Saat 00.01
Gökyüzü mavi.
Deniz mavi.
Her şey, her yer mavi.
Damarlarımdaki kan ve ellerim.
Mavi.
İlaçlar beyaz. Kutuyu açıp iki tane alıyorum. İlaçlarım olmadan yaşayamam, kabuslarımla artık baş edemiyorsam onlara ayak uydurmak zorundayım. Uyumayı reddederek olmaz bu iş. İlaçlarla olacak. Sakinleştirilmem gerek.
Derin nefesler alıyorum vermek için.
Ben kendi nefes sesini bile duyamayan, çok sessiz biriyim. Konuşamam. Çünkü duyamıyorum. Sağırım.
Gökyüzü mavi, deniz mavi.
Yuttuğum hap benimle bütünleştikçe, öyle zannediyorum damarlarımdaki kan ve ellerim eski pembeliğine kavuşuyor.
Yıllardır ellerimi maviden alev alev yanarken gördüğüm kabus yüzünden geceleri bu haldeyim.
Saat 00.03
Ben Yoongi.
Görülecek her şeyi gördüm ve yaşanacak her şeyi yaşadım. Yani öyle bir hissiyatım var.
Artık günler birbirinin tekrarı gibi.
Bunu heyecana ve mutluluğa duyduğum özlem içinde söylemiyorum. Ben mutsuz biri değilim kesinlikle.
Yalnızca, her gün aynı. Maalesef kocaman bir treni rayına oturttum.
Yirmi üç yaşındayım ve yaşlanıp ölmeyi bekliyorum.
Size bunları Arizona eyaletinin başkenti Phoenix'teki dairemden anlatıyorum. Çok uzun bir süredir burada yaşıyorum ve açıkçası, Güney Kore'yi unutmaya meyilliyim. Şimdi doğduğum o yere dönsem kaybolabilirim.
Saat 00.05
Rüyalar gerçek olmaz. Rüyalara inanmam.
Ama öyle bir rüyaya sahibim ki sekiz yaşından beridir benimle. Annemin bağnaz ve içten pazarlıklı kardeşinin yaptığı zalim rüya yorumu, içime bir iblis kaçtığı yönündeydi. Ben 'laneti üstünde' bir çocuktum. Bu yüzden de annem ve ben kendi köyümüzden kovulduk. Çünkü güya köylünün ekinlerine uğursuzluk getirebilirdim ben. "O çocukta 'bir şey' var."
Bu fikrin akabinde yüzlere yerleşen dışlayıcı bakışlara işte ilk kez bir çocukken maruz kalmıştım.
Bu yorum hayatımın canına okudu. Çünkü bir kere inanmıştım bende var olduğu dikte edilen o iblise. Herkesin sevdiği, içine düştüğü mavi renkten; garip bir rüya yüzünden ben artık korkuyordum.
Dilsiz halimle gitmediğimiz psikolog ve rehabilitasyon merkezi kalmadı.
Birkaç yıl kadar süre sonra mavi renge dair korkum ve bu renkten rahatsızlığım hafiflemişti, büyüyordum ve iblisler inandırıcılıklarını yitiriyorlardı benim için.
Her şey tam çözüldü derken, on beş yaşında annemle gittiğimiz tatilde bindiğimiz yat battı.
İnsanlar öldü. İzledim.
Esila, en yakın arkadaşımdı, hayatını kaybetti. Benden yardım istedi. Ama edemedim. Denizanalarını hatırlıyorum.
Denizin altında ellerimi mavi gördüm. İşte o zaman her şey başa döndü. 'İblis' yeniden terk ettiği yere geldi. Ve hâlâ içeride bir yerde. Kulaklarımı tıkıyor. Çenemi bağlayan şey o. Kendimi bildim bileli onunla kavga halindeyim, nasıl gerçek olmadığını söylerim?
Saat 00.10
Ben Yoongi.
Maviden korkuyorum.
Özellikle denizden.
Ne, herkes aynı anda aynı şeye dostane bakmak zorunda mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blue ¨ namgi (düzenleniyor)
FanficEli kulağında mavi sular. [Stories From Wavy Horizons, 2nd book]