntü ile oturmuş Behiye, diğer tarafta sürekli söylenen ve öfkesi sesine yansımış bir baba, aralarında konuşan komşular ve yerde yatan Gülten Hanım. Sağlık görevlisi eğildi nabzına dinledi. Ölmüş dedi. Behiye istemeden oldu dedi. Kalktı babasına yöneldi, baba istemezdim diyerek eline uzandı, baba sertçe itti kızın elini. Telefonunu çıkardı jandarmayı aradı.

Sağlık ekibi doktor çağırdı, doktor ölüm sebebini yazdı. Bu arada jandarma geldi. Köydeki herkes toplanmıştı avluya, kalabalık yol açtı askerlere. Asker içeri girdi, yatak odasında yerde yatan kadına baktı, cinayet ekibini çağırdı. Köyden, evden çıt çıkmıyordu, zaman mı durmuştu, dönülmez bir yola girilmişti. Cinayet ekibi geldi cesede inceledi, ölçümleri yaptı, cinayet kanıtı tüfeği aldı. Suçluyu sordu. Mahmut Efendi, Behiye'yi göstererek o öldürdü, anasını vurmuş dedi. Savcı geldi tutanakları tuttu. Suç delili de, suçlu da oradaydı. Bahçedeki kalabalık sürekli uğultu şeklinde konuşuyordu. Telsiz konuşmaları, tutanaklar, bakışmalar, çaresizlikler sonunda kelepçe takıldı Behiye'nin bileklerine. Suç onu işleyenin yaşamını ikiye böler. Behiye merdivenlerden inerken bir ara etrafına baktı. Bütün köy halkı oradaydı. Behiye artık yalnızdır yürüyeceği yolda. Babası hayat arkadaşını kaybetmenin acı ve öfkesiyle, duruş ve konuşmalarıyla Behiye'yi suçlamaktadır. Behiye merdivenden aklı karışmış bir halde inerken, aklından bir yığın düşünceler geçti.

Annemi En Çok Ben ÖzlüyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin