3.Bölüm

347 16 14
                                    

İstemsizce, titreyen kollarımın tekine hareket etti aynı kollarım gibi titreyen parmaklarım. Kendimi çimdiklemek şuan için yapabileceğim sınırlı hareketlerden biri olmakla birlikte kendimi bu kabustan uyandırmak için tek umudumun da ta kendisiydi.Olmadı...Yapamadım, başaramadım her konuda da olduğu gibi.Hayatımda ikinci kez bu kadar çok titreyen bacaklarım istemesem de yere çömelmemi sağlamıştı. Gözlerimden görünmez çizgiler çizerek süzülen, kor damlalar, doğrudan  acısı dinmeyen kalbime hiç yüküm yokmuş gibi dökülüyor,kurtulamadığım korkunç kabusun beni daha da içine çekmekten başka bir şey yapmıyordu adeta. Düşünme yetisini kaybetmiş bir insandan farksız hissediyordum lakin o kadar zamandır içimde barındırmama rağmen henüz tanıştığım küçük kızın her zamankinden mantıklı olduğumu savunmaktan başka bir şey yaptığı söylenemezdi.Şüphesiz bu korkunç bir kabustan başkası olamazdı.Aksi delirdiğim neticesiyle sonuçlanacaktı çünkü.Buradan çıkmanın bir yolu olmalıydı.Ellerim saçlarıma giderken delicesine çekiştirmeye başladım her bir telini. Dışarıdan nasıl gözüktüğümü tahmin etmek zor değildi.Dört bir yanı inleten çığlığımın bu aptal yerde yankılanırken ayaklarım itaatsiz bir şekilde yerle buluşmamı sağladı.

                                                                        *******************

Uyandığımda ıslak yanaklarımı adeta kazırcasına sildikten sonra yumabildiğim kadar yumduğum gözlerimi,göreceğim manzaraya hazırlamak ister gibi ağır bir şekilde açtım. Gördüğüm kabusun etkisinin bir müddet beni terk etmeyeceğine şüphe yoktu. Aklıma uğrayan düşünce trenin sesleri yataktan fırlamama neden olurken tüm camı çepeçevre sarmış siyah, uzun perdeyi hışımla çektim. Uzaktan bakan bir kimse için bu hareketlerim bir deliyi anımsatabilirdi. Ancak hangimiz akıllıydık ki zaten... Banyoda yüzümü yıkadıktan sonra vücudumdaki anlamsız halsizlik ile birlikte ahşap merdivenlerin gıcırtılı sesi eşliğinde büyükbabamın gününün büyük bir dilimini  geçirdiği kütüphaneye doğru ilerledim.Her seferinde şiddetini arttırdığım tıklatışlarıma verilen tek cevap sessizlikten ibaretti.İçeriyi kısa bir şekilde süzdüm, garip bir şekilde burada yoktu.Zaten onca sesi duymamasına imkan da yoktu ya her neyse...

Umutsuz arayışlarımın her biri olumsuzlukla sonuçlanıyor, çaresizliğim giderek artıyordu. Büyükbabam ile çok yakın olmasak da ailem uçup gittiğinde bana yeniden aile olmaya çalışmış, soğukluğundan verebildiği kadar ödün vermişti.Yılmadan,kulaklarımda çınlayan bu sese kulak verdim bir kez daha: 'Aradığınız kişiye şuanda ulaşılamıyor lütfen daha so-' Ahh! Bu kadar yeter.İçgüdülerime güvenirdim.Adımlarımın beni yönlendirdiği yere gittim.Daha kapıyı açana kadar nereye gittiğim hakkında bir fikrimin olmadığına yemin edebilirim.Ellerim tozlu,kalın kitaplar üzerinde gezinirken bir güç adeta beni buraya çekiyordu.Dur!Bu...bu mavi kitap da neyin nesiydi?Vaveyla? Art arda kırpıştırdığım gözlerimi pörtleterek kitabın olduğu yere titreyen parmaklarımı uzattım ancak kitabı bırak taşımayı kavrayabilecek gücü bile kendimde hissedemiyordum. Nihayet parmaklarım kitapla temas ettiğinde ufak bir elektriklenme olsa da ciddi bir hasar yoktu.Vücuduma doğan enerjinin vermiş olduğu cesaret ile tek seferde koca kitabı zor olsa da çektim.Kitabın boşluğunda kalan manzara kitabın yerle buluşmasını ve benim yere düşmeme çabası sarf etmeme neden olurken yalpalaya yalpalaya kitaplığın arkasındaki çalışma masasına doğru ilerledim.Tabii yaşadığım duygu karmaşasının sebebi olan cesetten bahsetmemem büyük kabalık olur.Tavana bağlanmış kalınca bir halat,yere devrilmiş bir sandalye ve beraberinde getirdiği ölü bir beden...Hiçbir tepki veremedim, sadece susmak, sessizliğin acı çığlığının dört bir yanda yankılanışına izin vermek geldi elimden. Telaşın esir aldığı parmaklarım büyükbabamın nabzını kontrol etme gayesi ile oradan oraya çaresizce dolaşıyor, gözyaşlarım bedenime hüküm süren titreme ile ittifak kurarken tek yapabildiğim kendime güçlü olmam gerektiğini hatırlatmak oluyordu.

****************

Ayak uçlarım ile uzun süreli bakışmamın bölünmesinin tek nedeni yardımcımızın uzattığı bir bardak sudan başkası değildi.Son yarım saattir bu rahatsız edici sandalyeye bir daha hiç kalmak istemezcesine oturmuş,polislerin sık boğaz edici soruların zihnimi terk etmesini diliyordum.Konuşmak için dudaklarını aralasam da sonuç kifayetsiz kalmış beni kafamı olumsuz anlamda sağlamaktan başka çaremin  olmadığına ikna etmişti.Tabii ambulans ve polis arabalarının sağır edici sirenlerinin saatlerdir kafamın içerisinde döndüğünden hiç bahsetmiyorum bile.

Olayı kafamda biraz daha tartmam soru işaretlerinin artmasına neden oluyordu.Büyük babam neden intihar etmişti?Daha doğrusu bu bir intihar mıydı?Peki rüyamdaki adamın büyük babamın ölümü hakkında zırvaladıkları ne anlama geliyordu?Ve kütüphanede cesetten hemen önce farkettiğim vaveyla kitabı da neyin nesiydi?Kafamdaki sorular geçen her saniye ile yoğrulup artarken büyük babamın neden çok değer verdiğini hiçbir zaman anlamadığım eski tahta sandalyedesinden hızlı bir şekilde kalkarak adımlarımı gecenin karanlık örtüsünde mahsur kalan kütüphaneye yönlendirdim. Kapı kolu sıkışmış, adeta girmemem gerektiği konuda beni uyarır gibiydi. Kulağıma dolan ayak sesleri bulduğum en uygun yere saklanmam ile sonuçlanırken gördüğüm kişi gereksiz paranoyamın kanıtıydı.
Yardımcımız Nesrin teyzenin lavaboya ulaşan adımları ile beraber fark ettirmeden saklandığım yerden çıktım ve umudumun yeterince yıkık olmasına rağmen son bir kez kapıyı açmayı denedim.İlk defa şansım yaver gitmiş, kapı ardına kadar açılmıştı.Derin bir nefes ile beraber dikkat çekmemek için yavaşça kapıyı kapattım ve kavradığım el fenerini aradığımı bulma umudu ile usulca kitapların üzerinde gezdirdim. Uzun süreli arayışlarımın sonucunda henüz bir başarı elde edebildiğim söylenemezdi. Kitap eski yerinde değil adeta yok olmuştu.Oysa sabah gördüğüme emindim. Yardımcıları çağırmadan hemen önce eski yerine bırakmış olmam olayı garipleştirmekten başka bir şey yapmıyordu. Kitabı ararken bir an için büyükbabamın bu kitapların hepsini ne ara okuduğunu düşünmeden edemedim. Onun da beni terk ettiği gerçeği düşüncelerimin etrafını sarmalarken dolan gözlerimi yumarak kitap arayışıma devam ettim.

Birkaç dakika sonunda gözlerim gördüğüm kitabın doğruluğunu tartmak istercesine tekrar tekrar kontrol etti her bir zerresini.Evet, bu oydu. Vücudumu ele geçiren heyecan seli elimi hışımla kitaba atmamı sağlarken kitabın karşı tarafa düşmesi kesinlikle beklemediğim bir şeydi. Kalbim deli gibi çarparken korkum ile merakımın yarışının galibi merakım oldu.Hızlı lakin bir o kadar sessiz adımlar ile kitaplığın arka tarafına geçtiğimde beni karşılayan karanlığa karşılık, gelen ses üzerine gösterdiğim kendimi belli etmeme çabam yüzünden kapatmış olduğum el fenerini usulca yaktım. Gözlerim aradığımı bulamamamın vermiş olduğu ürpertiyi vücuduma pompalarken çığlık atmaya hazırlanmış olmam dudaklarıma kapanan soğuk el ile olanaksızlaşarak beni derin bir girdabın içine sürüklemekten başka bir şey yapmıyordu.

--------------------------------

Sonunda yeni bölümü biraz (!) geç de olsa sizlerle buluşturmanın bedenimden aldığı vicdan azabı tarifsiz bir his.Umarım bölümü az da olsa beğenmişsinizdir. Bu arada attığınız yorumlar gerçekten çok güzel.Sizleri çok sevdiğimi bilmenizi isterim.Seviliyorsunuz...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 17, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

VAVEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin