Chanyeol, hafif bir dokunuşun altında tatlı tatlı eriyor gibi hissediyordu. Beyaz ellerden biri yüzünden göğsüne doğru kayarken, diğeri ensesinde hizalanmıştı.Sıcacık bir beden, kendi bedenine oldukça yakın duruyordu ve onun daha önce hiç hissetmediği tuhaf bir enerji saçıyordu.
Chanyeol, büyük ellerini uzatıp minik bedeni kavradı, kendine doğru çekti. Nedense bu hareket ona fazlasıyla tanıdık gelmişti fakat umursayamadı. Kendisine doğru uzanan pembe dudaklara hipnoz olmuş gibi bakmakla meşguldü.
Görünüşü bile lezzetli olan dudaklar yaklaşıp onunkilere değdiğinde hiç beklemeden karşılık verdi. Karnının aşağısında, tıpkı bir yerden düşerken olduğundaki gibi anlamsız bir his oluşmuştu.
Minik bedene daha çok sarıldı. Elinde olmadan onu öpmeye devam etti. Onu öptükçe de adrenalinin vücudunun her yerine yayıldığını hissetti. Kahretsin, bu hisse bayılmıştı!
Nefes alamadığını fark ettiğinde biraz soluklanmak, aynı zamanda bu tatlı dudakların sahibine bakmak için geri çekildi fakat pişmanlık, gözlerini açar açmaz kalbini sarmıştı.
Baekhyun, kızaran yanakları, geniş, sevimli tebessümü ve aşırı dağınık saçlarıyla ona bakıyordu. Gözleri her zamankinden daha fazla küçülmüştü, az evvel ki öpüşmenin etkisindeydi.
Chanyeol, elinde olmadan onun süper seksi, ultra çekici olduğunu düşündü, aynı zamanda bu aptalca hissin yanlış olduğunu da biliyordu. O en iyi arkadaşıydı! O bir erkekti! Bu yüzden hemen sonra korktu. Geri geri kaçmaya çalıştı, ayağı takıldı.
Düştüğü an ile sıçrayarak uyanması bir oldu.
Korkuyla deli gibi atan kalbini (belki de yalnızca korku yüzünden değildi) sakinleştirmek istercesine elini göğsüne koydu. Derin derin nefes alırken hemen yanıbaşında uyuyan bedeni fark etti. Bu rüyasındakiyle aynı bedendi. Ona arkası dönüktü ve hiç kımıldamadan öylece yatıyordu. Chanyeol, onun nefes alış verişini duymasaydı, öldüğünü sanardı.
Bir süre bekledi.
İçinden taşıp tüm evi tıka basa doldurmak üzere olan duygu selinin yok olmasını bekledi fakat bekledikçe daha fazla duygunun kalbine hızla çarptığını hissetti. Her şeyden önce kafası karışmıştı. O kadar yakın olmalarına rağmen şimdiye kadar Baekhyun'u rüyasında hiç görmemişti.
Etrafındaki herkesin boş boğazlık edip onu, saçma sapan esprileriyle boğdukları için böyle bir rüya gördüğünü düşündü. Son iki günde neredeyse herkes ona gay muamelesi yapmıştı ve çevresinde, kendini bildi bileli durmadan Baekhyun ile öpüşmeye çalışan ergen bir Sehun vardı.
Muhtemelen bilinçaltı bundan fazlasıyla etkilenmişti.Şimdi de rüyalarının sahibi yanında yayılmış yatarken, o görüntüleri zihninde tekrarlamamak çok zordu. Düşünmemeyi denedi, hatta beynini çıkarıp yerine yenisini koymayı bile planladı. Bir an için bu ameliyatın gerçek olup olamayacağını, insan beyninin değişince kendisinin hala aynı kalıp kalamayacağını, (sonuçta beyni değişiyordu değil mi?)... O zaman içindeki tüm o anılar yok olurdu, karakteri değişebilirdi, kim bilir başkasının beyninin için neler olurdu ve belki de hiç kullanılmamış bir beyin ya da Sehun'un beyni gibi az kullanılmışı işini görür-
Sonra yeniden rüyası aklına geldi. Yorgana ani bir tekme savurarak ayağa kalktı. Uyurken gördüklerinden bile fazlası kafasının içinde binbir türde canlanırken teni neredeyse alev alıyordu. Vücuduna yayılan elektrik yüzünden kollarındaki, sırtındaki, hatta ensesindeki tüylerin havalandığını fark etti.
Şaşkınlıkla kendini kontrol etmeye çalıştı. Kendisinden nefret ediyordu ve kusmak istiyordu. Bu iğrençti.
Bekle.
İğrenç miydi?
Nesi iğrençti? Baekhyun'un güzel bir teni, mükemmel gülümsemesini tamamlayan beyaz dişleri, karanlık, küçük gözleri, minik elleri...
Chanyeol, yine kusmak istedi. Bu tabi ki iğrençti! İğrenç olmak zorundaydı!
Ama bu iğrençlik onu zor bir duruma sokmuştu. Havalanan tek şeyin tüyleri olmadığını biliyordu. Hayır, midesi ya da kalbi de değildi.
Nefesinin altından küfür ederek hızlıca odasındaki banyoya koştu ve kıyafetlerini çıkarıp soğuk duşun altına girdi.
***
Baekhyun, gözlerini araladığında Chanyeol'un çirkin yüzünü görmeyi umuyordu. Çünkü Chanyeol sabahları çok çirkin olurdu.
Ama yalnız başına uyandığını anlaması için yatağı kaplayan soğuk hava akımını hissetmesi yetmişti. O koca dev olmadan yatak buz kesiyordu.
Odanın bir köşesinden gelen su seslerini duyduğunda Chanyeol'un duşa girdiğini fark etti. Öyleyse o da uyanalı çok olmamıştı.
Baekhyun, doğrulup bir süre, uyudukları yatağa baktı. Yakın arkadaş olduklarından beri birkaç defa beraber uyumuşlardı ama bunu son günlerde fazlasıyla tekrarlıyorlardı ve Baekhyun, insanların onlar hakkında gerçekten yanlış sonuçlara varabileceğini düşündü.
Bunu yapmayı kesmeliydi. Arkadaşını zor bir duruma soktuğunun farkındaydı.Okula geç kalmak istemediği için (şimdi hazırlanmaya başlasa bile bu saatler sürecekti) kalkıp Chanyeol'un dolabına yöneldi. Dolapta küçük bir şeyler bulmayı umuyordu. Chanyeol'un kısa veya zayıf olduğu zamanlardan (tabi, öyle bir zaman varsa...) birkaç kıyafet bulsa idare edebilirdi.
Kıyafetleri alt üst edip bir halt bulamayacağını anladığında, dün giydiklerini giymek zorunda kaldı. Aslında bu nefret ettiği bir durumdu, asla üst üste iki gün aynı kıyafeti giymezdi. Yine de buraya dün gece geldiği için, kıyafetini okuldakiler görmemişti. Chanyeol'un görmesini ise pek umursamıyordu.
Aynaya yönelip saçlarını düzeltmeye çalıştı fakat o sırada ayna yansımasından Chayeol'ü gördü. Banyonun kapısı hafifçe aralık kalmıştı, şeffaf camdan yapılmış duşa kabinden saçlarını köpükleyen uzun boylu arkadaşı görünüyordu.
Her şey kesinlikle olması gerektiğinden daha netti. Damlalar tek tek onun biçimli yüzünden uzun boynuna doğru akıyordu. Gözleri gevşekçe kapanmıştı, ara ara pembe diliyle, suların yavaşça okşadığı dudaklarını yalıyordu.
Islak saçları alnına dökülüyordu, onu izlerken Baekhyun'un bedeni tuhaf bir rahatlama hissiyle sarıldı. Bu rahatsız ediciydi çünkü böyle hissetmemesi, hatta onu izlememesi gerekirdi ama elinde olmadı.
Baekhyun, Chanyeol'un bedeninden akıp giden su taneciklerini sayarmış gibi ona bakıyordu.
Beyaz tenine, son zamanlarda edindiği hafifçe belirginleşen kaslara, ıslak saçlarına, daha da ıslak olan dudaklarına ve o şeye-Baekhyun, ani bir ateş topunun onu vurduğunu hissetti. İçinde başlayan yangına nasıl bir tepki vereceğini bilemiyordu. Her şey oradaydı. Çırılçıplak ve ortadaydı.
Yanaklarının şiddetle ısındığını hissetti. Başı bayılacakmış gibi dönmeye başlamıştı. O kadar sıcaktı ki üzerindekileri yırtarak çıkarmak istiyordu.Ama öyle yapmadı. Onun yerine kapıyı sertçe çarptı, arkasına hiç bakmadan koşarak, lanet Park Chanyeol'un evinden kaçtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FRIENDS ㅣCHANBAEK
Fanfic"Dost muyuz?" "Dostuz." Hakları tamamen unicorn'uma aittir. Büyük ihtimalle yetişkin içerik içerecek ama söz veremem. Biraz texting, biraz writing falan işte.