Gecenin ilerleyen saatlerinde, kentin sessiz sokak aralarında nefes kesmeksizin koşuyordu. Başta ardına bir iki defa baksa da az sonrasında hiç bakınmadan koşmaya devam etti. Bir süre sonra yeterince kaçtığını düşünerekten bir yerde durup eğilerek soluklandı. Kısa süreli bir soluklanmanın ardından kaçmakta olduğu istikamete doğru devam etmek istedi. İsteği olumlu sonuçlanmadı. Kaçacağı istikamette eli silahlı biri duruyordu. Kaçtığı kişilerden biri de o'ydu. Ardına döndü ve geldiği istikamete doğru kaçmak istedi. Orası da kapanmıştı. Hemen yanında duran eski kepenkli bir dükkanın üzerine doğru iki adım atıp sözüyle birlikte kepenge hızla yumruk attı;
"Siktir!."
İki tarafını da kapatmış olan silahlı adamlar, silahlarını kaldırıp o'nu hedef aldı. İlk yolunu kesen, konuşmaya başladı;
"Para nerede?."
Kendisine sorulan soru karşısında yalnızca gülüyordu. Komik bir durum içerisinde değildi. Az sonra ölebilirdi bile. Aynı kişi tekrar sordu;
"Para nerede?."
Bu sefer cevap verdi;
"Cehennemin dibinde."
Silahlı kişinin sinirleri gerilse de sakinliğini bozmuyor seviyesini oldukça iyi koruyordu. Yine de geri adım atmayaçağı aşikardı. Silahını sert biçimde kavrarken bir iki adım atıp konuştu;
"Bu sana son uyarım. Eğer paranın yerini söylemezsen, ölümün burada benim elimden olacak."
Ciddi bir vaziyet alıp konuştu;
"Hiç adaletli davranmıyorsun."
"O duyguyu yitireli çok oldu."
"İki kişisiniz ve iki adet sik kafalı silahınız var. Söylesene, paranın yerini söyledikten sonra beni serbest bırakacak mısınız?."
"Hayır."
"O zaman silahlarını alın ve götünüze sokun!."
Silahlı kişi bir iki saniyelini düşündü ve ardından konuştu;
"Pekala, sana bir fırsat sunacağım. Geç bizi ve yoluna devam et. Eğer..."
"Eğer?."
"Bizi geçemezsen parayı ve canını alır ve yoluma devam ederim."
"Anlaştık."
Silahlı adamlar, silahlarını indirip bellerine soktular. O'nunla konuşan kişi doğrudan dövüş pozisyonu alıp bir eliyle gel işareti yaptı. Adam profesyoneldi. Duruşu ve giyiniminden bu rahatlıkla anlaşılıyordu. O, daha fazla beklemeyip kendisini çağıran kişinin üzerine doğru gitti. Dövülmeden önce son bir söz söyledi;
"Seninle işim bittiğinde, o silahı götüne sokmuş olacağım!."
İlk hamle o'ndan geldi. Üst üste yumruklarını sallıyordu. Az sonra adam kendini korumak için gardını aldı. Boş bir anda o'na saldırmaya başladı. Sert bir dövüşe dönen kavga bir süreliğine devam etti.
Bir süre sonra o, dövüştüğü kişinin ardına geçti ve boynundan kavradı. Kollarıyla başını kıstırıp boğazını sıkıyordu. Dövüşü izleyen diğer saldırgan silahını çekti. O, konuştu;
"Anlaşmamızda bu yoktu."
Silahını çeken kişi cevabını yapıştırdı;
"Öyle yada böyle ölüyorsun. Paranın yerini söylesen bile kurtulmayacaksın."
Sözü bittiği gibi ateş açtı ve kendi adamını vurdu. O, biraz hızlı davranarak vurulan adamın silahını çekip karşılık verdi. Bir iki el ateş açtıktan sonra silahlı adamı vurmayı başarmıştı. Kollarıyla kavradığı adamı bırakıp silahlı adama doğru koştu. Silahlı adam ölmeden önce soru sordu;
"Neden... neden kendi adamını vurdun?."
"Başarısızlıkla sonuçlanan ölümler için kimse üzülmez."
"Şimdi de sıra sende."
"Cehenneme kadar yolun var."
"Siktir git."
Sözünün ardından ateş açtı ve silahlı adamı alnının ortasından vurdu.
Silahını atıp bir süreliğine olayın şokunu atlatmaya çalıştı. Bir ara telefon çaldı. Arayan "Büyük Patron"du. Telefonu açıp cevap verdi;
"Dinliyorum."
"Anlaşılan o ki adamlarımın işini bitirmişsin."
"Sırada sen varsın."
"İşini bitireceğim, sonra da kendi ellerimle seni gömeceğim."
"Bunu öldürdüğüm adamlarına söyle. Ne var biliyor musun? Seni ve senin adına çalışan herkesi öldürmeye geliyorum. Yerinde olsam hazırlanırdım piç kurusu."
"Seni öldüreceğim hatta derini yüzüp seni kargalara..."
Büyük Patron, sözünü bitiremeden o telefonu yüzüne kapattı. Büyük Patron'un söylediği sözün devamı şöyleydi;
"... yem edeceğim!."
Telefonu yere atıp derin nefesler almaya başladı. Sürekli kendince söylenmeye başladı;
"Siktir... Sikeyim..."
Siren seslerini duyduğunda alanı hızla terk etti.
Çaldığı araba ile İstanbul yoluna düşmüştü. Birkaç saat önce yaşadığı şeyler gözlerinin önünden hiç geçmiyordu. Tekrar tekrar o anları yaşayıp duruyordu. Radyodan bir şarkı açtı (Teoman - N'apim tabiatım böyle).
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LANET
Misterio / SuspensoGerçekçi roman... Biri sansürlü ve biri sansürsüz olmak üzere iki ayrı şekilde paylaşılan gizem dolu roman.