Arkadaşlar mobil olarak paylaştığım için -T9 saolsun- bir sürü hata yapmışım, beni affedin :) Şimdi onları düzelttim... İyi okumalar :D
NOT: multimedia Abby :)
Bugün, Dortmund/ Almanya
"Sana verilecek bir görevim var, Abigail."
Babam aklaşmaya yüz tutmuş siyah saçlarını arkaya yatırarak bana doğru gelmeye başladı. "Bunu sonra konuşsak baba? Bir dergi için röportaj vermeye gidiyorum."
"Biliyorum tatlım, işte bu yüzden şimdi konuşmalıyız ya!"
Babamın neşeli sesi beni meraklandırmıştı. Neler dönüyor burada?
"Seni Londra'ya gönderiyorum bebeğim, dedenin açtığı koleje öğrenci olarak gideceksin. Böylece Dawson liderlerinin eğitime verdiği önem pekiştirilmiş olacak." Kolej... Xavier Dawson koleji... Orası oldukça ünlü bir okuldur. Ana sınıflarından üniversite bölümlerine kadar herşey vardı ve dünyanın dört bir yanından önemli aileler çocuklarını oraya gönderirdi. Ünlüler bile genelde orada okur, orada mesleklerini eğitimini alıp oradan mezun olurlardı.
"Ne okumamı istiyorsun baba?" dedim merakla.
"İstediğin bölümü oku Mabelle." dedi Fransız asıllı babam 'güzelim' anlamına gelen fransızca adımı kullanarak. Normalde bu adımı sadece babam kullanırdı. Çok severdi bu adımı.
"Prensesin röportajı için geldiler efendim." dedi o anda odaya giren sekreter.
"Teşekkürler Anna ." dedi babam.
Hemen hazırlanıp alt kata indim.röportaj sırasında Londra'ya gideceğimi de belirttim. Yarım saate röportaj bitmişti ve fotoğraf çekimine geçmiştik. Bana öğretildiği gibi ağır başlı hanımefendi pozlarında, sürekli dimdik durup tatlı tatlı gülümsedim. Kameraman adeta büyülenmiş gibi bana bakiyordu ve sürekli "Çok güzeliniz Bayan Dawson" gibi şeyler söylüyordu. Sanırım bana aşık oldu... Ahh, Iyyk ... Tamam oldukça güzel olduğumu biliyordum, insanların üzerinde böyle bir etkim olması 'Prenses' olma yolunu kolaylaştırıyordu ama insanları böyle... Imm... 'Büyülemek' hoşuma gitmiyordu. Oldukça rahatsız ediciydi. işimiz bitince gazetecileri uğurladım ve eve, odama çıkmaya başladım. Tam babamın çalışma odasının önünden geçecekken babam beni çağırdı. "Abigail, tatlım, gelir misin?" İçimden bir ses gitme diyordu.
"Efendim babacım."
Babamın odası her zamanki gibiydi. Duvarlar boydan boya kitap doluydu; sadece bir duvar boştu. O duvar da büyük toplantı masasının karşısındaki dev plazma ile doldurmuştu. karşı taraftaki babamın çalışma masası 'Alexander Dawson' tarafından imzalanan ya da imzalanmayı bekleyen kağıtlarla doluydu.
"Hayatım, Mabelle, biliyorsun, Londra'ya gideceğini daha yarım saat önce öğrendin ama benimde acil bir toplantım çıktı. 2 saat içinde uçakta olman gerekiyor. Böyle emrivaki olduğu için üzgünüm bebeğim."Heyy :D beni özlediniz mi? :) ışte burdayım ve yeni bölümle karşınızdayım... Abby Londra'ya geri dönüyor... Sizce Harry'den haberi var mıdır? Olaylar karışacak gibi ha, ne dersiniz?? :D Düşüncelerinizi bekliyorum :D Bu arada T9'un azizliğine uğradığım yerler olabilir... Kusura bakmayın. Eğer öyle yerler varsa yorumlarla bana bildirin lütfen ve bende düzelteyim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Story Of My Love (ASKIDA)
FanfictionSaçları beyazlamaya başlamış olan adam, özel çalışma odasındaki televizyona bakıyordu. Son dönemlerde oldukça revaçta olan bir erkek grubunun çapkın üyesi hakkında bir haber vardı; yine farklı bir kadınlaydı. " Vasat," dedi orta yaşlı adam, "Anlaşıl...