Bu bölüm altı bin küsür kelime bence sırf bu yüzden bile bir vote u hak etmekte.
Love does not appear with any warning signs. You fall into it as if pushed from a high diving board. No time to think about what's happening. It's inevitable. An event you can't control. A crazy, heart-stopping, roller-coaster ride that just has to take its course.
-Jackie Collins
Karşınızdaki kişi uyanık olmasa da yaptığınız şeye ziyaret denir miydi? Galiba denirdi, sonuçta çiçekleri vardı. Beyaz zambak. Kabul etmek gerekirse bunlar Alyssa'nın en sevdiği çiçekler değildi. Daniel'ın Alyssa hakkında bildiği nadir şeylerdendi. Alyssa ona evlerinin bahçesindeki favori çiçeklerini gösterirken genel adını kullanmamıştı. Her iki çiçeği de Latince olarak söylemişti. Lilium orientalis ve Zantedeschia aethiopica. Gösterișci. Daniel Alyssa'ya böyle demişti, gerçi kız umursamamıștı. Daha sonra diğer çiçeklerin adlarını saymaya başlamıştı. Hepsini. Tek tek. İtiraf etmek gerekirse ilk başta bahçedeki bir grup çiçeğin latincesini bilmesi ilk başlarda Daniel'a oldukça yapmacık gelmişti. Ansiklopedi ile konuştuğunu hissediyordu. Ama sonra bakışlarını peyzajı ustalıkla yapılmış bahçeden yukarı Alyssa'ya kaldırdığında durumun hiç ama hiç yapmacık olmadığına karar vermişti. Kız gerçekten bunları önemsiyordu. Bahçesinde yetişen çiçeklerin herbirinin özelliklerini bilmek istiyordu. Bu Daniel'ın daha sonraları daha çok fark ettiği yenilmez bir merak duygusunun bir parçasıydı. Bahçede gezerlerken Daniel, Wikipedia'dan çiçeklerin genel adlarına bakmak zorunda kalmıştı. Ve tuhaf bir duyguya boğulmuştu çünkü Alyssa'nın kendisine favorisi olduğunu söylediği iki çiçek de zehirliydi. Ama hakkını vermek lazımdı. Gerçekten özellikle beyaz olan calla zambakları hayatında gördüğü en güzel çiçek olabilirdi. 'Bu kızın ölümle derdi ne?' diye düşünmüştü Daniel kendini alamadan. Daha sonra Alyssa çiçekler hakkında rastgele bilgiler saymaya başlamıştı. Mesela calla zambaklarının Güney Afrika'ya özgü olduklarını ve annesi bir proje için Afrika'ya gittiği zaman onu da yanında götürdüğünü ve bu çiçeklere bayıldığını anlatmıştı. Annesine nasıl bu çiçeklerden bahçelerine etkirmesi için yalvardığını da. Tanrı aşkına, bu kadar sessiz görünen bir kız nasıl hiç susmazdı?
Okullar kapanalı neredeyse bir ay oluyordu ve Daniel dört haftadır her cuma günü yaptığı gibi Alyssa'yı ziyarete gidiyordu. Mezuniyeti kaçırmıştı, Daniel hem baloda hem de diploma töreninde ruh gibi etrafta dolaşmıştı neden gittiğini bile bilmiyordu. İnsanlar Daniel'ı durdurup iyi olup olmadığını soruyordu. Daniel hepsine iyiyim cevabını vermişti ama onu az çok tanıyanlar bir şeylerin yanlış olduğunun farkına varıyorlardı. Babası gelmemişti. Ama Daniel o adamın gelse de pek bir şeyi etkileyeceğini düşünmüyordu. Daniel'ın ne yaptığını umrunda değildi. Ama Daniel'ın bomboş hissetmesindeki neden kesinlikle bu değildi. Alyssa. Her şeyin nedeni Alyssa idi. Alyssa olmayınca yaptığı hiçbir şeyin anlamı olmamaya başlamıştı. Sanki sürekli didiștiği bu kız olmazsa hayatını devam ettirmezmiș gibi geliyordu. Göğsünde bir boşluk, nereye gitse aklındaki kızı ona hatırlatıyordu. Daniel her zaman zeki olmanın en güzel tarafının zihnini birkaç şeye odaklayabilmek olduğunu düşünmüştü. Bu çok az insanın sahip olduğu bir yetenekti. Ama ilk defa bu özelliğine lanet etmesine sebep olmuştu Alyssa'yı aklından çıkaramamak.
" Beyaz zambak getirdim." dedi Alyssa'nın odasının penceresinin önüne saksıyı bırakırken. "Favorilerin değiller biliyorum ama doktorlar sana zehirli çiçek getirdiğimi öğrenirlerse bence hoş karşılamazlar." Daniel cidden o an Alyssa'nın uyanıp ukalaca bir şeyler söyleyeceğini düşünmüştü. Ama pencereden ona doğru döndüğünde hala yatıyordu genç kız. Ona her baktığında kalbi nasıl atması gerektiğini unutuyordu sanki. Daniel böyle hissetmeyi planlamamıștı ama söz konusu aşk olduğunda kim her şeyi planlı bir şekilde yapmıştı ki? Yine de buna aşk demek Daniel'a doğru hissettirmiyordu. Belki de sadece beyninin onu kaybetme korkusuna verdiği bir tepkiydi. Sonuçta Alyssa onun en yakın arkadaşıydı. Belki de duygularını karıştırıyordu. Daniel, Alyssa'nın baş ucuna doğru yürürken kapı açıldı. İçeri yaşlı bir doktor girdi, Daniel'ı görünce gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reflection
Science FictionTeknolojinin son harikası mı tanrının bir mucizesi mi? İkisi de değildi. O bilimin en yeni oyuncağı tabiatın en son ucubesiydi.