GİRAY MALKOÇOĞLU

38 3 3
                                    

  Kehribar rengi gözler yine yağan yağmuru izliyordu. Giray Malkoçoğluna göre yağan bu yağmur sıradan bir yağmur değildi. Yinede biliyordu yağmur korkusuzdu, kudretliydi. Eğer saklamak istese saklardı her şeyi. Yeri geldiğinde güneşi bile yok eden yağmur körelmiş gerçekleri mi saklamayacaktı ? Yinede kaygılıydı Malkoçoğlu.. Seneler öncesinden bitirmesi gereken bir iş vardı. Bugün bitecek diye geçirdi içinden. İçindeki sözler dudaklarından istemsizce fırladı. ''Bugün bitmeli.'' Kehribar gözleri avını düşündükçe daha da irileşiyor, yağmur daha da odak noktası oluyordu. Yinede duygularını bu derece iyi gizleyen bu adamın gergin olduğunu anlamak zor değildi. Bu soğuk ve ölü geçmiş defterinin kapanması gerektiğine kendini uzun zamandır inandırıyordu. Malkoçoğlun'a göre en tehlikeli şey korkaklıktı ve  o asla korkmuyordu. O, yükselmesine yardımcı olacak bu yolda zalim olmayı seçiyordu. Malkoçoğlu kendi içinde cehennemi yaşıyordu. Kendisi bu denli bir karamsarlığa sahipken kimseye cennetin en güzel halini yaşatmaya niyeti yoktu. Çünkü o biliyordu; O, efendiydi o, Malkoçoğluydu. Giray'a göre onun adı özeldi. Onun adı, Hanlara, onların prenslerine verilebilirdi sadece çünkü onlar kudretliydi onlar san'dı.. 

  ''Giray Bey'' dedi çekingen bir erkek sesi. Giray Malkoçoğlu'nun dudakları kıvrıldı ve birkaç saniye saatlerdir önünde durduğu cama, damla damla akan yağmura eşlik etmeye devam etti. Az sonra, kehribar gözlerini kapıda duran adamına çevirdi. 

  ''Her şey hazır mı?'' dedi ciddi bir şekilde. ''Kesinlikle aksaklık istemiyorum.'' Adam yutkundu ve onaylarcasına başını salladı. ''Her şey istediğiniz gibi efendim.'' Giray Malkoçoğlu tekrar arkasını döndü ve elini muazzam bir hareketle kaldırarak adama odadan çıkmasına dair mesajı verdi. Adam saygısını belli edercesine başını önüne eğdi ve odadan ayrıldı. Giray Malkoçoğlu ceketini eline alarak aynanın karşısına geçti ve kehribar gözlerini kendisine yöneltti. Bugün kendisini iyi hissediyordu. Biliyordu ki oraya gittiği zaman o toy öz güvensiz genç ölecek yerine güçlü öz güvenli Malkoçoğlu gelecekti. Bugün hataların silinme günüydü tüm yollar tekrar çizilecek her şey yeniden başlayacaktı. İç çekti ceketini üzerine giyindi ardından kirli sakalını sıvazladı. ''Ne kadar da acı.. '' dedi dalga geçercesine ''kocaman bir hayata tek bir kurşun sığacak.'' Malkoçoğlu  aynada kendine son kez baktı ve odanın kapısına doğru yürümeye başladı. Koridora çıktığı andan itibaren herkesin soluğu kesilmişti. Biliyorlardı ki Giray Bey için en ufak bir hareket bile saygısızlık sayılabilirdi. 

  Merdivenden yavaşça gelen o adım sesleri herkesi yerini almaya  hazırlamıştı. Ev işleriyle uğraşan  kadın merdivenin başında yerini alırken korumalar kapıyı açarak dışarıda yerini almıştı. Sonunda  Malkoçoğlu'nun ayakları zeminle buluştu ve  herkesi birkaç saniyelik bir göz hapsine tuttu her şey istediği gibiydi. Gördüklerinden tatmin olduktan sonra dış kapıya yöneldi ve dışarı çıktı. Dışarıda da her şey istediği gibiydi. Karşısında duran Mybach-62S arabasına dikkatli bir şekilde baktı ve o gelmeden önce açılmış kapısına doğru yürümeye başladı. Bedeni rahat koltuklar ile buluştuğu zaman keyif kart sayısı artmıştı. Şoför de kendi yerini aldıktan sonra dikiz aynasından adamına baktı. Bu bakış tehditkar bir bakış değildi fakat uyarı taşıyordu. 

''Ne yapman gerektiğini biliyorsun değil mi?'' diye yinede sormak istedi adam  anında başını salladı ve yanıtını verdi. ''Biliyorum efendim.''

''Güzel.'' dedi ciddi bir şekilde ardından araba çalıştı. 

                                                                                          -

Ağrı'ya dökülmüştü artık kocaman bir geçmiş. Kehribar gözler o günkü çocuğu arıyordu onu ve merhametini yok edip, geçmişi silmeye ihtiyacı vardı. Hangi bitiriş yok ederdi yaşanmış o koca yılı ? Yarım kaldığı gibi mi  bitmeliydi her şey ? Hayır olamazdı geçmiş üstüne geçmiş eklemekti bu. Ne olursa olsun diye geçirdi içinden eskide kalmış son merhametini de sök yok et onu. Yoksa nasıl gerçek bir Malkoçoğlu olacaksın ? Arabanın bir anda durmasıyla düşünceler dağılmış, toz olmuştu. Uzun yıllardır bu anı bekliyordu Giray Malkoçoğlu kaybedecek hiçbir şeyi yoktu tek bir kurşunu eksilecekti hayatından sadece. Ondan giden hiçbir şey olmayacak hatta kendini senelerdir kurtulmak istediği o yük penceresinden kurtaracaktı. Her yağmur yağdığında pencerenin önüne geçip o gün gelsin artık diye beklemeyecekti artık kendini tamamen bulmaya ihtiyacı vardı. Gerçek bir Malkoçoğlu olmaya ihtiyacı vardı. 

''Geldik efendim.'' duymamıştı Malkoçoğlu.. O kadar derinlere inmiş, o kadar geçmişe gitmişti ki kulakları şimdiye kapalı bir kutu gibiydi. ''Efendim'' dedi aynı ses. Bu sefer kahribar gözler dikiz aynasına yansımıştı. 

''Sen gidebilirsin artık bundan sonrasını ben hallederim ben sana çağrı atana kadar nerede durman, ne yapman gerektiğini biliyorsun.'' 

''Biliyorum efendim. İzninizle.'' Giray Malkoçoğlu gitmesine dair işaretini verdi. Şoför  Giray'ın kapısını açtıktan sonra hızlıca oradan ayrıldı. Şoför ne olduğu hakkında hiçbir bilgiye sahip değildi fakat iyi şeyler olmadığını biliyordu en önemlisi susması ve bugünü unutması gerektiğini biliyordu. Zira Giray  Malkoçoğlunu herkes gibi o da kendisini gösterdiği kadar tanıyordu ve onun uyarıcı bakışlarını iyi bir şekilde sezmişti. Adam yolu bitirdikten sonra sağdan döndü ve Giray Malkoçoğlu'nu işini daha iyi yapabilmesi için yalnız bıraktı. Giray Bey sonunda arabadan indi ve Ağrı'nın sert yüzüyle karşılaştı. Hava, yarım bıraktığı geçmişi kadar sertti. Bu durum Malkoçoğlu'nu daha da keyifli bir hale getirmiş, avına daha odaklı birisi haline bürümüştü. Önce bir ağacın kenarına geçti ve saatine baktı saat 8 sularını gösteriyordu. Eliyle belindeki silahı kontrol etti ve havanın kararmasını beklemeye başladı. O arada sigarasını çıkardı fakat gözleri eve odaklıydı ve aradığı kızın sadece göz rengini biliyordu. Birazdan  göreceği o yüzü de,gözleri de aklından silecekti. Hava yavaş yavaş karartısını gösteriyordu gözler hala o küçük eve odaklıydı. Hadi diye geçirdi içinden çık artık şu evden. Avının kokusunu alıyordu fakat onu hala görememişti. Sabırsızlıkla saatine baktı on dakika geçmişti. Az sonra evden orta boylarda bir kız çıktı saçları siyah teni oldukça esmerdi. Bu değildir herhalde diye içinden geçirdi Malkoçoğlu..  Onun hemen arkasından orta yaşlarda bir kadın ve bir erkek çıktı yokuş aşağı inmeye başladılar. İçeride olmalı diye geçirdi içinden evin ışıkları hala yanıyordu. Stresli bir şekilde etrafına baktı eve girmesi gerekiyordu fakat etraf kalabalıklaşmaya başlamıştı. Ağrı bugün de mi engel olacaktı yoksa sonunda bitecek olan o yazgıya ? Hayır dedi mantığı bu sefer izin vermeyeceksin.  Giray bir kaç adım attı ve elini beline doğru götürdü. Silahını tam çıkaracakken kapı açıldı ve içeriden orta boylarda beyaz tenli bir kız çıktı. Evin ışığı beyaz tenini daha da aydınlatıyordu. Üzerinde eski dize kadar bir elbise vardı elinde ise bir yığın kitap. Elindekileri masanın üzerine koydu ve birkaç saniyeliğine içeriye girdi. Az sonra tekrardan geldi ve eski masanın yanından bir sandalye çekerek oturdu. Kitaplarını tekrardan yanına aldı ve içlerinden bir tanesini alarak karıştırmaya başladı. Hava daha sert bir şekilde esmeye başlamıştı ve kızın saçlarını birbirine karıştırıyordu. Kız sitem edercesine doğruldu ve en altta kalmış kitabını aldı ve içerisinden kurşun kalem çıkardı, onunla saçlarını topladı. Giray Malkoçoğlu dakikalardır belinde tuttuğu elini silahına götürdü fakat iç sesi belkide o değildir bekle diyordu. Daha adını bile bilmiyorsun.. Evde başka     kimse yok dedi tekrardan iç sesi. Sonunda dakikalardır elinde duran beli silahına gitti ve birazdan gerçekleşecek cinayetin yüzü olmamak için iki adım geriledi ve tam silahını çıkaracakken havlama sesi duydu ve yüzünü sesin geldiği tarafa çevirdi. Yinede gözlerinin kızı bulması zor olmamıştı. Kız korkuyla elindeki kitapları yere düşürdü ve korkuyla arkasına baktı. Köpekler hızla başka yöne koştular sahipleri ise arkalarından geliyordu. Elinde büyük bir fener vardı. ''Korkma Farah onlar zarar vermezler.'' dedi feneri kızın yüzüne tutarak. İşte o zaman kızın yüzü net bir şekilde görülmüştü artık emindi o günkü diğer bir tanıkta oydu.  Yeşil gözleri tıpkı o günkü gibiydi bakışları ise soğuk ve sertti. 

''Bugün değil'' dedi Giray Malkoçoğlu ''bugün çok kalabalık.'' Elini silahından çekti ve arkasını döndü kendine kızıyordu daha planlı olması gerektiğini düşünüyordu. Hızlıca arabasına bindi ve direksiyonu sert bir şekilde kavradı. İçinden fırlayan o kızgınlık bir tek yüzüne değil kelimelerine de yansımıştı. Bugün kendine bir söz vermişti ve bunu yapacağına dair yemin etmişti. Ne olursa olsun yarım kalmış bu meseleyi kapatacak ve bu şehri hesap defterinden tamamen yok edecekti. 






EFENDİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin