Kafedeki diğer perilerin bize baktığını fark edince birden kendime geldim ve hemen onları ayırmak için müdahale ettim. İçimdeki bütün rezil olma duyguları piyasaya çıkmış cirit atıyordu.
Kellen'ın, Ryan'ın boğazına yapışmış olan elini tutup "Buradan gidelim... lütfen" dedim. Kellen ne demek istediğimi anlamış gibi bana baktı ve ömür gibi gelen bir kaç saniye sonunda Ryan'ı bıraktı. O sırada iki garsonun da olaya müdahale için bize doğru gelmekte olduklarını fark ettim.
Kellen'ın Ryan'ı bırakmasıyla oldukları yerde durdular ama bakışları halen en ufak bir hareketlenmede müdahale edecek tipteydi. Ayrıca gitmemizi bekliyorlardı. Neticede rezalet çıkmasına ramak kalmıştı. Kavga, gürültü ve düzeni bozma. Bütün bunlar benden binlerce ışık yılı kadar uzak kelimelerken şimdi nasıl oluyor da bunların tam içine düşüyordum. Hem de hiç istemediğim halde. Ryan'ın gözlerini kısıp beni izlediğini görünce bakışlarımı hemen ondan kaçırdım.
"Hadi gidelim buradan" dedim Kellen'a.
"Pekala" dedi ve tam Ryan'ı orada öylece bırakıp gidecektik ki arkamızdan "Korkma. Zarar vereceğim kişi o değil..." dedi Ryan. Çok kısa bir an rahatlamanın ardından "Şimdilik" diyen sesiyle irkildim.
Sesinde üç anlam sezdim.
Bu, Karanlık Şato'dan gelecek üç tehlikeyi haber veriyor gibiydi. Birine zarar verecekti, ve bana da zarar verecekti. Ama şimdilik zarar vereceği kişi ben değildim.
Bir başkasıydı. Üçüncü hissettiğim tehlike ise, bu eylemlerini bizle işi bitmeden gerçekleştirecekti. Yani müttefikken. Kellen arkasını dönüp ona saldırmadan önce koluna sımsıkı yapıştım ve arkasına dönmesine engel oldum. Neyse ki beni itip eylemimi hiçe saymadı.
"Onunla ilgili iyi şeyler hissetmiyorum Kellen. Onunla ortak olmamız hiç iyi değil"
Kafeden çıkmıştık ve yolun karşısına geçiyorduk. Kellen durdu ve o sırada üzerimizden tek boynuzlu geçip gitti. Bir an Evren'in söyledikleri aklıma geldi. Tek boynuzlular her ne kadar yerden üç metre kadar yukarıda uçuyor olsalar da, her an aşağı süzülebilirlerdi ve bu yüzden yolun ortasında durmak pek de akıllıca değildi. Şu an için bu düşünceyle cebelleşmeyecektim.
Tek boynuzludan daha tehlikeli şeyler vardı hayatımda.
"Bende ona güvenmiyorum Selen. Bu yüzden Kristal Saray'ın seninle nasıl iletişim kurduğunu bulur bulmaz onlarla olan ilişkimizi bitireceğiz"
"Sence biz bitirsek bile onlar bitirecek mi?" Bu sorumun cevabını ikimiz de biliyorduk aslında. Çünkü Karanlık Şato en başından beri benim peşimi bırakmıyordu. O anda aklıma bir şey takıldı.
"Peki senin konuştuğun cadılar kim?" ne demek istediğimi anlamıştı. Beni korumak için bazı cadılarla konuştuğunu az önce kafede kendi itiraf etmişti.
Bir an durakladı ama benden saklamaya niyeti yokmuş gibiydi.
"Üvey annemin bazı arkadaşları"
Ağzım açık kaldı desem yeridir.
"Nasıl yani? Üvey annen Karanlık Şato için çalışmıyor muydu? Ayrıca o Lasensiya'nın soyun-"
"Hayır Selen" dedi ve tekrar yürümeye başladık.
"Üvey annem beni o kadar çok seviyordu ki öleceğini bilmesine rağmen son büyüsünü yaptı. Ve bunu yapmadan önce beni bir grup arkadaşına emanet etmiş. Beni korumaları için. Onlar Karanlık Şato'dan değillermiş. Üvey annemin yetiştirdiği cadılarmış. Sana onun çok merhametli gibi davranıp bir sürü insana yardım ettiğini söylemiştim ya. Aslında yardım ettikleri o cadılarmış ve onları eğitiyormuş. Kendisi kadar yetenekli üç cadı yetiştirip onları kendi emri altına almak ve Koruyucu'yla ilgili amacını daha hızlı gerçekleştirebilmek için. Ömrünün bu planı gerçekleştirmeye yetecek kadar uzun olmadığının farkındaymış. Bu nedenle hızını arttrırmak için bu cadılara ihtiyacı vardı"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİHİR-KRİSTAL ÖLÜM-
FantasySelen artık 18 yaşındadır ve halen devasa güçlerine tam olarak hakim olamamıştır. Karanlık Şato'nun tuzağından kurtulan Selen için, sonsuz hayatı nasıl devam edecektir? Lanetten kimlerin haberi vardır? Selen'in lanetli bir bebek olarak dünyaya gelme...