Kurtlar Ve Kartallar

Bölüm-7: Ay ve Yıldızın Hikmeti

                   ---- 3 Yıl Önce ----
     + Kim o?.
     - Benim, Fatih Ustam..
     + Gel bakalım evladım..
    Ali yorucu geçen antrenman sonrası Fatih Ustanın yanına gelmişti.. Ondan o kadar çok şey öğrenmişti ki, bu bilgileri gerçekten de sıradan bir insandan öğrenmesi mümkün değildi.. Henüz kendisinin yaşının küçük olduğunu düşünüyordu ama Fatih Usta hiç de öyle değildi.. O, Alin'nin düşüncesinin aksine, bu bilgiler için en ideal yaşta olduğunu söylüyordu.. "Ağaç yaşken eğilir" sözünü sık sık hatırlatırdı ve her seferinde bir önceki gün kendisine öğrettiği şeylerden ona sorular sorup imtihan ederdi..
     Bugün yeni şeyler öğrenecekti Ali.. Çok hoşuna gidiyordu.. Çünkü yaşıtı olan kimse belki de bu denli derin bilgilere sahip değildi..
     Fatih Usta elinde büyükçe bir bayrakla Ali'nin yanına geldi.. Ali'ye doğru bakarak "nedir bu" diye sordu..
      Ali; "Bayrağımız Ustam" diyince gülümsedi.. İçinden "aferin" diye mırıldandıktan sonra konuşmasına devam etti..
       + Evladım, bak.. Bayrağımızda çok derin sırlar vardır.. Sıradan bir bayrak değildir bizim bayrağımız.. Üzerindeki Hilâl bizlerin, Türklerin 1 asırdan fazla süredir inandığı dindir; İslâmdır.. Yıldız ise İslâmın koruyucu olan Türklerdir.. Yıldız Hilâlsiz, Hilâl de Yıldızsız düşünülemez.. Kırmızı rengini bu uğurda verilen şehitlerin kanlarından almıştır.. Bu vatanın, hatta ve hatta Viyana'dan Hindistana, Kırım'dan Güney Afrika'ya kadar her karış toprak bu vatanın evlatlarının kanlarıyla sulanmıştır yüzyıllarca.. Ve bugün de, tıpkı dün olduğu gibi aynı şekilde, üzerinde bulunduğumuz bu topraklar kendi evlatlarımızın kanlarıyla sulanmakta..
       Evladım.. Madem ki sen Fatih Sultan Mehmed'e, Osman Bey'e, Sultan Abdülhamid Han'a yaraşır bir torun olmak istiyorsun, madem ki onların çıkmış olduğu kutlu yolda ilerlemek istiyorsun; o halde evladım, işittiğin şeylere itaat et ve onların yolunu kendi yolun bil.. Onları kendine önder, yol, rehber edin..
       Senin anan da, baban da, kardeşin de, yarin de bu vatan ve bu dindir.. Senin tüm varlığın bu Bayrakta mevcuttur.. Bu Bayrak senin namusundur.. Ona bir başka yabancı dokuncağı vakitte gerekirse kendini ona siper edeceksin.. Evladım, bugün seninle son kez konuşuyorum.. Bu vazifeyi hakkıyla yüklenebilir misin?.
       - Yüklenirim Ustam..
       + Eyvallah..
      Ali kalbinde oluşan coşkuya hakim olamıyordu.. Üzerine bir vazife yüklenmişti ve bu vazifeyi yerine getirmek için her şeyi yapacaktı.. Ama vazifesi neydi, işte bunu bilmiyordu..
       - Fatih Ustam.. Herşey iyi, hoş da, ben vazifemi bilmiyorum..
       + Şimdiki vazifen beklemek evlat.. Ve namusuna sahip çıkmak.. Sana verdiğim sır namusundur, onu sakın başkalarına vermeyi düşünme.. Canını ver, namusunu verme.. Vazife gerektiği zaman sana bildirilecektir.. Haydi evlat, şimdi git.. Bir daha ne zaman görüşürüz bilinmez.. Hakkım varsa helal olsun, sen de helal eder misin?.
       - Helal olsun Ustam, ne demek..
      Birbirlerine sıkı sıkı sarıldıktan sonra Ali yavaş yavaş ayrıldı evden.. Neredeyse 1 sene olacaktı Fatih Usta tarafından eğitilmeye başlayalı.. Yanında öğrenmediği şey kalmamıştı..
       Fatih Usta ise gözleri buğulu şekilde Ali'nin arkasından bakıyordu.. Kendi öz evladı gibi sevmişti onu ve artık ayrılık vakti gelmişti.. Kendisinin deşifre olması durumunda çok büyük sorunlar ortaya çıkacağını biliyordu.. Bu sebeple eğitimi tamamlayıp bir an önce ortalıktan kaybolmalıydı ve başka bir emir gelene kadar kayıp şekilde yaşamalıydı...