Bora annesi Derya, babası Mehmet ve ablası Serra ile birlikte kahvaltı için evin ilk katında bulunan mutfağa inmişlerdi. Bora ve Serra masada otururlarken annesi ve babası henüz yemek yapıyorlardı. Bora masaya bakarak dalmıştı. Serra'da bunu fark edip Boraya sordu :
"Bora? İyi misin? Biraz dalgınsın da ondan soruyorum."
Bora o kadar dalmıştı ki ablasının ne dediğini duymamıştı bile. Serra yüksek bir sesle seslendi :
"Bora? Hey!"
"Ha? Efendim ne oldu?"
"Dalmışsın diyorum. Bir şey mi oldu?"
"Yok hayır bir şey olmadı."
Serra Bora'nın laftan kaçmak için uydurduğunu anladı.
"Bir şey olmasa böyle olmazdın sen bana anlatabilrsin neler oluyor?"
Bora tereddüt ederekten olan biten her şeyi anlattı ve ardından sustu. Serra'nın tüyleri diken diken olmuştu. Bir süre etrafta bir sessizlik oldu. Ardından Derya hanım ve Mehmet bey sofrayı kurmaları için çocuklardan yardım istedi. İkisi de isteksiz ve yavaşça ayağa kalkıp tabakları masaya yerleştirdiler. Her şey hazırdı ve masaya oturup yemek yemeye başladılar. Bora iştahsız gözüküyordu fakat bir yandan da hızlıca yemeğini yiyordu bir yere yetişecekmiş gibi. Derya hanım bunu fark etti ve masadaki sessizliği bozaraktan sordu :
"Bora? Ne o bir yere yetişeceksin heralde."
"Evet anneciğim Hasan ile buluşacağım bugün."
"Hee.. Tamam ama yavaş ye tıkanacaksın. Zaten buluşacakmışsınız Hasan bir yere kaçmayacak ya."
Bora bir bardak su içti ve eski temposunu yavaşlatarak yemek yemeye devam etti. Annesinin rüyasını bilmesini istemiyordu çünkü bilirse çok endişe edip hastahane gibi bir sürü yere başvuracak ve Bora'yı uğraştıracaktı. Bu yüzden annesinden saklamaya karar verdi. Kahvaltı bittikten sonra Bora hemen odasına çıktı üzerini giydi ve biraz oturdu. Bu sırada Serra odaya geldi ve Bora'nın yanına oturdu. Bora Serra'ya dönerek sessizce :
"Sakın anneme söylemiyorsun tamam mı?"
"Ya tamam söylemeyeceğim de sen önemli bir şey olmadığına emin misin?"
"Evet abla eminim sadece bir rüya. Ne olabilir ki başka?"
Serra az da olsa endişelenmişti. Bunu gizleyememişti de. Ardından Serra odadan çıktı ve kendi odasına gitti. Bora cebinde bir titreşim hissetti. Bu çalan telefonuydu hemen cebinden çıkardı telefonunu ve kimin aradığına baktı. Arayan Hasan'dı. Telefonu açtı :
" Bora. Nerdesin parka geldin mi?"
"Şimdi evden çıkıyorum Hasan sen nerdesin?"
"Ben parktayım bekliyorum seni."
Bora hızlı adımlarla evin merdivenlerinden inip ayakkabılarını giydi ve Hasan'ın evinin hemen yakınlarındaki parka gitmek için yola koyuldu. Dakikalar sonra Bora parka ulaşmıştı. Hasan'ı gördü ve yanına gitti. Hasan ile el sıkıştılar ve oturup konuşmaya başladılar :
"Ee anlat bakalım neler oluyor Bora?"
"Bak sana anlattığım rüya bi ilk değil. Bundan önce de bunun gibi birçok rüya gördüm. Ben. Ben korkuyorum Hasan. Rüyalarım çok saçma şeyler. Mesela 2 gün önce saçma sapan bir yerde yıkık dökük ve pis kokan bir evdeydim. Tek başıma yaşıyordum. Dışarı çıkmak istedim ama yerimden dahi kalkamadım. İşin garip kısmı ise rüya tamamen gerçekçiydi."
