4.BÖLÜM

16 1 1
                                    

''Boş bir sayfaya büyük bir oyun karanlıyordum ve sizin bundan haberiniz yoktu.''

Kapkara bir gölgenin arkasına sığınmak benim seçimimdi. Her şeyden önce beni göremeyeceklerini, parçalanmış ruhumu tekrardan incitemeyeceklerini düşünmüştüm. Belki gereksiz belki de öz güvensiz bir düşünceydi fakat böyle daha iyi hissediyordum. Ruhum, hala beş yaşındaki kız çocuğunu yaşıyordu. O, hala bir kutunun içerisinde karanlığa gömülü kalmış, sessizliği bir hava misali içerisine çekmiş o çocuktu. Ruhu bu bedene karşı savunmasız birini andırıyordu. Konuşamıyor, göremiyor hatta duyamıyordu fakat kendini gömdüğü sessizlik uğultusu o kadar derindi ki bu beden yakında bu derinliklerde yok olacak ve kendini bahşettiği bu dünyadan tamamen silinecekti. 

Bana bakan birçok göz vardı fakat onların bakışlarındaki anlamı yakalamak oldukça zordu. Zihinlerinde çevirdikleri anlamsız düşünceleri yakalamakta aynı şekilde zordu. Yinede kaçtığım kapanlı yollarda beni sıkıştırmaya çalışan kişiler değillerdi. Bu sınıfa adım attığımda kendimi boyalı beyaz duvarlardan , bana bakan insanlardan soyutlamaya çalışan birisiydim onlar için. Kocaman bir yanılgıydı bu oysa ki.  Bir yabancıydım ben.. Dünyaya, insanlara, bakışlara, fikirlere karşı savaş açmış bir yabancı.. Yinede ruhuma sinmiş iz kokularını çoktan almış, bedenime yerleşmiş soğukluğu kavramışlardı. Anlayamıyorlardı biliyorum onlar gibi her şeye gülemezdim, ağlayamazdım. Bedenim tepkisizlik üzerine can bulmuştu ve yine tepkisizlik üzerine ayakta duruyor, sorusuna cevap bekleyen kadına bakıyordu. ''Cevap vermeyecek galiba'' dedi alaycı bir kız sesi. Zihnim bu anlamsız alaya karşı tepki göstermem için beni zorlasa da durmam gerekiyordu. Belkide sadece adımı söylemek yeterli bir cevaptı.

 ''Farah Güven'' 

Dakikalardır sert bulduğum kadın bana içten bir gülümseme gönderdi. Ellerini yukarıya kaldırdı ve parmaklarını birbirine kenetledi. Sanki düşünceleri birden dudaklarından fırlamıştı. ''Tabi ya.. Giray Bey.'' Asık yüzümün daha da asıldığına emindim yinede bozuntuya vermemeye çalıştım ve dakikalardır durduğum yerde beklemeye devam ettim. ''Tabi ya..'' diyerek bağırdı başka bir ses. Aynı kelimelerdi ama ses tonları farklıydı. ''Giray ve her neyiyse artık.'' Bütün sınıf kahkaha attı. Onlar şakalaşmalarına devam ederken bunu diyen kişiye dikkatli bir şekilde baktım, onunda gözleri beni tarıyordu fakat benim bakışlarım onunkiler kadar alaycı değildi.  O da bunu anlamış olacak ki ciddileşti ve önüne döndü. Yinede ona sinir katsayım azalmadan kilitlenmiş bakışlarımı ondan ayırmadım. 

Öğretmen, ''Pekala.'' diyerek yanıma yaklaştı ve boş sıralardan istediğime oturmamı istedi. Adımlarımı dakikalardır durduğum kapı önünden orta kısıma doğru attım ve boş sıraları incelemeye başladım. Gözlerim ilk olarak cam ve duvar kenarının ilk sırasını taradı ardından orta sıradaki dördüncü sırayı ve son olarak yine cam kenarının en arka sırasını. Son seçenek birazda olsa keyfimi yerine getirmişti. Hızlı adımlarla son sıraya yürüdüm ve bana tuhaf bir varlıkmışım gibi bakan insanları umursamadım. Sıraya azda olsa rahatlamış bir şekilde oturmuştum. Öğretmen ise derse devam etmeye başlamıştı. Dersi dinlemiyordum fakat kulaklarım arada bazı cümleleri istemeden de olsa seçiyordu. ''Resim sanatın içerisine karışmış bir bütündür.'' Omuz silktim ve bakışlarımı cama doğru yönelttim. Gözlerim her zamanki manzaraları mercek misali yakalıyor, gördüklerimi zihnimde kocaman bir edebiyat dünyasına dönüştürüyordu. Havaya kadar yükselen bir ağaç vardı. Yaşlıydı.. Dik bir ağaçtı fakat kırık dalları çökmüş bir insan kaburgasını andırıyordu. Bir daha asla doğrulamayacak  ve günü gelince senelerdir döktüğü yapraklar gibi yavaş yavaş düşecekti. Sağ dalda duran kuş bir daha ağacı sahiplenemeyecek, konduğu dallarda çıkardığı ince sesini doğaya karşı gönderemeyecekti. Titredim ve sınıfın çoktan boşaldığını fark ettim. Bu titreme düşüncelerimden yana bir titreme değildi. Camların çoğu açıktı ve hava bıçağın keskin ucu gibi ağaçların yapraklarına değdikçe esiyordu. Ayağa kalktım, sıranın üzerinde duran çantamı aldım ve sınıfın çıkışına doğru yürümeye başladım. Az sonra kapının önünde bütün sınıfı kahkahalara boğan çocuk belirdi. Beni görünce duraksadı fakat bu birkaç saniyelik bir duraksamaydı ben aynı şekilde kapıya doğru yürümeye devam ediyordum. Yine de bir şeyler söylemek istediği belliydi. 

EFENDİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin