Takıntı-2

54 1 1
                                    

Rüzgar: Kimsin sen?

Bilinmeyen numara: Seni seven birisi.

Rüzgar: seni tanımıyorum.

Bilinmeyen numara: Pek tanımak isteyeceğin birisi değilim. Marjinal tipleri sever misin?

Rüzgar: Onlara aşığım.

Bilinmeyen numara: Bende sana aşığım.

kafamı telefonumdan kaldırarak yan taraftaki bankta arkadaşlarıyla birlikte oturan Rüzgar'a baktım. kendince sırıttığını görünce tekrar telefonuma döndüm.

Bilinmeyen numara: Öyle güzel gülme insafsız.

çaktırmadan ona bakınca etrafına bakındığını gördüm.

ense köküme inen tokatla olduğum yerde sıçradım. Öyle bir ses çıkmıştı ki bahçede bazı bakışlar bize dönmüştü. O şuan beni izliyordu.

"Bugün cuma enseyi kapa. hahahaha"

çok komik amk malı bi sen zekisin.

arkama yavaşça dönerek yürek yemiş arkadaşım Nur ile göz göze geldim. Sadist sırıtışımla boynumu ve parmaklarımı çıtırdattım. Bakışlarım tekrar Nur'a döndü söyleyeceğim tek söz ile onu olduğu yere sıçıttıra bilirdim. Ama ben daha az etkili bir şey kullanacağım.

"Run!"

arkasına bakmadan koşunca daha da keyiflenmiştim. İnsanlara acı çektirmeyi seviyorum. kimileri bana sadist diyebilir ama bana göre sadist büyük bir kavram. Yerde eğilerek koşu pozisyonumu aldım. içimden üçe kadar saymaya başladım. Üçe ulaştığımda bakışlarım tekrar Nur'a döndü. Pek fazla hızlanamamıştı yazık..

koşmaya başladım ve daha bir dakika geçmeden arkasındaydım. kahkaha atarak konuşmaya başladım "Seni çatıda ayaklarından sallandıracağım! Daha hızlı koşman gerekiyor bebeğim."

bunu duyanlar gülmeye başladılar. Biliyorlar ki ben bunu yaparım. Onlara da eğlence çıkıyor işte.

gece mavisi saçlarım rüzgarda savrulurken kahkaha atıyordum. hoş adımda Azra Gece Aksoy ve güzel bir nokta onunda adı Rüzgar Akbulut. O yüzden gece mavisi saçlarım rüzgarda savruluyordu cümlesini çok seviyorum. Okulda genellikle bana Azrail derler.

okulun arkasına geçtiğimizde durdum. Koşsun işte zaten şişko kilo verir. Ağacın altına çökerek arka cebimden telefonumu çıkarttım.

Bilinmeyen numara: o kızdan ayrılmayı düşünüyor musun?

Rüzgar:  Üzgünüm ama benim ciddi bir ilişkim var.

Bilinmeyen numara: Ciddi bir ilişki nasıl oluyor lan? hiç espri falan yapmıyor musunuz?

Rüzgar: adafsgstsshmhgxsxushafsshshsg

Bilinmeyen numara: Valla açıkçası keyfin bilir.

Bilinmeyen numara: Şimdi ben sana aşığım ya iyi bok yiyorum. Daha beni tanımıyorsun

Rüzgar: Öyle deme belki tanışıyoruz?

Bilinmeyen numara: Daha kim olduğumu bile bilmiyorsun

Rüzgar: Sıkıntı işte orda!

zil çalmıştı ve müdürümüzün sesi yankılanmıştı.

"Sevgili öğrenciler. 11. sınıf öğrencilerimizi konferans salonuna bir duyuru sebebiyle çağırıyoruz."

Bilinmeyen numara: Orada cebine bileklik bırakacağım. Beni fark edebilirsin belki.

Rüzgar: Eğer fark edemezsem okuldaki bütün kızlara külkedisini arayan prens gibi soracağım.

Bilinmeyen numara: Külkedisi ne yapsın onu ancak ayak numarasından tanıyabilen bir salağı?

Rüzgar: (göz deviren emoji)

oturduğum ağacın altından kalkarak okulun binasına girdim. en üst kata çıkmaya çalışıyorduk. Mübarek merdivenler ahiret merdiveni afsgs. Komik değildi.

sonunda salona ulaştığımızda herkes zombi gibi ilerliyordu. Ben normaldim çünkü bu mallar gibi çabuk yorulmuyorum. Allah vergisi ne yaparsın? egonu çekte seni görelim kes lan!

herkes yerlerine oturmuştu şansıma Rüzgar önümdeydi. Bileğimdeki canım bilekliğimi çıkartarak onunla bakışmaya başladım. Vermesem mi ki? Çok severek almıştım. Lacivert ve turkuaz renklerinden oluşuyordu. Hasır örgüydü. Erkek bilekliğiydi aslında.

yine kim saldı bu kelebekleri mideme?

Bilekliği avucumun içinde sıkarak öne doğru eğildim ve koltuğun arasından kolumu uzatarak hırkasının cebine koydum. Tam benim olduğum tarafa döndüğü anda ben koltuğun arkasına yaslanıyordum. Yine harikaydım.

Rüzgar biraz etrafına bakıntı ve sıkıntıyla arkasına yaslandı. Cebinden telefonunu alarak birisine mesaj yazmaya başladı. telefonumdan bildirim sesi gelince korkuyla telefonumu açarak sessize aldım. Rüzgar bana döndü ve ben şirince sırıttım. Önüne dönünce telefonumu alarak mesajlar kısmına girdim.

Rüzgar: Yalan mı söyledin?

Bilinmeyen numara: Ben asla yalan söylemem. Cebine bakmayı düşündün mü? onu oraya kapıdan girerken koymuştum.

azıcık yalan adam öldürmez.

telefonu bırakarak elini cebine attı ve bilekliği inceledikten sonra bileğine taktı. Kalbim biraz yavaş at. Yoksa çok fazla kan pompaladığın için damarlarım patlayacak.

Müdürümüz sonunda sahneye teşvik edebilmişti. Herkes müdüre dikkat kesilişti.

"merhaba çocuklar. Sizi buraya çağırmamızın sebebi bir duyuru yapacak olmamız ama ondan önce.."

sinirle oturduğum yerden kalktım ve müdüre doğru bağardım.

"Hocam kısa kesin şu konuşmayı!"

bazı bakışlar bana dönerken diğerleri beni takmadı. Biliyorlar çünkü ben hep böyleyim. Müdür bozuntusu sıkıntıyla nefes verdi.

"Demek istediğim sizi yarın kampa götüreceğiz saat dokuzda minibüs yola çıkacak. Sizi evlerinizin önünden alacağız. Dağılabilirsiniz. "

yerimden kalkarak kapıya yöneldim.

Sevmiyorum bu adamı. Sırf duvara grafiti çizdiğim, çayına tükürdüğüm, koltuğuna raptiye koyduğum, teneffüs zil sesini yansın geceler şarkısıyla değiştirdiğim ve okulun en gıcık hocasına aşık olduğunu söylediğim için bir ay uzaklaştırma almıştım.

O günler de tatil yaptım zaten.

TakıntıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin