Bölüm-1: Sevmek Öldürür

38 5 2
                                    

  + Selamun Aleyküm kardeşim..
   - Aleyküm Selam hacı buyur..
  + Kardeşim bak şimdi beni iyi dinle, senden birşey rica edeceğim..
   - Buyur hacı başım gözüm üstüne..
  +Kardeşim ben artık dayanamıyorum bu hayata.. Sana elveda demek için aradım.. Bilirsin vedaları sev..
  - ...!!!
  + Ali, kardeşim orada mısın?!.
     Ali!!
Bir çırpıda giyinip çıkıvermişti Ali evden.. Zira çocukluk arkadaşı intihar edeceğini söylüyordu.. Bu olamazdı, olmamalıydı bu.. Çünkü hayatını, her şeyini emanet edeceği başka kimsesi yoktu.. Kardeş gibiydiler bir nevi.. Şimdi belli ki bu dostluk ve kardeşlik vazifesini yerine getirmeli, Harunu içinde bulunduğu durumdan kurtarmalıydı..
                  --Birkaç Saat Önce--

    - Hüsna neden böyle yapıyorsun?.
   + Çünkü artık herşey anlamsız geliyor..
    - Anlamsız gelen şey ne anlayamadım!?.
    + Biz, Harun!.
    -Anlaşıldı.. Birşey demiyorum artık.. Allaha emanet..
  -....
  Karma karışık olmuştu Harunun kafası.. 5 yıldır sevdiği kişiye, geleceğini kurmak istediği kişiye telefonda 2 dakikalık süre içinde veda etmişti.. Hem de bir daha görüşememek üzere..
   Daha önce hiç bu kadar zor durumda kalmamıştı.. Bir yanda sorunlarla dolu ailesi, diğer yanda sahip çıkması gereken kardeşleri, diğer bir yanda da kendi hayatını ilgilendiren şeyler.. En çok muhtaç olduğu esnada gitmesi hiç de iyi olmamıştı..
   Bütün bu yaşadığı buhranın verdiği
azapla birlikle çıktı çatıya.. Son kez görüşmek istediği kişileri arayıp veda edecek ve atlayacaktı.. Herkesi arayacak, en son da en yakın dostu Ali'yi arayacaktı.. Kendinden sonrakilere de bir not bırakmak istedi ve kağıda aklına ilk gelen şeyi yazdı:
              "SEVMEK ÖLDÜRÜR.."
                  -- -- -- -- -- -- -- -- -- --
   Safiye hanım ne kadar geldim dese de ısrarla çalmaya devam ediyordu kapı.. Kimdi acaba gelen?. Bu kadar ısrarla çaldığına göre önemli birşey olsa gerek herhalde..
   + Ali, oğlum.. Hayırdır inşallah, ne bu telaş?.
   - Harun nerede Safiye abla?.
  + Odasında yavrum, ne oldu ki?.
   - Odasında değil!.
    Safiye hanım da telaş yaptı.. Az önce sesini duyduğu oğlu birden nereye gidebilirdi ki?.
    Kapıyı açtıklarında acı gerçekle karşılaştılar.. Harun yoktu!.
    Hiç tereddüt etmeden çatıya yöneldi Ali.. Çünkü telefonda konuşurken sokak seslerini yalın şekilde duyabiliyordu.. Haksız da değildi.. Harun ayakları aşağı sarkmış vaziyette etrafı gözetliyor ve diğer yandan telefondan çalan "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısına eşlik ediyordu..
    Ali sessizce yaklaşmaya çalışırken birden yerdeki bir şeye bastı ve orada olduğunu belli etmiş oldu.. Harun duymamış gibiydi ama bunu.. O kendi iç alemiyle meşguldü çünkü..
    - Maşallah kardeşim, manzaran güzelmiş!.
    Harun başını çevirip baktığında en acı anında bile hiç değişmeyen tebessümüyle kendine can kaynağı olan dostunu görünce her şeyi bir anda unutuverdi.. Elinde tuttuğu kağıdı uzattı ve tekrar daldı uzaklara doğru..
    Ali kağıda uzun uzun baktıktan sonra konuşmaya başladı:
    - E gardaş, biz bunu zaten biliyoruz.. Bilmediğimiz başka birşey söyle..
    Yine tebessüm ediyordu.. Bu çocuk hiç ağlamaz mıydı acaba?. Ya da içine mi akardı yaşları?. Hoş, insan acılara ne kadar dayanabilir ki?.
     Bir müddet tebessüm ettikten sonra aniden ciddileştirdi yüz ifadesini ve o da aynı Harun gibi saldı ayaklarını boşluğa doğru ve şarkıyı sessizce dinlemeye başladılar..
      Ali; 1.80 boyunda, biraz kalıplı, iri kıyım bir çocuk.. Dışarıdan bakanların asla "19 yaş" demeyeceği bir görünüme sahip.. Bu yaşından büyük göstermesi onun mecburen olgun davranmasına sebep olmuştu..
      Harun; 1.75 boylarında, zayıfca bir çocuk.. Her ne kadar narin görünse de mühim olanın yürek olduğunu bildiği için bu güne kadar kendisini devirebilen olmamış..
     Aslında her ikisi de bu acılı ama tecrübelerle ve de güzel anılarla dolu hayatı birbirlerine borçlular.. Çünkü onların masasında hüzün de bölüşür, huzur da.. "Dostluk bunu gerektirir çünkü" derler..
     Şarkı bittikten sonra oluşan sessizliği Ali bozdu:
    - Hadi gardaşım, bu iş burada böylece oturmaynan olmaz.. Kalk gel gidek iki davşan ganı içek de halledek şu mevzuyu.. Neyin nesi, neyin sesiymiş..
     En yakın dostunun ağzından Anadolu şivesiyle gelen bu teklifle gözleri parladı Harunun:
    + Hadi içelim ustam..
    Yakınlardaki bir çay bahçesine gidip oturdular ve konuşmaya başladılar.. Harun anlattı, Ali dinledi.. Ali konuştu, Harun dinledi..
    Bir araya geldiklerinde çözemedikleri sorun, sıkıntı yoktu ve bu meseleyi de aşacaklardı.. Bundan ikisi de emindi..

Kurtlar Ve KartallarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin