YİTİK

59 9 5
                                    

Mehmet hastanenin kapısından içeri girdiğinde gözler ona döndü. Kendinden emin, güçlü ve korkusuzdu. 38 yaşındaydı. Bu işe hayatını adamıştı. İnsanları dinlemeden gelmişti buraya, akıl hastanesi onu yıldırmazdı. 

Binanın içine girdiğinde bir hemşire onu karşıladı. Odasını gösterdi. Daha önceki psikolog dayanamayıp intihar etmişti, Mehmet bu yüzden buradaydı. Eşyalarını yerleştirdi, camı açtı ve ilk hastayı çağırdı. Onunla tanıştı. Adam çok içtendi ama sürekli buluşmaya geç kaldığını söylüyordu. Eşiyle buluşmaya giderken geçirdiği trafik kazasından sonra hafızasını kaybetmişti ve artık her gün aynı günü yaşıyordu.

Gelen birkaç hasta sonrası yorulmuştu. Başını ovuşturdu, acı kahvesini içti ve son hastasını beklemeye başladı. Kapı ürkekçe açıldığında Mehmet oraya döndü. Son hasta içeri girdi, oturdu ancak yüzünde hiçbir ifade yoktu. Mehmet bu mimiksiz genç kızın karşısına oturdu. Onunla konuşmaya çalıştı ama kız cevap vermedi. Kuzguni gözlerini ona dikti ve hiç ayırmadan dakikalarca Mehmet'in cam gibi gözlerine baktı. Mehmet bunun bir tanıma aşaması sınavı olduğunu biliyordu. Önündeki dosyadan hastanın adının Aslı olduğunu öğrendi. Kıza adıyla seslendiğinde, Aslı'nın gözü hafifçe seğirdi ama ifadesinde değişiklik olmadı. Zaman dolduğunda hemşire odaya girdi ve Aslı'yı aldı. 

O akşam Mehmet Aslı'yla ilgili bütün dosyayı inceledi. Kız küçükken evi yanmış, ailesi ölmüştü. Aslı'yı bulduklarında alevlerin kendisini yakışını izliyor ve gülümsüyordu. O an ağzından çıkan tek cümle "Artık hissediyorum." olmuştu. Ondan sonra bir daha konuşmamıştı. Suçlunun Aslı olduğunu söylemişlerdi.

Ertesi gün Mehmet Aslı'yla buluştuğunda daha özgüvenliydi çünkü onun hakkında bir şeyler biliyordu. Onunla konuşmaya çalıştı. Neler hissettiğini, neler yaptığını sordu. Kızın sağ gözü seğirdi ancak Mehmet'e bakmaya devam etti. Yine konuşmamıştı. Bu iş Mehmet için iyice ilginç bir hal almıştı. Güvenliğe gidip kameralara bakmak istediğini, hastanın odasındaki davranışı incelemesi gerektiğini söyledi. Aslı'nın odasındaki kamerayı izlemeye başladı. Cam kenarında oturup etrafı izleyen kız, sanki birinin onu izlediğini hissetmişçesine titredi ve kameraya döndü. Kameradan Mehmet'e gülümsedi. Bir saniye sonra Aslı yüzünü kameraya dayayıp Mehmet'e gülümsedi. Mehmet bir anda karşısına çıkan kızın verdiği şok etkisiyle bir küfür savurdu ve oturduğu yerden kalktı.

Gece eve döndüğünde elinde şarabıyla masanın başına oturdu. Aslı'nın dosyasını tekrar inceledi. Kaçırdığı bir şey olmalıydı. Şarabı bitirip bardağı bıraktı. Dosyayı okurken, kağıda bir damla kan düştü. Mehmet şaşırmıştı. Elini burnuna sürdü, kanıyordu. Yerinden kalktı ve konsolun önündeki peceteyi aldı. Gözü aynaya takıldı ve şaşkınlık içinde kaldı, burnu kanamıyordu. Elinde kan yoktu. Koşar adım dosyaya baktı. Kan yoktu. Stresten olduğunu düşündü. Fazla yorulmuştu. Uyumaya gitti.

Rüyasında Aslı'yı gördü. Konuşuyordu. Kadife gibi bir sesi vardı. Mehmet Aslı'ya neden konuşmadığını sordu. Aslı bu sefer gülmüyordu. "Çünkü sadece uyurken bizi duyamazlar."dedi.

Mehmet şaşırmıştı. "Sana nasıl yardım edebilirim?"

"Beni engelliyorlar, hissedemiyorum. Onların dediklerini yapmamı istiyorlar."

"Kim onlar? Ne istiyorlar?" Mehmet Aslı'ya doğru koşuyordu ancak hiç yaklaşamıyordu.

Aslı başını iki yana salladı. Söyleyemezdi. "Onların dediğini yaparsam hissedebilirim."

Mehmet sinirleniyordu, rüyada olduğunu hissetmişti. "O zaman yap, hisset!" Ardından sıçrayak uyandı. Her yeri ter olmuştu. Saat henüz 6 bile değildi ama tekrar uyumak istemiyordu. Duşa girdi. Odasını düzenledi ve kahvaltı yaptı. Dosyalarını almak için çalışma masasına gitti. Dünkü halüsinasyondan sonra tedirgindi. Ancak bu sefer daha farklı bir şok yaşadı. Kağıtlar yerdeydi, cam açıktı ve şarap doluydu. Oysa şarabı bitirdiğinden emindi. Camı kapattı, dosyaları topladı ve hastaneye doğru yola çıktı. Arabasına bindiğinde hâlâ aklı karman çormandı. O kadar dalgındı ki bir çocuğu ezmek üzere olduğunu karşıdan gelen arabasın korna sesiyle fark etti. Aniden frene basıp arabayı durdurduğunda çocuk ona gülümsedi, tıpkı Aslı'nınki gibi ruhsuz ve içi boş bir gülüştü.

Sinirlendi. Her şey ona Aslı'yı hatırlatır olmuştu, aklı dağılmıştı. Arkadaşı Halit olsaydı bu durumla dalga geçip 'sen aşık olmuşsun' derdi. Ama Mehmet biliyordu bu farklı bir şeydi. Hastaneye geldiğinde doğrudan Aslı'nın odasına gitti. Kapıyı kapattı. Aslı bu sefer ona gerçek bir gülümsemeyle baktı. "Bana yardım edecek misin?" Dedi. Gerçekten sesi çok güzeldi. Ancak Mehmet bunu düşünmemeye çalıştı. Bu aşk değildi.

Mehmet "Evet, ama onların dediklerini yapman lazım, onlar gerçek değil, sadece senin bilinçaltın." Dedi. Artık bu saçmalığa daha fazla katlanamayacaktı.

Aslı bir şey demedi. Yatağa oturdu. Kameraya baktı ve kamera yere düştü. Mehmet korkmuştu. Bu sefer gerçekten küçük bir çocuk gibi ağlamak istemişti. Kapıya doğru bir adım attı ama o gidene kadar Aslı kapıyı kilitlenmişti bile.

Birkaç saat sonra hizmetli odaları temizlemek için sırayla geziyordu. Aslı'nın odasına geldi. Kapıyı açtı, kilitli değildi ve bir çığlık atıp bayıldı. Oraya toplaşan doktorlar korku içinde odaya baktılar. Odanın her yerinde kan vardı. Mehmet'in kafası kopmuştu ve Aslı onu karşısındaki sandalyeye koyup kopuk başla birlikte bahçeyi izliyordu. Her zamanki gülümsemeyle doktorlara baktı.

"Doktor haklıymış. Artık hissediyorum."

YİTİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin