48

1.9K 211 17
                                    

Sessizce yatağıma kıvrılırken cenin pozisyonu almaya özen gösterdim. Bu daha iyi hissetmemi sağlamıyordu. Sadece ağrıyan bir yerinizdeki ağrının dağılmasını engellemeye çalışmaktan farksızdı. Nefes alış verişimi bile sınırlandırmıştım. İşte buna belki daha iyi diyebilirdim. Ama hayır. İyi kavramı hayatımdan uzun bir süreliğine çıkmıştı. Sera ile görüşecektim ama peki ya bir daha? Bir daha görüşebilecek miydim? Ki şu an nerede ve nasıl olduğunu merak ediyordum. Ryan geldiğinde onunla Sera'nın yanına gitmek istiyordum. Her nerede ise.

Gözlerimi kapatıp Sera ile ne konuşacağımı düşünmeye çalıştım. Onu kurtarabilir miydim? Yani Sera da isterse. Peki neden ölmek istemişti. Halbuki Sinan onu seviyordu. Bunu herkes görmüştü. Sera hissetmemiş miydi?

"Ne zaman görüşmek istersin?"

Ryan'ın sesiyle panikle kalktım. Hemen yataktan zıplayıp "Şimdi" dedim. Ryan'ın bakışları anlamsızdı. Üzerine giydiği siyah gömlek ve siyah kumaş pantolonla yeryüzündeki bir cenaze töreninden geliyormuş gibiydi. Mavi gözlerini kısıp bakınca bir şeyleri merak ettiğini anladım. Sadece ona bakarak merak ettiği şeyi sormasını bekledim.

"Söylesene, onunla ne konuşacaksın?"

İstemsizce kaşlarımı çattım. Ne mi konuşacaktım? Cidden bunu merak etmiş olamazdı değil mi? O benim arkadaşımdı ve istediğimi konuşurdum. Aslında sorun, onun soruyu soruşundaki o alaycı ses tonuydu. Meraktan daha çok 'öldü gitti işte ne konuşacaksın' dercesime sormuştu. Bunu hissetmeme rağmen zihnimde düşünce kalıbına sokmam Ryan'dan nefret etmeme sebep oldu.

"Defol git odamdan" diyerek ona kapıyı işaret ettim.

"Sen bilirsin" diyerek omuz silkti ve gerçekten de odamdan çıktı. Bunu neden yapmıştı ki? Düpedüz benimle alay etmişti. Aptal ben. Bunu neden düşünüyordum ki? O kötüydü ve benim ruh halim onu alakadar etmiyordu. Ben üzgünkende alay edici tavırlarından uzak kalmayacaktı elbette.

Peki Kellen neredeydi? O beni götürebilirdi değil mi?

...

Kellen ancak akşam gelebilmişti. Bu vakte kadar neredeydi bilmiyordum ama onu beklediğim süre boyunca ağlamadan duramamıştım. Kellen geldiğinde ise panik ve heyecanla ondan, beni Sera ile görüştürmesini istemiştim. Bunu yapacağını söyleyip biraz beklememi söyleyerek gitmişti. Şimdi ise tam yarım saattir onu bekliyordum.

Kapım açıldığında yüreğim ağzıma gelerek doğruldum. Kellen kucağında bir sürü otlarla gelmişti. Otların ne olduğunu ya da ne işe yaradığını bilmiyordum. Ama sanırım önemli otlar olmalıydılar. Yemyeşil otların bazı yerleri sararmıştı. Kellen hepsini bir kucağında yığarak diğer eliyle otları teker teker alıp odamın köşelerine dizmeye başladı.

"Bunlar ne?" diye sorma gereği duydum.

Kellen sessizce işini bitirene kadar benimle konusmadı. Odamın tüm köşeleri ot olduktan sonra son kalan bir tutamı bana uzattı. Meraklı gözlerle Kellen'a bakarken otu aldım. Tenime değince otun sıcak olduğunu fark ettim. Bu çok tuhaftı. Tenime değen noktalarda mavi renkler oluşmaya başladı. İrkilsem de, bunun gerekli birşey olduğunu düşünüp sesimi çıkarmadım. Ancak yine de, Kellen dokunurken neden herhangi bir renk değişiminin olmadığı zihnimde küçük de olsa bir soru işareti olarak kaldı.

"Bu ölü bitkidir. Oluşan mavilikler ise bitkinin senin yaşamını hissettiğini gösterir"

Sanırım zihnimdeki küçük soru şimdi cevaplanmıştı.

"Peki bunlar ne için?"

"Rüyalar aleminden Sera'ya ulaşman için"

Bunu duymak tüylerimi diken diken yapmıştı. Bitki de sanki bunu duymuşçasına daha da ısınmaya başladı. Sanki kendi çapında o da heyecanlanıyordu.

SİHİR-KRİSTAL ÖLÜM-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin