9.BÖLÜM:
Yeni günün verdiği umutla yataktan kalktım. Bir aydır her gün umutla yatıp umutla uyanıyordum. Sulli'nin bir an önce iyileşip bana geri dönmesiydi tek umudum. Beni, geçmişimızi hatırlamasa da geleceğimizi birlikte yazabiliriz. Benden uzakta, hastane de olsa , bir aydır hiç görmesem de o kalbimde, benimle...
Banyoya girip ılık suyla duş alıp çıktım. Saçımı kurulayıp aşağı indim. Bugün önemli bir toplantım vardı. Kısa bir kahvaltının ardından evden çıkıp arabaya atladım. Batmak üzere olan şirketi kurtarmıştım. Tekrar eskisi gibi en iyi şirketiydi Kore'nin. Ayrıca kapatmak zorunda oldukları Amerika'daki şirketi de tekrar açmıştık. Sulli'nin emanet ettiği şirketi o gelene kadar korumam gerekiyordu. Son bir ayın durum değerlendirmesinden sıyrılıp arabadan indim. Yavaş adımlarla şirkete girdim. İlk geldiğim günler gibi keyifle gelmiyordum artık. Sulli yoktu şirkette. Ama birgün geldiğimde şirkette olacak umuduyla geliyordum her gün..
-"Günaydın Bay Sungyeol. Toplantı yarım saat sonra başlayacak." diyen sekreterime teşekkür ettikten sonra odama girdim. Montumu çıkartıp askıya astıktan sonra masanın üstündeki dosyaları alıp toplantı odasına doğru ilerledim. Anlaşma yapacağımız şirket daha gelmemişti. Fırsattan yararlanıp son kez dosyalara göz atmaya başladım. O kadar dalmıştım ki çalan telefonumun sesiyle kendime geldim.
-"Alo."
+"Bay Park, Bayan Choi iyi değil."
-"Ne? Ne oldu?"
+"Fenalaştı. Etraftaki herkese saldırıyor. Bir de..." deyip sustu telefonun diğer ucundaki doktor.
-"Bir de ne?"
+"Son birkaç gündür ilaçlarını almıyormuş."
-"Ne? Lanet olsun. Ben size demiştim. Böyle olacağı belliydi." dedikten sonra telefonu kapattığım gibi şirketten ayrıldım. Su an hiçbir şey Sulli'nin sağlığından önemli değildi. Sonuna kadar gaza yüklendim. Kurallar da önemli değildi. Kırmızı ışıkta bile durmadım. Hastanenin bahçesine girmemle arabayı park edip içeri doğru koştum. Sulli’nin odasının önüne geldiğimde içerdeki çığlıkları duyabiliyordum. Kalbim sıkışıyordu sanki her çığlıkla.
-"Senin yüzünden oldu bütün bunlar. Sana dedim ben, eğer benle görüştürmezsen yalnız kalır ve daha da kötü olur diye." deyip doktorun yakasına yapıştım.
-"Böyle olacağını tahmin etmemiştim. Ayrıca ilaçları kullanmadığı için bu halde." dedi lanet olası doktor. Su an onu öldüresim var.
-"Tahmin etseydin. Çekilin içeri gireceğim!" diye bağırıp kapıya yöneldim. Kapının kolunu indirmemle kapının kilitli olduğunu anlamam zor olmadı.
-"Kapıyı açın çabuk." diye bağırıp emir verdim.
-"Size zarar verebilir." dedi. Kimin umurunda ki.
-"Umurumda değil. Eğer girmezsem de kendine zarar verecek. Kapıyı aç." diye tekrar bağırdım. Sinirden ne yaptığımı bilemiyordum. Aslında sinir de değildi bunları yaptıran.. Kaybetme korkusu.. Hem de yeni bulmuşken... Çaresizce kapıyı açtı doktor. İçeri girip kapıyı kapattım. Sulli bağırıp etraftakileri dağıtıyordu. Hızlıca yanına gidip kollarımın arasına aldım.
-"Sakin ol meleğim. Geçti, ben yanındayım." deyip iyice yapıştırdım kendime. Kurtulmaya çalışsa da bir süre sonra pes etti ve bağırmayı kesti.
-"Seni seviyorum meleğim." diye fısıldadım kulağına. Gözlerini gözlerime sabitleyip gülümsedi.
Biliyordum onun sakinleştiren ilaçlar değildi.. Onu sakinleştiren bendim.. Onu sakinleştiren Aşk'tı.
Yatağına yatırıp saçlarını okşamaya başladım. Gözlerini gözlerime dikip bir süre bana baktı. Sonra uykuya teslim etmişti yorgun bedenini. Üstünü örtüp odadan çıktım. Uyuduğunu gören hemşireler de islerine döndü.
-"Konuşmamız lazım. Buyurun odama gidelim." diye doktorun ardından yavaşça ilerledim. Odaya girdiğimizde direk konuşmaya başladı.
-"Burada uyguladığımız tedavi iyileşmesine yetmiyor. Olanaklarımız yetersiz. Böyle giderse iyileşemez." dedi çaresizlikle.
-"Ne yapmalıyız peki?" diye sordum. Elimden ne gelirse yapacaktım. Canımı bile vermeye hazırdım onun için..
-"Amerika'ya gitmesi lazım. Oradaki hastanelerdeki imkânlar daha iyi. Ayrıca Şizofreni konusunda daha iyi bir tedavileri var." dedi doktor.
-"Ne?" dedim şaşkınlıkla.
-"Amerika'ya giderse ben yanında olamam. Ve yine aynı olmaz mı?" diye ilave ettim.
-"Orda ziyaretçi yasak. Kesin bir şey söyleyemem ama orada iyileşme imkânı daha yüksek." dedi doktor.
-"Peki, ne zaman gitmesi gerekiyor?"
-"Hemen bugün. Bir an önce gidip tedaviye başlanmalı." diye cevap verdi.
-"Tamam."
..........
Aradan bir hafta geçmişti. Gitmişti Sulli.. Gitmesine izin vermiştim. Yine almıştı Amerika onu benden. Yine ayrılmamıza sebep olmuştu Amerika. Bir hafta boyunca her gün buraya gelmiştim. Sahile.. Buram buram biz kokuyordu bu deniz.. Dalgalar Sulli'yi hatırlatıyordu bana.. Her gelişimde sanki yanımda Sulli oturuyordu. Hayallerle, umutlarla geçiyordu günlerim. İyileşip bana dönmesi.. Hayal etmekten başka neyim vardı ki?.. Sulli'yi hatırlamam gözlerimden birkaç damla akmasına neden olmuştu. Elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim. Güçlü olmalıyım.. Sulli için dayanmalıyım..Umut etmeliyim.. Umut..
Bölüm Sonu...