"Çok ilginç ve endişe duyulacak tipten."
Hasan bunu söylerken Bora'ya korkulu ve endişeli bir gözle bakıyordu iyi bir dinleyici gibi. Bir süre sessizlik oldu. Bu sessizliği Bora bozdu :
"Her neyse ya boşver geçelim şimdi bunu. Ece nerde biliyormusun?"
Ece, Bora'nın sevdiği tek kız. Ece kahverengi saçlı henüz kimseye aşık olmamış çok saf ve güzel bir kız. Bora'da Ece'ye aşık olduğunu kabul etmek istemiyor ancak onu çok seviyor. Kabul etmek istemiyor çünkü en yakın arkadaşlarından biri daha o. Bora devam eder :
"Toprağı gördün mü peki? Zaten meymenetsiz herif hep Ece'nin peşinde."
Toprak, Ece'yi seven ve Ece ile gayet iyi anlaşan birisi. Ayrıca aşırı zengin biri. Her türlü şeyi mevcut. Babası henüz Toprak ehliyet almamış olsa bile şimdiden ona bir araba almıştı ve Toprağa sürmesini öğretmişti. Şimdilerde Toprak arabasıyla okula gidip geliyo ve hava atıyordu. Bora'da buna sinir oluyordu tabii çünkü bu havası yüzünden Ece dahil olmak üzere birçok kızın daha ilgisini çekiyordu. Ayrıca arada sırada Ece'yi de evine kadar bırakıyordu. Bora bu yüzden Topraktan nefret ediyordu. Hasan sessizliği bozarak cevap verdi :
"Ee.. Aslında evet."
"Nerede?"
"Dün. 'Keyif Kafe' de. Bak fotoğraf atmış."
Bora Hasan'ın yanına yanaşarak fotoğrafa baktı. Eceyi de Toprağın yanında gördü fotoğrafta. Bu sinirine ve gururuna dokunmuştu.
Zaman Hızla geçti ve aradan saatler geçmişti. Evlerine dönme zamanları gelmişti. İkiside kalktı ve yeniden el sıkışıp "Sonra görüşürüz. Hoşçakal." diyerek evlerine doğru yol aldılar. Bora evine giderken yorulduğunu farketti ve sokak arkasından binaların arasından dolaşarak evine kısa yoldan gitmeye karar verdi. Binaların arasından ıssız dar sokaklardan yürürken sanki arkasından biri geliyormuş gibi bir hisse kapıldı. Arkasına bakıp rahatlamak istiyordu fakat korkuyordu "Ya cidden biri varsa?" diye düşünerek korkuyor bir yandan da hızlanıyordu. Ayak seslerini dinleyecekti. Böylece eğer kendi ayak sesinden başka bir tane daha varsa arkasında biri olduğuna kanaati olacaktı. Pür dikkat ayak seslerine odaklandı. Kendi ayak seslerini duyuyordu. Adımlarını uzattı. Eğer uzak yerlere adım atarak yürürse hem hızlanır hemde arkasındaki yere bastığında o henüz ayağını uzatıyor olacaktı. Uzun bir adım attı. İkincisini atmak için ayağını kaldırdığında başka bir ayak sesi daha duydu.
Korku hissi kendini yiyip bitiriyordu çünkü yanlız değildi. Koşmaya başladı ve arkasına hızlıca bir kez baktı. Arkasında tam olarak net bir şekilde göremediği biri vardı. Hemen kafasını öne çevirdi ve o kadar hızlı koşuyordu ki kafa hizasındaki inşaat demirini görmedi ve kafasını çevirdiği gibi demire çarpıp yere düştü. Bayılmadan hemen önce adamın ona yaklaştığını gördü son kez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Rüya
Mystery / ThrillerGerçek ile Rüya ayırt edilebilir mi? Bora gördüğü rüyalar veya yaşadığı gerçek olayları karıştırıyor ve neyin gerçek neyin rüya olduğunu bilemiyor. Her nerede çözüm aradı veya her kime başvurduysa da hiç kimse çözüm bulamadı. Kendisi Hariç. "Korkuda...