Ben, Almira.
Kaybeden kişiyim.Yavaş yavaş nefes hissederken ciğerlerimde, ne kadar daraldığımı, ruhumun karanlık bir köşeye tıkılı kaldığını fark ediyordum. Etrafımda ki sesler, çığlıklar, acı dolu feryatlar, yükselen nidalar ve hiç dinmek bilmeyen gözyaşları. Başımda siyah bir örtü. Acımı temsil edercesine, öylece duruyordu. Hareket bile edemeyişim. Hayatım, film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu. Ölüyorum dedim herhalde, kendi kendime. Kalbimde ki sıkışıklık neydi o zaman? Ama bu benim cenazem değildi. Lanetler okuduğum cenaze, annemin cenazesiydi. Onun narin bedenini, beyaz kefen içinde görünce, başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Hiç yakışmamıştı beyaz. Giyecek olsa bile, sahil kenarında uçuş uçuş beyaz bir elbise giyinmeliydi. Kefen değil. Titremeye başladım. Gözyaşlarım daha çok intihar etmeye başladılar. Ayaklarım bedenimi tutamayacak gibiydi. Gözlerimin önüne perdeler inmeye başladı. Ne olduğunu anlayamadan yağmur kokan toprağın üzerine yıkıldım.
Gözlerim yavaş yavaş açılınca, odadaki kokuyla yüzümü buruşturdum. "Uyandı! Gelebilirsiniz," yanımdaki hemşire bana gülümsedi. Ama kendimde gülümseyecek gücü bile bulamıyordum. En yakın arkadaşım olan, Alisa, yanıma geldi. "Şükürler olsun! Almira bizi çok korkuttun." dedi usulca saçlarımı okşarken. Yavaşça yutkunup, gözlerimi sımsıkı kapattım. "Yapma," dedim acıyla. Saçlarımdaki eli durdu. "Neyi yapmayayım?" dedi. "Yapma," diye tekrar ettim. Sevecenlikle saçlarımı okşamaya devam etti. "Yapma! " diye bağırdım birden, gözyaşlarım tane tane akarken. "Saçlarımla oynama! Annem..." Bir hıçkırık koptu en derinlerden gelen. "En sevdiği şeydi. Yapma," dedim iyice kısık sesimle. Ben nerden buradaydım? En son neredeydim? Cenaze. Doğru ya, annemin cenazesindeydim. Kalkmaya yeltendim. Alisa durdurdu. "İyileşmedin güzelim. Sakin ol," diyerek yatıştırmaya çalıştı Alisa. Ama, durmadım. Çığlıklarım yankılandı odada. Bağırıp, çağırıyordum. "Allah Kahretsin!" Tüm gücümle yataktan kalktım. Ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. "Kötü bir kâbus değil mi? K-kimse ölmedi? Kâbus, kâbus, kâbus olsun. Gerçek değil. Değil mi? " Alisa, endişeyle bana baktı. Çığlıklarım havada yankılanıyordu. Delirmiş gibiydim. Yerimde duramıyordum. "Almira, lütfen oturur musun? " dedi hemşire. Kafamı iki yana salladım. "Oturamam, " dedim fısıltıyla. "Oturamam," Hemşire, iğnesini çıkarttı. "O ne?" diye sordum korkuyla. "Endişelenme. Sakinleştirici sadece." Birden koluma batırınca neye uğradığımı şaşırdım. "İyi olacaksın."
Kalbim, ıssız bir sokakta kalmış küçük bir kız çocuğu gibiydi. Terkedilmiş, hayallerini terk etmek zorunda kalmış biri gibi. Boş bir sokakta duyulan tek şeydi sesim. Ve beni hayata bağlayan tek nedenim. Şimdi, umut ışığım sönmüştü. Yapmam gereken şey ise, tünelin sonundaki aydınlığa ulaşmaktı. Ve benim en çok korktuğum şey ise, karanlıktı...
"Eminsin değil mi? İyi değilsen gitme," Alisa'ya son kez bir bakış atıp, dışarıya çıktım. İyi olmak için çalışmaya ihtiyacım vardı. Boş zamanım olmamalıydı. Belki o zaman bir nebzede olsun, annemi unutabilirdim. İç çekip, arabama bindim. Derin bir nefes aldım. Yolculuktan sonra, nihayet şirkete varabilmiştim.Yeni asistan görüşmeye gelecekti.
ALAZ
''İstanbul ' a henüz ilk gelişimdi.Burada ne yapacağımı bilmiyordum.Tek bildiğim şey ''GÜRSOY''adındaki bir şirketle asistanlık görüşmesine gideceğimdi.Çok heyecanlıydım.Kim bilir bu kadarfazla insanın yaşadığı bir şehirde başıma ne gelebilir di ki ya da gelecekti?Ben tüm bunları düşünürken şirkete varmıştım.Heyecandan kalbim boğazımda atıyordu.Keşke şu an mucize olsa ve tüm heyecanım akıp gitseydi.Sekreter in yanına doğru yöneldim.''Merhaba ben iş görüşmesiiçin gelmiştim''
''Alaz Bey mi?''
''Evet''
''Koridordaki ilk soldaki oda Almira Hanım ''
Heyecenla ileri adım atıyordum fakat ayaklarım geri geri geliyordu sanki.Sonunda odanı kapısı
na geldiğimde ALMİRA GÜRSOY yazıyordu.Heyecanla ileri doğru atılıp kapıyı çaldım.
''Gir'' sesin duyduğumda odaya girdim.Karşımda gözlerinin içi kıpkırmızı ve sesi adeta yavru
bir kuşunki kadar nayif ve yorgun çıkan bir kadın vardı.Konuşmaya başladım:Merhaba ben
asistanlık için gelmiştim.
''Buyrun oturun lütfen''
Hemen deriden yapılmış siyah koltuğa usulca oturdum.
''Daha önce asistanlık tecrübeniz var mı ?''
''Var ama İstanbul da yok yani İstanbul ' a ilk gelişim.''
''Sadece soruma cevap vermeniz yeterli''
Ahh aptal kafa kadın haklı GBT ni verseydin bari , evet bu benim iç sesimdi.
'' İngilizce, İspanyolca ve Fransızca bildiğiniz yazıyor, doğru mu ?''
''Evet,doğru.
''Tamam kabul edilniz yarın saat 8 de gelip başlayabilirsiniz.Sekreterden kartınızı alabilirsiniz.''Sevinçle odadan ayrıldım.YESS BEEE İŞE ALIINDIMM.Sekreterin yanına gidip kartımı aldım.
Evime yöneldim.Daha önceden kiraladığım bir evim vardı.İçeri girip üstümü değiştim ve şöyle güzel bol malzemeli bir pizza sipariş ettim. Afiyetle pizzamı yiyip buz gibi kolamı içerken kapımda aniden bir ses duydum.Hemen kapıya yöneldim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH TOZDAN DÜŞLER
Teen FictionAcı bir kayıptan sonra, işe odaklanmış genç bir kız. İstanbul'a ilk defa gelmiş bir erkek. Patron, asistan ilişkisi olarak mı devam edecek? Yoksa, kelebekler özgür kalacak mı? HERGÜN YENİ BÖLÜM, YAYIMDA!