Bölüm 6

273 18 6
                                    

"I don't care about whose DNA has recombined with whose. When everything goes to hell, the people who stand by you without flinching--they are your family." - Jim Butcher

Alyssa kamerasını tüm yolculuk boyunca açık tutmuştu ama o bile arabadaki tuhaf sessizliği önlemeyemiyordu. Neptün'ün Kılıcı'na gideceklerini söylemişti kardeşi. Alyssa birkaç kez gördüğünü hatırlıyordu ve yolu da biliyordu. Fazla uzak değildi. Alyssa'nın beyni yine boş durmamış Neptün'ün Kılıcı ismini düşünmeye başlamıştı. Alyssa bunun olmasından nefret ediyordu. Kendini alamıyordu ama. Neptün'ün mitolojide gerçekten bir kılıcı var mıydı? Alyssa olduğundan pek emin değildi. Gerçi mitoloji diğer tüm inançların olduğu gibi gereksiz ve saçma değil miydi zaten? Ama pagan dinleri gerçekten daha saçmaydı. Birbirleri ile çakışan işleri yapmak için birden fazla tanrıları vardı. Bu her şeyden önce verimsizdi. Dinlerin verimsiz olmasının yanı sıra insanlar tarih boyunca Tanrı ya da Tanrılar adına veya tam tersi Tanrı ya da Tanrılara karşı savaş çıkarmışlardı. Dinler insanların kan dökmek için uydurduğu bahanelere dayanıyordu ona göre. Tabi ki mitolojinin getirdiği kültürel derinliğe saygılıydı gerçekten çok yaratıcıydı ama yukarıda biri olamayacak kadar-

" Lyssa, inmeyecek misin? " diye soran kardeşi Alyssa sonunda düşünce zincirinden çıkartmıştı. Kardeşine hatrı sayılır bir süre boyunca boş boş baktı. " Lyssa, bir şey mi oldu? " diye sordu kardeşi merakla.

" Hayır iyiyim. Sadece dalmışım. " diye açıkladı Alyssa arabadan inerken. Alyssa burayı seviyordu her ne kadar ismi kafasını karıştırsa da. Deniz kıyısında küçük bir yerdi, kendi çapında bir kitlesi vardı ama Alyssa'nın asla tanıdık bir yüz görmeyeceği bir yerdi. Alyssa buraya gelenlerin çoğunun ismini öğrenmişti zamanla ama onların kendisini fark ettiklerinden emin değildi. Instagram'daki fotoğtaflarınızda olmasını isteyeceğiniz bir yer değildi bir çoğuna göre. Ama Alyssa burayı gerçekten seviyordu, hatta belki de bu yüzden seviyordu küçük olduğu için. Kumsala konulmuş masalardan birine oturdular. Alyssa ayakkabılarını çıkardı, çıplak ayaklarıyla kumda olmayı seviyordu. Ne yaptığını gören Daniel gülümsedi. Kendilerine doğru gelmekte olan garson doğrudan kardeşinin gözlerinin içine bakıyordu. Garson onlardan kesinlikle büyüktü belki on altı yaşındaydı belki daha büyük ama kardeşini olduğundan daha büyük sandığı kesindi. Garson siparişlerini aldı.

" Sence projeyi bitirebilecek miyiz? " diye sordu Alyssa. Daniel elin saçının içinden geçirirken cevap verdi.

" Bilmiyorum. " dedi oğlan. " Alyssa kalkıştığımız işin bizi gerçekten aşıyor olabileceğini düşündün mü? Sadece lise öğrencileriyiz. " diye sordu başını sallarken.

" Bu işe başlamadan önce de biliyorduk bunun iki lise öğrencisi olduğumuzu biliyorduk." diye itiraz etti Alyssa. Beş kişinin altından kalkmayacağı bir şey olduğunu Alyssa da biliyordu. Bu yüzden babasının sahip olduğu şirketlerden birinde çalışmaya başlamışlardı. Arkasında bir sürü araştırmacısı desteği vardı. Başarılı olup olmayacağı belli değildi, imkansız diyordu birçokları.

" Daniel, haklı Alyssa ne kadar zeki olsan da hala küçüksün. Ben daha liseye geçmedim." dedi Tyler. Garson elinde siparişleriyle geldi. Daniel ve Tyler için hamburger ve patates Alyssa için soğuk kahve. Alyssa içebilir miydi bilmiyordu ama üzerini krema kaplı istemişti. Garson kız ilk önce oğlanlara sonra da Alyssa'ya baktı. Kızın dolgun dudakları, hafif kalkık kaşları vardı. Birinin kendisini keşfetmesini istiyorsa daha popüler bir kafede çalışmak işine yarayabilirdi. Kız gerçekten garson olarak kalamayacak kadar fazla güzeldi. " Burası Los Angeles, evsizlerin bile IMDB sayfası var. " diye alıntı yaptı kardeşi garson gider gitmez. Alyssa güldü. Ne düşündüğü gerçekten o kadar belli oluyor muydu?

ReflectionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin