Atakan'dan
Saat gece 03.38. Kafam yine karışık. Ne yapmam gerektiği konusunda en ufak bir fikrim yok. O kızı bulmalı mıyım?
Ellerimi saçlarımın arasına daldırdım ve koca bir of çektim. Takıntılarım vardı. Mesela çocukluğumda hayvan leşlerine takıntılıydım. Babam beni dövdüğü zaman bir hayvan leşiyle onu nasıl öldürebileceğim konusunda çalışmalar yapardım. Daha sonra ölü hayvan bulamayınca savunmasız minik tavşanları öldürmeye başladım. Nasıl da karşı koyamayıp en sonunda harekesiz kalıyorlardı.
Çalışmalarım bitince ilk insan kurbanım babam olmuştu. Temiz bir işçilikle işini bitirmiştim. Zaten yalnız yaşardık ve bizi takan tek bir insan yoktu. Leşini bacağına bir ağırlık bağlayıp Bir göle atmıştım. Arabasını parasını alıp kaçmıştım o dağ evinden. Bana kızmayın. Tek eğlenebildiği şeyin bu olduğu bir psikopattım ben. Benden ne beklersiniz ki. Sevgilimle lunaparka gitmemi mi?
Venüs'ten
Saat 03.38. Birden uyandım. Rüyamda babamı görmüştüm. İntikam alacaktım. Babamı öldüren katilden sonuna kadar hıncımı çıkaracaktım. Beni babasız bıraktığı için yüzüne tükürüp karın boşluğuna bir bıçak saplayacaktım. Belki öyle müthiş öldürme fikirleri yok kafamda. Ama oluşacaktı. Zamanla onu da yapacaktım ve o katil en acı şekilde ölecekti.
Gözüme biriken yaşları sildim. Üzerimdeki yorganı yere attım ve soğuk zemine çıplak ayaklarımı bastım. Ay ışığı odamdan içeriye süzülürken sanki ellerimle ay ışığını tutabilirmişim gibi gelmişti. Elimi ışık hüzmesine daldırdım. Olmamıştı. Tabii ki olmayacaktı! En sonunda kafayı da yemiştim.
---
Evimizden iki sokak arkada kalan liseme yürüyordum. Sabaha kadar uyuyamamış, dört buçuk gibi duş alıp erkenden hazırlanmıştım. Şuan saat sabahın çok erken bir saatiydi. Herkesten önce okula ben gidecektim anlaşılan. Aslında iyiydi çünkü acıyan gözlerin üzerimde olmasından nefret ediyordum.
Ne ara okula gelmiştim? Aslında aklımı meşgul eden onca düşünce varken gittiğim yolu hatırlamam mümkün değildi. Bu yaşadığım şey başıma ilk defa da gelmiyordu. Her neyse. Okulun soğuk dış kapısına parmaklarım değince irkildim. Demir kapıyı ittirdim ve bahçeye adımımı attım.
Güzel bir araba o anda arka bahçeden içeriye girdi. Ben ise hiç durmadan okula ilerliyordum. Sağıma bir bakış attım. İçinden yüzünü tam göremediğim uzun boylu yapılı biri çıkmıştı. Kafamı hemen önüme eğdim ve hızlı hızlı geldiğim okulun kapısından içeriye girdim. Sınıfıma resmen koşar adım çıkıyordum. Neden bunu yaptığım konusunda en ufak bir fikrim yoktu ama yapıyordum işte.
Sınıfıma gelince en arkanın bir önündeki yerime oturdum. Sıralarımız çoğu okulun aksine tek kişilik sıralardı. Pencereden bakma isteği gelmişti birden içime dışarıya baktığım anda o çocukla göz göze gelmem tesadüf müydü? Hayır, bence kesinlikle tesadüf değildi. Korkuyla başımı sıraya geri döndürdüm ve beklemeye başladım. Yirmi saniye geçmemişti ki başımı yine çocuğun olduğu tarafa çevirdim. orada yoktu. Korku filmi gibiydi ve beni gerçekten korkutmuştu.
Ben pencereden dalmışken "Korkuttum mu yoksa?" diye bir ses duydum. Aniden duyduğum sesle yerimden zıplarken hiçbir şey düşünememiştim. Bağırmayı, yardım istemeyi vesaire. Bu Zehir Tepesinde gördüğüm çocuktu.
"Evet, aslına bakarsan baya bir korkuttun." dedim.
Elini uzattı ve kendini tanıttı. "Ben Atakan. Seni bulduğuma sevindim."
Uzattığı elini tuttum. Parmakları uzun ve soğuktu. "Ben de Venüs. Ama bir saniye. Bulmak mı? Neyden bahsediyorsun?" beni mi aramıştı?
"Benimle gel."
Elimden tuttu ve beni sınıftan çıkardı. Depoya giderken neden beni götürüyorsun diye sormadım. Açıkçası ne diyeceğini merak ediyordum.
"Venüs, hayattaki en büyük isteğin nedir?" dedi. Bunu açıkça söylemek istemiyordum ama içimdeki ses 'Söyle gitsin, ne olacak!' diyordu.
"Katil olmak istiyorum." dedim. Dediğim anda gözlerindeki ışıltı ve dudaklarındaki o garip sırıtma beni bir hayli korkutmaya yetmişti.
"Açıkçası bunu beklemiyordum, vahşi kız." dedi ve dudaklarını yavaşça kulağıma yaklaştırdı. Fısıltıyla karışık bir sesle "Seni katil olman için eğiteceğim." dedi.
Duyduklarıma inanamıyordum. "Bu bir şakaysa komik değil." dedim.
"Şaka değil. Hatta şuan hayatının en gerçek anlarından birine adım atıyorsun Venüs."
"Pekala, kanıtla." dedim. Hiçbir şey söylemeden kolumdan tuttu ve depodan çıktık. Daha tam aydınlanmayan havada bir kasvet vardı. Arabasına yaklaşırken birden kolumu elinden kurtardım.
"Peki ya bir sapıksan?" dedim. Bana beş saniye gibi bir süre anlamsızca baktıktan sonra arabasına gitti ve içinden bir çanta çıkardı.
"Gel." dedi. Korksam da arabanın arka koltuğuna koyduğu çantaya bakmak için yanına gittim. içine baktığımda resmen ağzım açık kalmıştı. "Bir sapık bu kadar ayrıntılı çalışır mıydı?" dedi. İşkence aletleri, bıçaklar, silah susturucular...
"Ya beni öldürürsen?" dedim. Neden bunu dediğim konusunda en ufak bir fikir sahibi değilim. Beni öldürmeyi düşünmemişse bile şuan bunu düşünmesini sağlayabilirdim.
"Aslında seni öldürmeyi düşünmem normal olurdu. Güzel bir kız görünce ilk önce onun ölü bedenini düşünürüm. Ama düşünmedim. Seni katil olarak eğitmeyi düşündüm." dedi. Ben beni ilk gördüğü anda katil olarak eğitmek istediğini bilmeden bir katile resmen 'Beni eğit.' demiştim.
"Peki daha sonra beni öldürmeye karar verirsen." dedim. Yine aynı şeyi yapmıştım. Benim derdim ne?
"Bunu bilemeyiz, ama katil olmak istediğine göre intikam almak istediğin biri olmalı. Onu öldürmek istemiyor musun?" dedi. Aklıma babam gelmişti ve dalıp gitmiştim. Şuan düşünme yollarım tamamen kapalıydı. İntikam, intikam, intikam diyordu beynim. Ve bunu yapacaktım.
"Öyleyse eğit beni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AVCI
Mystery / ThrillerO bir avcıydı. İnsan avlıyordu. Venüs' ün babası son avıydı. Venüs ise babasının katilini öldürmek için bir katilden eğitim alıyordu. Peki ya git gide aşık olduğu ve eğitim aldığı katilin babasının katili olduğunu öğrenince ne yapacaktı? "Seni beni...