SÜPRİZ YAKIŞIKLI

20 2 0
                                    

Sabah erkenden kalkıp üzerimi giyindim. Annemi çok özlemiştim. Saat 08.00 galiba çünkü yamuk yumuk saate baktım. Ama annem uyuyordur. Orada saat 2 olması lazım. Yani ben önce saati yanlış hesaplamışım. Meğer 6 saat farkı varmış. Ayşe'ye teşekkür ederim.

"Neyse sonra ararım. Zaten kızları hiç akıllarına gelmesin. Bir kere bile aramadılar beni..."

"Kendi kendine ne diyorsun sen?" diyerek Melis girdi içeri.

"Yok birşey. Sen yeni mi uyandın."

"Hayır. Kahvaltıya kaldıracaktım."

"Tamam birazdan geliyorum"

Ben lafımı bitirir bitirmez elimdeki telefon titredi. Mesaj var.

" Selina Hanım. İsterseniz sizi sabah kahvaltısına davet etmek istiyorum. İşiniz yoksa sizi alalım. Ne dersiniz?"

Sabah kahvaltısı mı? Melis hazırlamıştı ama...

"Melis. Kim Jan bey aradı. Beni kahvaltıya davet ediyor."

"Git."

"Sen de gel!"

"...... "

Aşağı indim. Melis kahvaltılıkları yerlerine yerleştiriyordu.

"Şu adamla bir de biz tanışalım." dedi. Ve bana belli belirsiz gülümsedi.

"Tamam" Dedim heyecanla ve üzerime güzel birşey geçirmek için odama çıktım. Dolabımı açtım. Aklıma ilk gelen çiçekli elbisem oldu. Rengarenk çiçeklerle kaplı elbiseyi üzerime geçirdim. Askılı, kare yaka bir elbiseydi ve çiçekleri beni açmıştı. İçinde fazlalıkta mercan kırmızısı olduğu içim mercan kırmızısı bantlı, topuklu ayakkabılarımı giydim. Saçlarımı düzleştirip aralarına iri dalgalar ekledim. Hafif bir makyajdan sonra çantamı alıp aşağıya indim. Melis çoktan hazır beni bekliyordu. Bebek mavisi bir tulum giymişti. Sarı saçlarını at kuyruğu toplamış önüne iki saç tutamı bırakmıştı. Çok tatlı görünüyordu. Ben adresi konum attıktan birkaç dakika sonra bir araba geldi ve bizi aldı. Arabada.sadece şoför vardı. Yani kendileri neden gelmemişti? Neyse. Araba lüks bir restoranın önünde durdu. Çok heyecanlanmıştım. Melis elimden tutup destek veriyordu. Sonra içeri geçip gözlerimiz Kim Jan beyi ve süpriz kişiyi aramaya başladı. Biri bize el sallıyordu. Evet. Onlar.

"Alımlı yürü." Diye Melise talimat verdim.

"Alımlı yürümeyi senden öğrenecek değilim. Asıl sen alımlı yürü."

Masaya doğru yavaşça yürümeye başladık. Melis zorla gülümsüyor gibi gözüküyordu. Ben ise birazdan gülümsesem gamzelerim yırtılacaktı. Sonunda masanın önüne geldik. Kim Jan bey bizi selamladı sonra diğer gence döndük.

"Hi! (merhaba)"
diyerek elimi uzattım. Yarım saat Korece merhaba demek istemedim. Ama ben ne halt ettim? Melis bu sefer gülmemek için kendini zor tutuyordu.
O ses benden mi çıkmıştı. Ayyy rezil oldum. Su an şu yer yarılsa da içine girsem. O an birden başım döndü ne olduğunu be de anlamadım ama sanki beynimde şimşekler çıkıyordu. Dengemi kaybedip düşerken bir el belimi kavramı ve beni kendine çekti. Etrafta "neler oluyor?" seslerini duyabiliyorum. Melisdi bu. Gözlerimi açarken tanışacağımız gençle burun buruna olduğumuzu gördüm. Refleks olarak biraz gerilesem de o kendinden hiç taviz vermiyordu.

"Sana da merhaba. İyi misin?"

Dedi hiç acemi olmayan bir ses ile. Ellerim yakışıklının boynunu sıkıca kavramıştı. Onu elleri de benim belimi. O an sadece orada durmak geçti aklımdan. O gözler, o dudaklar, o boy pos neydi öyle. Bir an utançtan değil bu çocuk yüzünden ölecektim. Ama o an aklıma gelen ilk cümle

KORE Mİ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin