Güneşin kalbi

96 39 33
                                    

Gördüklerim garipti çünkü çocukken oyun oynadığım tepelere varana dek, kurduğum binlerce tez çürümüştü. Karşımda hayal etiğimden çok farklı bir şey vardı.Tepelere soluksuz varmama sebep olan ve asıl görmem gereken ise apaçık karşımdaydı...

Buraya gelene dek merakımın bir hücreye hapsettiği korkularım şimdi serbestti ama şu anda korkmuyordum. Bilakis şimdiye kadar korkularının esiri olarak yaşayan benim içimi sonsuz bir okyanus misali tarifsiz bir cesaret kaplamıştı...
Işığın ortasında yüzüne adeta eşsiz bir nur bahşedilen küçük bir kız çocuğu vardı, ve daha dakikalar önce tüm dünyayı aydınlatabilecek kadar kuvvetli olan ışık şiddetini kaybediyor ve tek bir noktada toplanıyordu... küçük kızın kalbinin üzerinde ama bu sadece ışıktan bir nokta değildi aynı zamanda ışıktan bir mühürdü ve garip olan şuydu annemin benim doğum lekem olduğunu söylediği aynı mühür benim kalbimin üzerindede vardı. Ben bunları düşünüp olanlara açıklık getirmeye uğraşırken küçük kızın koca ela gözlerini bana diktiğini ve beni izlediğini gördüm. Onun gözlerinin güzeliği ,ışıltısı çok farklıydı sanki o gözlerle daha önce karşılaşmıştım. Ama bu olamazdı ben onu tanımıyordum bile. Bunu düşünürken, küçük kız elini bana doğru uzattı ve bende istemsiz bir şekilde kızı kucağıma aldım nasıl bir ruh hali içindeydim bilemiyorum hiçbir şey sorma gereği duymadım sadece beynimde soru sormamı engeleyen düşünceler vardı. Bu şekilde eve doğru ilerledik.ilerlerken birbirimize sadece bakıyorduk. O küçük kızda beni etkileyen farklı birşeyler vardı. Biz birbirimize bakarken bazı anılarımı hatırlıyordum onun o bakışlarında geçmişte yaşadığım fakat anımsayamadığım ve sadece hissetiğim anılarımı çağrıştırıyordu. Ben bunları düşünürken evin önüne vardık. Ben çıkarken zaten kapıyı açık bırakmışım onun için kolayca eve girdik annem ve babam uyuyordu bu yüzden onları uyandırmadan sesizce yukarı çıkmamız gerekiyordu çünkü eğer uyanırlarsa benim daha soramadığım soruları onlar bana soracaktı böylece sesizce onu odama çıkardım.onu yavaşça odamda kitap okumak için kulandığım küçük  koltuğa bıraktım ben onu bıraktıktan sonra tebesüm ederek yüzüme baktı bana güvendiğini bakışıyla bile beli ediyordu. Ben biraz kafamı toparladıktan sonra, buraya gelene dek sormam gereken ve cevap bekleyen sorularımı şimdi sormaya başladım, evet ben sorularımı soruyordum "adın nedir","nereden geldin","neden ben"... fakat hiçbir şeyilde cevap alamıyordum... yoksa kız dilsizmiydi? Yoksa benim dilimden mi anlamıyordu? Birkaç dakika hiç usanmadan onu konuşturmaya çalıştım ama hayır cevap alamıyordum her sorduğum soruya o tatlı bakışıyla karşılık veriyordu bende kendi kendime acaba dilsizmi yoksa dilimi bilmediği içinmi beni anlamıyordu... Bildiğim her dilde ona sorular soruyordum,onu konuşturabilme ümidiyle şekilden şekile giriyordum... artık kızın dilsiz olduğuna inandırmıştım kendimi. Tam bu sırada küçük kızın suratında masum bir gülümseme oluştu,sanırım bu halime acımıştı şansımı son bir kez daha denedim "adın nedir bari adını söyle" dedim. Yüzüme baktı ve tebesümle "Mona"diye cevap verdi. Dilsiz değildi, ayrıca benim dilimde konuşuyordu...
Hemen oturduğum çalışma masasından kalkıp küçük monanın oturduğu koltuğa doğru ilerledim ve dizlerinin dibine oturdum o minicik elerini avuçlarıma aldım ve aslında daha önceden farketmem gereken birşey farkettim mona avucunda birşey tutuyordu,mona gözlerime baktı ve bir güven hissetmiş olacak ki avucundakini yavaşça avcuma bıraktı,bu bir kolyeydi. Ama bu kolye bu dünyadan olamazdı, çünkü daha önce görmediğim değerli bir taştan oluşuyordu ve müthiş bir parıltısı vardı. Sanki elimde güneşten bir parça tutuyordum. Bu kolyenin ne olduğunu merak ediyordum ve mona'ya sordum "nedir bu?" Mona bu eşsiz güzelikteki kolyeyi anlatmak için iki kelimeyi yeterli buldu"Güneşin kalbi"...
Tam mona'ya nereden geldiğini sormaya hazırlanırken aşağıdan tıkırtılar geldi bu annem olmalıydı, annem her zaman bizden erken kalkardı. Mona bu tıkırtıları duyduğunda tedirgin olmuştu, kolyeyi elimden çekti. "Korkma annem uyanmış olmalı"dedim ama sakinleşmesini beklerken yüzündeki korkunun büyüdüğünü gördüm, ve bana "burda olduğumu kimseye söyleme" dedi. Başımla onayladım "ben aşağı iniyorum hemen geri gelirim" dedim "tamam "dedi. Ses tonu güzel ve konuşması akıcıydı onunla konuşurken 5 yaşındaki bir kızla değilde olgun biriyle konuştuğumu hissediyordum. Aşağı indim annem beni gördüğünde şaşkın ve biraz telaşlı "tatlım iyimisin sen bu saatte kalkmazdın yoksa hasta falanmısın"dedi. Anneme birşey beli etmek istemiyordum o yüzden "hayır anneciğim gayet iyiyim sadece uyku tutmadı"dedim. Annem bu dediklerime pek inanmış gibi durmuyordu...
"Peki canım kahvaltı hazır sayılır, birazdan babanda uyanır birlikte bir pazar kahvaltısı yaparız"dedi. Birazdan babamda uyandı. Birlikte masaya oturduk. Annemle babam tatlı tatlı sohbet ederken ben kahvaltımı elimden geldiğince hızlı yemeye çalışıyordum çünkü mona'nın bana anlatacaklarını merak ediyordum. doğruya belki de mona'da acıkmış olmalıydı bunu sormayı hiç akıl edememiştim yukarı çıkarken onada yiyecek birşeyler götürmeliyim diye düşündüm ve bu düşüncelerle boğuşurken kahvaltımı çok hızlı ve telaşlı yediğimi faretmemişim. Annemin sesiyle kendime geldim" ışık yavrum, bugün sende bir farklılık var ne oldu bir sorun mu var... " ağzımdaki lokmalarla anneme döndüm. Ağzımdakileri yutuktan sonra "iyiyim anneciğim sadece biraz işim var o yüzden acele ediyorum"dedim...annem pek tatmin olmamış şekilde "birazdaha yavaş ye"dedi babamda buna karşılık gülümsedi...
Kahvaltımı hızlıca yapıp anneme birşey çaktırmadan yiyecek birşeyler alıp, merdivenlerden yukarıya çıktım, odamın kapısına geldiğimde bütün gerçekleri öğrenme ümidiyle  kapıyı açtım.kapıyı açtığımda yüzüme bir ışık çarptı bu ışık mona'nın kalbinin üzerindeki mühürden geliyordu. Mona'da diğer çocuklarda olmayan birşey vardı, o çok farklı bir çocuktu...
İçeri girdiğimi fark ettiğinde bana baktı hâla tedirgindi,onu bir nebze olsun rahatlatmak için"korkma burada olduğunu kimse bilmiyor" dedim.yanına gidip diz çöktüm ve elerini avuçlarımın içine aldım onun yüzüne bakıp "korkmanı gerektirecek bir şey yok bana güvenebilirsin,  senin hakında merak etiğim birçok şey var bana kendin hakında bilgi verirmisin"dedim ve bu arada birşey farkettim bana gösterdiği ve "güneşin kalbi" dediği kolyeyi hâla o minicik avucunda tutuyordu. "Sana elimden geldiğince yardım edeceğim"dedim. Yüzünde bir tebessüm oluştu ve "bana yardım edeceğini biliyorum zaten o yüzden burdayım " dedi. Bu merakımı dahada katlamıştı, beni nereden tanıyordu.  Sorularımı sormaya bir yerden başlamalıydım..."bana adını söyledin ama nereden geldiğini söylemedin" dedim. Bakışlarını benden ayırıp pencereye çevirdi ve güneşi işaret ederek "oradan geldim, çok uzaklardan" dedi. Onu teyit etmek amacıyla "nasıl yani, sen güneşten mi geldin ?" Dedim. Başıyla beni onayladı. Buna inanamıyordum konuşmaya devam ettim "ama orası yaşanamayacak kadar sıcak "dedim. Cevabı basit ve netti "hayır siz öyle zannediyorsunuz"...
Mona güneşi gösterdiğinde onun güneşe yakın bir gezegenden geldiğini düşünmüştüm, ama mona güneşe yakın bir gezegenden değil güneşten geldiğini söylüyordu...

Arkadaşlar lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı benden esirgemeyin...
Eğer öneri ve eleştirileriniz varsa bunuda yorumlara yazabilirsiniz böylece eksiklerimi görür ve tamamlaya bilirim...bu yeni bölümlerin gelmesi için teşvik edici olur...

Güneşten gelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin