Parlak ışık

272 34 60
                                    

Lütfen hikayemi oylayın bende diğer bölümleri getiriyim. Çünkü hikayemi oylarsanız hikayemi sevdiğinizi düşünürüm.yazım yanlışları olabilir onun için özür dilerim.

Yatağımda uyuyordum taki annem beni uyandırana kadar.

- Sena uyan hadi kahvaltın soğucak.

- Tamam anne.

Kardeşim yatağından olmadığına göre yine benden önce uyanmış.

Hızlıca hazırlanıp banyoya gittim. Ellerimi , yüzümü yıkadım. Aynadan kendime baktım. Kahverengi parlak gözlerim, omuz hizama gelen hafif dalgalı kumral saçlarım, pembe dudaklarım,küçük burnum ve buğday renginde tenim vardı. Uzun lafın kısası çok güzeldim. Arkadaşlarım hep överdi beni. Banyodan çıktım.

Hemen sofraya oturdum. Çok açtım.

Annem sofrada yoktu. Sadece ben ve kardeşim vardı.

Yemeğe başlar başlamaz kardeşim üstüme yemek döktü. Elbisem berbat olmuştu. Oysaki daha yeni almıştım.

Uzun bir of çektim. Şevval'e çatık kaşlarımla bakıp konuştum.

-  Şevval ne yaptın ya? Sayende elbisem mahvoldu.

- Teşekkür ederim.

Çatık olan kaşlarım kardeşimin son cümlesi ile daha da çatıltı.

- Çok gıcıksın.

- Biliyorum.

Evet böyle yaramaz , gıcık ve çok bilmiş bir kardeşim vardı. Gözleri benimkilere benziyordu. Saçları benimkinden kısa yani omuzunun üstüne geliyordu. Küçük tatlı dudakları vardı. Saçları benimkinin aksine koyuydu. Çok tatlıydı. Ama dıştan ne kadar masum gözüksede gerçekte öyle değildi.

Kardeşim daha fazla beni sinirlendirmeden direk odama -yeni elbise- giymek için gittim. Odanın kapısını açmayı denedim ama kapı kilitliydi.

Annemin yanına gidicektim ama annem yoktu. Kardeşime:

- Annem nerde?

Dedim. Yediği çikolatalı ekmeği ağzının ve parmaklarının her yerine bulaştırıp bana dönerek

- Az önce dışarı çıktı. Sanırım işi vardı.

Diyip parmaklarına bulaşmış çikolatayı yalamaya başladı.

- Peki ya odanın kapısını kim kilitledi?

- Annem kilitledi.

- Neden?

- Bilmiyorum galiba ben odayı dağıtmiyim diye kilitledi.

Haklı.

- Anahtar nerde?

- Bilmiyorum bilsem ben gidicem odaya.

- Neden? Odayı dağıtmak için mi?

- yani sayılır. Sen nerden biliyorsun odayı dağıtıcağımı?

- Her gün aynı şeyi yapıyorsun. Bir gün odayı dağıtmasan kendimi şu camdan atardım.

- Öylemi. Hiçte bile. Ben çok akıllı bir kızım.

- Belli oluyor. Zaten bana zararından başka hiç bir şeyin dokunmadı. Hep kendi bildiğini yapıyorsun.

Ellerini beline koydu ve 'çok bilmiş' bir suratla cevap verdi.

- Benim sana ne zararım dokundu?

- Acaba elbiseme yemek bulaştıran kimdi?

- Ben.

- Peki hep eşyalarımı karıştıran -çalan- kim?

Düşünür gibi yaptı.

- Ben olabilirim.

- Peki sırf kıskançlığından dolayı ödevleri mi yırtan kimdi?

- Akıllı ben.

- Odayı her zaman dağıtan kimdi?

- Ben değil.

- Nasıl? Her zaman sen dağıtıyorsun odayı.

Kollarını birleştirdi.

- Hiçte bile ben sadece belki gizli bir geçit vardır diye odayı arıyordum.

- Ne? Gizli geçitmi? Öyle bir yerin olduğunu sanmıyorum.

- Hayır var. Ve bulucam. Çizgi filmlerde oluyor burda niye olmasın?

- Sen ve hayel gücün. Hangi alemdesin?

Birden kapı sesi geldi. Gelenin kim olduğuna bakmak için kapıya yöneldim. Annemi görünce çok sevindim. Sabah beni uyandırıp nereye gittiki?

- Anne nerelerdeydin?

- Ekmek az kalmıştı da yukardaki  marketten bir tane alıp geldim.

Diyip elinde tuttuğu poşeti yukarı kaldırıp bana gösterdi.

- Peki odanın anahtarı nerde?

Annem hırkasının cebinden anahtarı çıkartıp bana uzattı.

- Al canım.

- Teşekkür ederim anne.

- Bir şey değil tatlım.

Tam odama gidicektim ki annem elbisemin kirlendiğini fark etti. Ve beni durdurdu.

- Üstüne ne oldu senin? Yeni almamışmıydın?

- Evet ama Şevval gibi bir kardeşimin -kızının- olduğunu unutuyorsun. Ondan başkası nasıl benim üstüme yemek dökebilir?

- Haklısın. Ama yanlışlıkla olmuştur.

- Tabi tabi.

diye sessizcene mırıldandım ve odama yöneldim. Kapının kilidini açar açmaz Şevval de koşarak odaya girdi. Ve önüme geçti.

Arkasından seslendim.

- Yine odayı mı dağıtıcaksın?

- Hayır tavşanımı arıyorum.

Gözlerimi devirip kıyafet dolabıma yöneldim.

Yeni bir elbise arıyordum. Birden ne olduğunu anlamadan kardeşim beni itti. Kafam gardolabın içine girdi. Canım çok acıyordu.

- Ah kafam.

Diye bağırdım. Şevval 'e  kızgın bir şekilde dönerek:

- Ne yapıyorsun ya sen?

Dedim.

Beni duymadı. Gözleri parlıyordu. Arkama doğru baktım.

O an çatık olan kaşlarım şaşkınlıktan havaya kalktı.

Bir de ne göriyim göz kamaştıran bir ışık.

{Düzenlendi}

...

Kısa MaceraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin