~ LÜTFEN BİR MUCİZE OLSUN ~

27 6 2
                                    

Yine herzaman ki gibi sıkıntıyla açtım gözlerimi. Hava her günden daha kasvetliydi sanki gece gördüğüm rüyalar bir türlü uyutmamıştı. Dün gördüğüm çocuk gece boyu rüyalarımı süslemişti neden o gözlerde bu kadar takılı kalmıştım bilmiyorum ama etkilenmenin doruklarını yaşıyordum. O kadar yalnızlığa alışmıştım ki beynimi daha dun gördüğüm bir adam yüzünden doldurmuş olmam ağır gelmişti. Kimsesizliği o kadar derinlerde yaşıyordum ki "belki" demek ihtimalleri düşünmek bile canımı yakıyordu. Kimsesizdim kabul ediyorum artık. Annemi hic tanıyamadan kaybetmiştim ve babamdan mahrum kalmıştım çünkü annemin katili olarak ilan etmişti beni. Oysa bilmiyordu ki onun canından daha fazla yanıyor canım. O sadece annemi kaybetti ben babamıda kaybettim. Her sabah ki gibi yine derin düşüncelerden cıkmak icin duşa girdim soguk su hem bedenime hemde ruhuma iyi geliyordu. Bornozumu giyinip dolabın basına gectim giyecek guzel birseyler bulmam gerekiyordu bugün okulda bir sunum yapacaktım. Bu sunuma hazırmıydım tabikide hayır. Dizlerimin bir kac santim üstünde kırmızı uzun kollu guzel bir elbise giyindim kendinden dalgalı sarı saçlarımı acık bırakıp kırmızı bir rujla makyajımı tamamladım. Diz kapaklarına kadar uzanan siyah topuklu boklarımı giyinip kabanımı ustuma aldım ve evden çıkmadan mutfaga uğradım. Kahvaltıya geç kalmıştım babamın evde olmaması bir yandan iyiydi cunku sabah sabah onun laflarını dinliyecek durumda degildim. Masanın ustunden bir tane elma alarak evden cıktım. Bugun okula tek başıma gidicektim ve bu bana iyi gelicekti. Yarım saat gibi sura zarfında okula gelip konferans salonunda sunumum icin hazırlıklar yapmaya başlamıştım. Bilgisayar sistemi ses sistemi projeksiyon hersey hazırdı. Hocalarda geldikten sonra konumu anlatmaya başlıyacaktım. Taki kapı açılıp onu karşımda gördüğüm zamana kadar. Sinirli bir şekilde bana bakıyordu salonda oturanlar umrunda degilmiş gibi sadece bana. Siyah pantolonu siyah tişörtu siyah botları ve dağınık saçlarıyla ilk gordugum gundeki gibi karsımdaydı. Tek bir farkla neden bana bu kadar sinirli bakıyordu? 
Anlamayan gözlerle ona baktım ağzımı acıp neden geldin diye soramıyordum. Dilim damağım kurumustu butun gun zaten rüyalarımı suslemisti şimdi canlı canlı karşımda olması bana kalp krizi gecirttiriyordu. Zorla ağzımı açarak; 
- Ne işin var senin burda? 
Diye sordum ama hala daha bana sinirli bakıyordu anlam veremiyordum ben ona ne yapmıstım.
-Çık dışarı hemen.
Öylece kalakaldım yerimde bana nasıl emir verebilirdi o kimdiki göz ucuyla salonda oturanlara baktım resim çekenler kendi arasında fısıldasanlar öğretmenler bile oylece bakıyordu. Niye kimse birşey demiyordu Allah aşkına!
-Sen kimsin bana emir veriyorsun. Gelmiyorum hiç bir yere. Git burdan.

-Sana hemen dışarı çık dedim.
Diye bağırdı. Korkmuyorum desem yalan söylemiş olurum oyle bir bağırdı ki yerimden sıcradım ama yinede ona hemen teslim olmıyacaktım.

-Bende sana gelmiyorum diyorum. Sen kimsin? Ne alaka buraya gelip beni dısarı çıkarman. Hayır gel..

Cümlemi bitiremeden kolumda hissettiğim acıyla kapıya doğru sürüklendiğimi biliyorum ama o kadar çok şaşırmıştım ki dilim tutuldu resmen. Konferans sınıfından çıktıktan sonra okulun icinde beni bodrum kata indirmeye basladı tabi bu arada kolidorda olanlar fısır fısır konuşuyordu. Kimsede hayırdır bırak kızı demiyor. Ama bu adamdan korktukları kesindi . Aklımda tek bir soruyla onun beni suruklemesine ayak uydurdum.
Kimdi bu rüyalarımda bile beni rahat bırakmayan adam? 

KAR GÜNEŞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin