- İçeride ki zeytin tenekesini getir buraya ! " Elimde ki taşları korkudan yere fırlatıp, kapının orada ki tenekeyi kucağıma aldım. Ağır olduğu için taşıyamamamdan ötürü zorlanıyordum. Gıcırdayan tahtalı merdivenlerden yavaş yavaş inerken babam tekrar bağırmaya başlamıştı.
- Hadi Be ! İki saat oldu bir tenekeyi halen getiremedin, beceriksiz ! "
Korkudan titreyen bedenime hakim olamıyordum. Annem ise damda kurutulmuş patlıcanları toplamak ile meşguldü. Benim onu izlediğimi görünce , bir telaş ile bağırmaya başladı.
-Musâb! Dikkat et önünde çuval var! " Annem'in seslenişi ile, önümde duran çuvala takılıp yere yalpalanmıştım. Kucağımda ki zeytin tenekesinin kapağı açılmış, içinde ki tüm zeytinler yere saçılmıştı. Babam'ın bana olan bakışlarını görmemek için korkudan başımı kaldıramıyordum. Çok korkuyordum..
Ve titrememe sebeb olan o korkutucu ses bana daha da yaklaşıyordu.
-Sen ne yaptın! Bunları satmak için bizim ne kadar çalıştığımızdan haberin var mı senin! Aptalsın sen! Aptal ! Tüm gün o odun ile arkadaşlarınla askercilik oynuyorsun oyle değil mi? Büyüyünce sen de o boş beleş etrafta dolaşan askerler gibi olmayı hayal ediyorsun.Sen şimdi görürsün ! " Birden kollarımdan tutup beni ayağa kaldırdı. Gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Damda pür dikkat babamı izleyen annem'in haykırışları bütün köyü inletmeye başlamıştı.
-Hayııır! Hayır yapmaa Haliit! Musâb'ım kaaaç! " Korkudan bitap düşmüş bedenim şokta iken, nasıl ayaklarım tutupta koşsun ki Anne ? belki de hakediyorumdur. Ama benim bünyemden ağır bir tenekeyi, nasıl taşıyabilirdim ki sana ? Tam bunları düşündüğüm sırada, o kalın odunun nemini, korku içinde titreyen bedenimde hissettim. Bir çocuğa verilebilecek en acı ânı olabilirdi. Bazen köyde ki arkadaşlarımı, çok şanslılar diye düşünüp, keşke yerinizde olsam diye iç cekerdim. Babaları onlar ile oynadığı zamanlar bile oluyordu. En azından küfürler kulaklarında çınlamıyordu , babaları tarafından her saniye suçlanmıyorlardı ve o dışarıda biriktirdikleri serin sopaları, sadece soba için kırarlardı. Acıdan bünyem yere yığılmıştı ve yardım için her defasında sabırla köylülerin gelmesini bekliyordum. Ve yine babamı durdurmak için gelmişlerdi yanımıza. Annem alelacele yanıma geldi ve kucağına alıp beni içeri götürdü hızlıca. Yırtılmıs üstümü çıkartıp gözleri kan çanağı olmus bir sekilde yaralarımı su ile temizlemeye başladı. Ardından yaşımdan büyük biriymişim gibi davrandım ve
-İyiyim ben Anne.. Ağlama artık. Geçen sefer sürdüğün merhemi yine sürersen hemencecik iyileşirim ben. "Diye rahatlamaya çalıştım. Sanki kabuk bağlamış yarası tekrar açılmış gibi bir acı ile , bana sarıldı ve küçük bir çoçuk gibi ağlamaya başladı. Artık rolleri değişmiş gibiydik. Karşı komşumuz Hayriye teyze Annem'in yanına oturup derin bir iç cekti. İste o iç çekmenin altında yatan, koca bir hüzünü iliklerime kadar hissetmiştim. Ve ardından Annem'e dönüp , ağzından zar zor çıkan cümleleri sarf etti bize.
- Hatice...artık bana emanetsiniz.
Ha-Halit.. Sizi Rumeli de bırakıp gitti..
Sonsuza dek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ KÂMELYÂM
Teen FictionKopardığım Kamelyâ'yı ona doğru uzatıp , tebessüm ettim. Sarı saçlarının arasına iliştirdiği papatya ile oynamayı bırakıp, elimden aldı ve ; -Korkutma beni, bir hata yapmadın değil mi ?" diyerek hafifçe kaşlarını çattı kızdığını belli etmek için. Y...