Bir insanın geçmişinin silinmesi, onu da siliyor gibiydi. Eskisi gibi davranamıyor, eskisi gibi olamıyordunuz. Kime güveneceğinizi veya güvenemeyeceğinizi bilemiyordunuz. Kayboluyordunuz. Dila ile tartışırken veya konuşurken hissettiğim tek şey öfkeydi. Dilendiği kadar anı gitse de ruhumuzdaki o hisler hala daha taze kalabiliyordu demek. Ne yaşadığımızı bilmemem ona karşı hissettiğim bu duyguların durmasını sağlamıyordu.
Taksi verilen adrese ulaştığında parayı ödeyip evin önüne gittim. Büyük bahçesi olan müstakil bir evdi. Sadeydi, gösterişten uzaktı ama sevimliydi. Kapıya doğru attığım her bir adımda buraya ilk kez gelmediğimi hissediyordum. Zili çalarken de biliyordum ki bu zili ne ilk çalışım ne de son çalışımdı.
Kapının açılması ile birlikte kısa saçlı esmer bir kız geldi karşıma. Yüzünün aldığı şaşkınlık ifadesi ve büyüyen yeşil gözlerinden beni beklemediğini anlamıştım. Beceriksizce gülmeye çalıştığımda elleri ile yüzüme dokundu ve ardından sarıldı. Burada olduğuma inanmıyor gibi birkaç kez daha yüzüme dokunup gerçekliğimi kontrol etti.
"Hilal.. Sensin, cidden sensin." dedi sarılmayı keserken.
"Benim.. Sen de Ece olmalısın." cümlem tamamlandığında gözleri kısıldı.
"Ece olmalısın ne demek? Kim olduğumu unuttun mu hemen?" dalga mı geçiyordu yoksa ciddi miydi anlayamıyordum.
"Kusura bakma.. Biraz hafiza kaybı yaşıyor olabilirim." dedim ve tekrardan gülümsemeye çalıştım.
"Kapının önünde mi takılacağız.. Gelsene içeri." kapıyı sonuna kadar açmış ve ilerlemeye başlamıştı. Hızlıca ardından kapıyı kapattım ve peşine düştüm. Evi de dışarısı gibi sade ama samimiydi. Koltukta bana yer verecek şekilde otururken gözleri ile beni takip etti.
"Ben senin öldüğünü düşünüyordum. Kapıdaki o ani sevgi patlaması dakikalarının sebebi oydu." dedi açıklama yaparak. Başımı anladım şeklinde sallarken konuya nasıl gireceğim hakkında düşünüyordum.
"Cidden hafiza kaybı mı oldu yoksa dalga mı geçtin?" ses sonu sorgulayacıydı. Oturduğum yerden ona döndüm ve kısa süre inceledim. Gözlerine baktığımda ya da bu koltukta otururken kendimi rahat hissetmiştim. Sanki hep buradaymış gibi..
"Ciddiydim. Trafik kazası geçirmişim ve bir uyandım ki son birkaç yılımı hatırlamıyorum." Ağzı şaşkınlık ile açılırken ne diyeceğini tartıyor gibiydi.
"Buraya nasıl gelebildin o zaman?" dedi tüm ciddiyetini takınarak.
"Dila evin adresini verdi." dediğimde ağzından bir "hah" çıktı.
"Demek gerizekalı vasıfsız sonunda bir halta yaramak istemiş." ağzını açtı ve sonra durdu. Ardından kaşlarını çattı.
"Benim adresimi durduk yere sana vermez o. Beni nasıl hatırladın?" ani ruh geçişleri çok hızlıydı. Ama konuşurken ya da böyle yan yana otururken bile mutlu hissetmiştim kendimi. Uyandığımdan beri ilk kez kendimi rahat hissetmiştim.
"Aslında orası karışık. Ben de sana soracaktım.." dedim ve çantamdan defter ile zarfı çıkardım. Merakla bana bakarken defteri görmesi ile birlikte ağzından birkaç küfür çıktı.
"Siktir. Ben bunun varlığını dahi unutmak üzereydim." defteri aldı ve içini açmadan birkaç saniye süzdü. Ardından bakışları tekrar beni buldu.
"Başkaları bulsun diye uğraştığın şeyi senin bulman.. Birileri seni anlasın diye yaptığın sey de seni anlayacak kişi sen olman. Ne bileyim, ironinin dibi olmalı." defteri açmadı. Elindeki zarfı süzmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Defteri
FanfictionGeçirdiği kaza ile yıllarını kaybeden Hilal, inatla geçmişini didikleyecekti. Ailesi, arkadaşları ondan ne saklıyorlardı? Hepsi odasında aniden bulduğu defterde saklıydı.