Her şey yolundaydı. Bir yere kadar. Safkan kızın babası, her şeye yeniden başlayacağını sanıp muggle bir kadınla evlenmişti. Çok sürmeyeceği bariz olan bu evlilik en çok Cruella'ya yansıdı. Özel alan hassasiyeti olan birinin özel alanı üstelik bir muggle tarafından bozulduysa yapılması gereken şeyler vardı. Hem de acilen...
Muggle kadın, büyücü bir aileye girdiğini bilmiyordu hem. Bu Cruella'nın işini kolaylaştırmıştı. Ama aklına takılan bir şey vardı. Zaten huysuz ve somurtkan babası daha da huysuz olabilirdi. Kadın korkup gidecek, De Nymph ailesi huzura kavuşacaktı. -Gerçi annesinin soyadını almıştı Cru, babası bir Lestrange'di.- Cruella cesaretini toplayamadı. Dönem başında zaten gerçek evine, Hogwarts'a gidecekti. Temel üniformasının üstüne çok sevdiği Slytherin kazağını giyecekti. Kutsal renkte olan Slytherin atkısını takacaktı.Bu düşünce onu fazlasıyla rahatlattı...
3.Sınıf için alınacak kitaplar listesi geldiğinde babası, çok sevdiği muggle eşini pahalı bir tatile götürüyordu. İngiltere dışına. Kız babasına alışverişi kendi yapabileceğini söyledi. Sonuçta para olsa yeterdi değil mi. Kızına normalden fazla Galleonlar veren CÖMERT adam "Yeter ki bizi rahat bırak" dercesine uzun bir konuşma yaptı. Baş karakterimiz ise dinlemiş gibi yaptı ve onları yolcu etti. Bavullarında Zonko'nun şaka dükkanından onlarca şey olduğunu bilmeden gitti görkemli çift. Tatlı bir Slytherin gülümsemesi attı onlara arkalarından...
Alınacaklar listesini ileten baykuşu içeride tutmuştu. Hemen Dumbledore'a anlık durumunu belirten bir mektup yazdı. Kitap alışverişine nereden başlayacağını bilmiyordu. Geçen sene her şeyi babası yapmıştı ve şimdi gerçekten yardıma ihtiyacı vardı. Mektubu güzel gözlere sahip yumuşak baykuşun ayağına bağladı ve ona çok şefkatli bir gülüş attı. Dumbledore'a diye fısıldadı güzel baykuşa. Sabırsızlanıyordu...
Dağınık evinde mısır gevreğini önüne çekmiş çizgifilm izlerken baykuş sesi duydu. O kadar hızlı koşmuştu ki cama, neredeyse düşecekti. Dumbledore şu an meşgul olduğunu ve en yakın dostunun Cruella'ya yardım için geleceğini bildirmiş ve bir de mektuba hogwarts ekspresi biletini koymuştu. Mektubun yanısıra baykuşun ayağına bir de küçük bir torba iliştirmişti. İçinde limon şerbeti adlı küçük Balyumruk şekerlemelerinden vardı. Dumbledore ve Cruella ne zaman konuşsalar bundan atıştırırlardı. Heyecanlı bir gülümsemeyle birkaç tanesini ağzına attı. Hem ekşi hem de tatlı olan bu şekerler ona büyücülük dünyasını hatırlatıyordu. Biraz da Dumbledore'un dostuna ayırırım diye düşündü. Camdan baktı fakat kimseyi göremedi. Bir süre balkonda bekledi. Uyukladığı bir sırada motor sesi duydu. Ama bu ses havadan geliyordu. Bekçi olarak tanıdığı Hagrid'i gördü. Ani bir refleks ve heyecanlı gülümsemesiyle el salladı dev adama. Bir an "Vay canına, gerçekten dev gibi!" diye düşündü. Hemen yanına pelerinini ve galleonlarını alıp aşağı indi. Hiçbir kötülük barındırmayan bir gülümsemeyle "Merhaba bay Hagrid!" dedi. Küçük bir selamlaşma, Dumbledore konusu açıldı. "Dumbledore acilen beni gönderdi küçük kız." "Harry kadar önemli olmasam da" dedi kız fısıldayarak ve devam etti. "Teşekkür ederim, geldiğiniz için yani. Şey, efendim belki bundan almak istersiniz." Limon şerbetlerini ona uzatan küçük kıza gülümsedi Hagrid. Küçük bir ısrarlaşma sonrasında Hagrid kabul etti. Diagon yolu'na giderken Cruella aniden konuştu."Slytherin olduğum için kötü biri olacağımı sanıyorlar.Sanıldığı kadar kötü biri değilim. Sanıldığından daha iyi de olmayabilirim. Fakat Slytherinlerin de pek iyi olduğu söylenemez. Bugün doğum günüm ve bir mektup bile almadım.
Çataldil olduğum için çekiniliyorum belki de. Verdiğim tepkiler, seçmen şapkanın dedikleri."
Hagrid dahice bir cevap verdi yola bakarak. "Hiç onlarla konuşmaya çalıştın mı, diğer binalılarla yani? Ve Slytherinler senin adresini biliyor mu? Uhm, Dumbledore senin gizemli bir cevher olduğunu söylüyor."
Sonra koca elini siyah saçlı kızın omzuna koydu. " Bak Cruella, farklılıklarımız bizi normal yapar. Ne demeye çalıştığımı anladın değil mi? Zeki birisin Cruella." Kız karşısındakinin bir dahi olduğunu düşündü. Düşüncelerinde dürüst olan Slytherin prensesi direkt "Bay Hagrid, bence siz sanılanın aksine bir dahisiniz." dedi gözleri parlarken ve teşekkür etti. Çok teşekkür etti...
Bir duvarın önünde durdular. Kız ne olacağını biliyordu. Birden açılacak ve BUM! Heryer cadı ve büyücü olacaktı. Hagrid pembe şemsiyesiyle duvarda birkaç taşa dokundu ve BUM! Heryer cadı ve büyücü oldu. Güzel bir alışveriş yaptılar ve Cruella en sevdiği yer, Balyumruk'ta oyalanırken Hagrid camdan ona el sallayıp bir kafes gösterdi. Koşarak geri dönen kıza "Doğum günün kutlu olsun!" dedi Hagrid gülerek.
-Biraz inspired çalıştım okurlarım- Teşekkür ederim dedi kız kafese bakarken. Kafesin en arkasına saklanmış siyah bir yavru kedi vardı orada. "Çok güzel." dedi kız büyülenerek kediye bakarken. Yine teşekkür etti ve kitapları tamamlayıp çıktılar.
Eve geri dönen Cruella küçük arkadaşına ne isim vereceğini düşündü masumca. Nebula veya veya Aurora veyaaa Andromeda. Sonunda adını Aurora koydu. Annesinin adını. Aynı zamanda eski bir gelenek olduğu için annesinin ismini de almıştı Cruella. Kedisiyle aynı isimde olmanın güzel olacağını düşündü.
Depresif birkaç haftayı çiziksiz atlattıktan sonra eve döneceği için heyecanlıydı kız. Babası muggle eşi ile hala tatilde olduğundan tren istasyonuna kendisi gidecekti. Şu iğrenç muggle zihniyeti onu çok boğmuştu. Kurallar ve sistem. Hemen Hogwarts Ekspresi'ne binip buradan kurtulacaktı.
Ve öyle yaptı da. Dışlanmayacağı bir dünyadaydı artık. Duvardan geçmişti...
Hogwarts ekspresi yaklaştı. Hemen arkadaşlarını bulmayı umdu fakat Draco, Pansy, Crabbe, Goyle ve Zabini bir bölümü doldurmuşlardı. Kız cam kapının önünden geçti yavaşça ama onu görmediler bile. Dışlanmayacağı bir dünyadaydı artık...
Bir bölüm aniden boşaldı. Cruella koşarak oraya gitti ve oturdu. Biri gelecek ve arkadaş edineceğim düşüncesiyle bekledi, bekledi, bekledi. Fakat tren hareket etti. Biraz uyukladıktan sonra tren aniden durdu. Hava soğuklaşmaya başladı ve trenin ışıkları kapandı. Aurora korkup Cru'nun pelerinine saklandı. Sirius Black adlı bir seri katili arıyordu Azkaban. Bu soğuktan Azkaban bekçilerinin geldiğini anlamıştı. Birkaç yere bakıp kayboldular. Bu, arkadaşlarına gitmek için en iyi bahaneydi. Tren hareket ederken onların olduğu bölüme gitti koşarak. Arada bayılmış bir Potter ve onun başına toplanmış mükemmel arkadaşlarını gördü ve umursamadan gitti. Arkadaşlarının olduğu bölüme gelince elinde Aurora ile nefes nefese "İyi misiniz?" dedi. Oyunculukta iyiydi.
"Biz iyiyiz de sen?" dedi Blaise. "Gel otur."
Draco'nun yanına sıkışan kız konuşmaya başladı. "Sirius Black. Onu arıyorlar. Biliyor musunuz Potter ruh emicilerden sonra bayıldı!"
Draco buna çok güldü.Ve konuşma boş bir şekilde gülüşmelerle devam etti...
Hogwarts'a gittiklerinde çok aç olan Slytherin grubu Dumbledore'un konuşmasından-Hagrid Canavar Bakımı dersi profesörü olmuştu, Slytherin masasından bir tek Cru alkışlamıştı- hemen sonra yemekleri vahşice yemeye başladılar.
Draco kendinden emin bir şekilde "İzleyin şimdi!" dedi.
"Psst, Potter. Bayıldığın doğru mu?"
Üçlü "Kes sesini Malfoy" der gibi baktı ve Slytherin masası,uhm, gerçekten gülüyor gibiydi...
Cruella yine Dumbledore'un ofisine gidip limon şerbeti yiyor ve öğlelerini orada geçiriyordu. Artık Dumbledore onun babası gibiydi.
İlk Sihirli Yaratıkların Bakımı dersinde Slytherinler yine Gryffindorlarla uğraşıyordu.
"Ruh emici, ruh emici!" dedi Malfoy, Potter'ı korkutmak için. Potter ona döndüğünde Slytherin pelerinlerinin kapüşonunu takarak "Uu!" deyip ruh emici taklidi yaptılar. O anda bir metre yanlarındaki göle yakın bir ses iç çekerek "Bütün ruh emiciler böyle olsaydı," dedi ve ayağa kalkıp Slytherinlere baktı. Yeşil elmasından ısırık alarak alaycı bir gülümsemeyle devam etti. "Kim Azkaban'a hayır derdi?" Pansy "Cru ne zamandır burada?" dedi. Arkasını dönmüş, derse doğru giderken Granger onun boynunda parlayan zinciri fark etti. Ortak noktaları olmasından korkuyordu. Cru ona baktığını fark eden Granger'a göz kırpıp köşeyi döndü. Arkasından Draco'nun sesini duydu. "Bunu bir iltifat olarak alabilir miyim?"
"Hepsi senindir!" diye bağırdı kız sesini duyurmak için. Arkasında gülümseyen bir Malfoy bırakarak...
Slytherin prensimiz Slytherin prensesimizin arkasından bakıyordu. Pansy anlamamış gibi Draco'ya baktı ve göz devirip gitti Draco koşarak Cru'nun arkasından gitti. "Aurora!" diye bağırdı. Siyah saçlı kız gözleri dolarak arkasına baktı. "İlk defa" dedi. "İlk defa biri bana böyle seslendi, nereden biliyorsun?"
Sürpriz sonlu flash tv dizisi gibi. Sarı bıyık Draco falan. Neyse aşklarım lütfen oy atın aq sizi seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
karga tüyü prenses ve cam kırığı prens
FanfictionAcı çağırışımlar belirler dünyayı. Beyinlerin kan kırmızısı damarları arasında geçiştirilen onlarca ruh yardımcı olur derler. Kanda boğuluyorlar o zaman dostum. Kan yükseliyor, yükseliyor ve onları havaya çıkartıyor. Bir cam kırığı kesmiş naif cildi...