Kargo

34 6 7
                                    

Karşıma kutuplarda eşek arısı çıkmış gibi, suratına öylece bakıyordum.
"Ah lütfen bu sözü bilmediğini söyleme!" Hâlâ bakıyordum.
"İnanamıyorum sana, o kadar kitap okuyan biri olarak bu sözü nasıl bilmezsin?" Sahi kimin sözüydü de bu kadar bilmemem garipti?
"Kimin sözü? Gerçekten bilmiyorum."
"Yakışıklı düşünür Barlas" Ah bay egoist!
"Aptal, harbiden birinin sözü sandım"
"Ha yani şimdi de insan demek istemiyor musun yoksa gerçek olamayacak kadar zeki olduğumu mu düşünüyorsun?"
"Birinciyi yeğlerim"
"En iyisi sahile inelim bir temiz hava al. Iq'ünü adamlara kaptırdın sanırım." Öldürücü bakışlarımı ona yollayarak arabadan indim.
"Çok ürktüm. Lütfen beni öldürmeyin Mafya Başkanı Gece Hanım"
"Biraz sürünürsen belki"
"Neler yapmamı istersiniz"
Kağıt helvacıyı gözüme kestirmiştim bile.
"Ben sahile karşı ayaklarımı şu betonda sallarken kağıt helva al, köle"
"Tabii ki ellerimle de yedirmemi ister misiniz?"
"Yok onu ben yiyebilirim" birkaç dakika sonra kağıt helva ile sahilin başında görünmüştü. Kaçırılmam nelere kadir! Bugünlük biraz hizmet ettireyim bari diye düşünürken yanıma oturup kağıt helvayı yemeye başladı.
"Zehirlenmeyeyim diye tadına mı baktın?"
"Yoo kağıt helvayı yiyorum. Canın çektiyse biraz verebilirim." 
"Yok almayayım canım, iştahım kaçtı!"
"Kaçan iştahın olsun da!" Bak yine döndüğü gün kaçtım diye lafı yapıştırmıştı. Yüzüme vurmaktan vazgeçmeyecekti, mendebur. İçimden söverek kumsala indim.

"Şimdi de beni kumlara davet ediyorsun demek! Çok kibarsın ama kağıt helvam daha güzel"
Bu ego dolu lafları geçtim harbi harbi kağıt helvayı bitirmişti.
"Ya annem beni sana karşımda kağıt helva ye diye mi bıraktı!?"
"Hava al diye sende aldın baya. Uçuyorsun resmen"
"Bana balon mu demek istiyorsun"
"Aslında öyle dememiştim a..."
"Yani kiloluyum? Senin o saçlarını teker teker cımbızla çıkartır iğne ile geri dikerim" diye lafını böldüm. Şimdi de bana balon kadar kilolu demek istiyordu demek!
"Aslında sana pamuk şeker almak istiyordum, baksana mavi mavi ne hoşlar"
"Ha olur ama ben yicem"
"Sana aldığım pamuk şekeri neden ben yiyeyim?"
"Tabii ki canım hiç yemezsin."
Pamuk şeker almak için sahilin sonuna kadar gitmişti bile. Aslına bakınca özlemiştim onu, bu güzel diyalogları. Ama dövme olayı kafamı karıştırıyordu. Çocukluk arkadaşımın ne gibi bir bağlantısı olabilirdi ki? Acaba ona mektuplardan bahsetmeli miydim?

"Ege'nin arkadaşı ile tanıştın mı?"
"Kaçırılmadan önce bahsetti telefonda. Esmer tatlı bir şeymiş."
"Baya esmer. Gelsene oraya gidelim hem hoşlanacaksın ondan. Kafanda dağılır biraz."
"Olur"

Arabaya bineli on beş dakika civarı olmuştu. Olağanüstü olayları bir süreliğine beynimden kovma kararı almıştım. İstesemde işin içinden çıkmam zordu. Kolay ya, istemiyordum!

"Araba camımı çatlatacaksın. Artık içine düşecekmiş gibi bakmasan."
"Aman ne kıymetli malın varmış"
Kahkaha atmakla yetindi.

Sonunda varmıştık babamın biricik evine. Çok heyecanlanmıştım. Kız arkadaşı olabilir miydi? Midemin bulamasına düşüncesi dahi yetti.

"Vay sevgili kaçırılıp psikolojisi yerlebir olmuş ablam teşrif etmiş. Umarım kankamında psikolojisiyle oynamazsın..!"
"Yürü git be senin psikolojin bozuk. Düzeltmek istiyorsan bir çikolata lütfen?"
"İlk önce arkadaşım..."

Çığlıkla odadan kendimi girer girmez dışarı attım. Hayvan herif! O neydi öyle!?

"Abla ya Moriş'ime öyle davranma, minnoş kalbi kırılıyor!" Suratı masum bebek halini almıştı.
"Ne minnoş kalbi? Ne kalbi? Manyak mısın sen be! O ne öyle ıy"
"Moriş'ime ıy deme artık! İyi davran ona bu kadar kıskanacağını hiç tahmin etmezdim! Beni hayal kırıklığına uğrattın, yazıklar olsun!"
"Babana söyle sana hastahane mi alır, rehabilitasyona mı gönderir; ne yaparsa yapsın git örümceğinle tedavi ol!"
"Bir o örümcek değil tarantula, iki onun adı var Moriş, üç sen tedavi ol; bu kadar!"

Sahtekar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin