Saat 02.09
Karanlık. Ben içinde uçuyorum.
Etrafımda yaldızlar var.
Sarı yaldızlar.
Elimi karnımın içinden geçirebiliyorum.
Hologram gibiyim.
Ellerimi ileri uzatıyorum.
İlerledikçe daha fazla sarı ve beyaz yaldızın yanından geçiyorum.
Ama nereye ilerliyorum bilmiyorum.
Bir süre sonra beyaz bir yer ben yaklaştıkça büyüyor önümde.
Nihayet oraya varıyorum.
İçeri girdiğimde, yere düşüyorum.
Bembeyaz bir oda.
Ben de beyazım.
Gözbebeğime kadar bembeyazım ben de.
Ayağa kalkıp arkama dönüyorum.
Kalbimde büyük bir rahatlık ve bir coşku var.
Karanlıktan çıkıp geldiğim o karanlık kapı kapanıyor.
Ve o anda damarlarımdaki bütün kan ellerime hücum ediyor.
Ellerim kapıya doğru çekiliyorlar.
Kanım mavi akıyor.
Ellerim yanıyorlar.
Masmaviler.
Saat 02.11
İrkilerek ve ter içinde uyanıyorum.
Önüme bile bakmadan ayaklanıyor ve koşmaya başlıyorum.
Sanki ne kovalıyor. Hiçbir şey.
Titriyorum.
Bulduğum ilk lavaboya kendimi atıyorum.
Su yeşili fayansların üzerinde sönük beyaz floresanlar parlıyor.
Panayır çoktan bitmiş. Yerde çerçöp ve yiyecek ambalajları var. Konfetiler de var tabii.
Bütün iç organlarımı dışarı çıkarır gibi midemi klozetlerden birine boşaltıyorum.
Sonra fayanslara yaslanıp yere yığılıyorum.
Titremeye bir son veremiyorum.
O kutuyu alacaktım. Almalıydım.
Gözlerimin önündeki görüntü buğulu.
Bulanık görüyorum.
Uykuyla uyanıklık arasında bir yerde kalıyorum.
Yüzümü ellerimin arkasına gizliyorum.
Ellerim toz kokuyorlar.
Onları çenemin altına gizleyip titremeye devam ediyorum.
Saat 02.13
Palyaço içeriye dalıyor.
Yanıma atılıyor.
"Ne oldu sana?! Ter içinde kalmışsın, az önce bir kalktım, yalpalaya yalpalaya buraya koşuyordun. İyi misin?"
Yüzüne boş boş bakıyorum.
Kim bu?
Kimsin sen diyesim var.
Bileklerimi tutup ellerimi çenemin altından çekiyor.
Sarsıyor.
"Hey, benim! Namjoon!"
Benim eve gitmem gerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blue ¨ namgi (düzenleniyor)
FanficEli kulağında mavi sular. [Stories From Wavy Horizons, 2nd book]