-7-

15 2 1
                                    



BÖLÜM -7-

'KAHRAMAN'

"Ne o? Sende mi dalga geçeceksiniz?" Gözlerime bakıp kafasını elime çevirdi. "Elini uzat" ne? Elini uzat derken. Annesinin hesabını sorar, kendi laf sokar da elimi niye uzatayım. Tek kaşımı kaldırdım."neden?" Gözlerini devirdi. "Uzat dedim. " 'Allah Allah ya. Uzatmassam nooolur' diyemedim. "Hayır" diyebildim sadece. Hayır ne lo? Sertçe elimi çekince gözlerim Kocaman oldu. Aniden elimi geri çektim. "Ayy sapık mısın?!" " Ulan elin kanıyo salak. Tırnaklarını geçirdin değil mi? İltihap kapmasın diye uğraşıyorum. " Kocaman olmuş gözlerim normale dönünce elimi uzattım. Avucumu açıp pamuğa bir şey döktü. Pamuğu yaranın üstünde gezdirirken fırsat bu fırsat diyip incelemeye başladım. Gözleri kahverengiydi. Peeh. Saçları siyah önden uzun dağınıktı. Yani. Normalde yakışıklı çocuktu. Ama benim yakışıklı çocuk anlayışım farklı olduğundan çok da gözümde büyümemişti. Ben sarışın mavi gözlü çocukları yakışıklı bulurdum. Sevmezdim. Kalbimde o vardı.Eskiden sevgililerim olmuştu. Ama hiçbirini sevmemiştim. Sadece , sevgiliydiler.

Son olarak elime yara bandı yapıştırıp diğer elime geçti. "Bunları nereden buldun?"bana bakmadan cevapladı. "Babam doktor. Çantasında her zaman bulunur bunlar. " başka soru sormayıp beklemeye başladım. Ağlamam durmuştu. Sesi.. Güzeldi. Sesini duymak için konuşturası geliyordu insanın.

Gözlerine odaklandım. Sadece kahverengiydi. Bir özelliği yoktu. Ama sanki türünün tek örneği gibiydi. Gözlerini kaldırıp bana baktı. "Bitti""teşekkür ederim" diye mırıldandım. Ayağa kalkıp eşyalarını topladı. Yüzüme bakmadan kapıya yöneldi. Tam çıkacakken sözlerim onu durdurdu. "Neden bana yardım ediyorsun? Annene o kadar laf ettim. "Kafasını çevirmeden cevapladı. "Çünkü babasızlığı çok iyi biliyorum. "Arkasında kafası soru işaretleriyle dolu beni bırakarak odadan çıktı. Babasızlığı derken neyi kastediyordu? Babası vardı. Bunu düşünmeyi sonraya bırakıp yatağa uzandım.

********

Ayağımla yerdeki taşı fırlattım. Müziğin sesini biraz daha yükseltip yürümeye başladım. Olayın üstünden 3 gün geçmişti. Elif teyze kızmamış, aksine Mutlu olmuştu. Gerçi kim kendine onca laf eden birisi evden kendi rızasıyla çıkmasına engel olur ki?

Son hafta olduğundan okula gitmiyordum. Dışarıya hava almaya çıkmış, serseri serbest stilimle takılıyordum. Dizi yırtık dar siyah pantolon. Yine siyah göbek hizasında biten sıfır kol bir üst. Belime bağlanmış Kırmızı-siyah kareli gömlek. Beyaz konverslerim. Ve kulağımda siyah kulaklığım. Siyah. En zarif,en asi renk. Basit ama en özel renk. En dışlanan ama en çok kullanılan renk. Kir tutmayan renk. Siyahın çok boğuk bir renk olduğunu söyleyenler. İnsan sadece siyah giyinse bile kendi güvende hissediyor. En gerekli, bir o kadar gereksiz bir renk. Giyindiği insanın ruhuna kadar hükmeden renk.

"Pişt! Selam güzelim. Bakıyorum da yalnızsın. Ama olmaz ki böyle tek başına. "Kafamı çevirmeden yürümeye devam ettim. "Değil mi? İti var kopuğu var. " göz ucuyla söylediğime sırıttığını gördüm.

Kahretsin

Birden önüme geçtiğinde bıkkınca ona baktım. Korkuyordum. Ama hiç bir zaman bunu belli etmedim. "Gözünün çevresi bu renkte iyiydi aslında. Ama morda yakışabilir." Sırıttı. "Önce senin boynunda bir morluk bırakıcağım güzelim" dişlerimi sıkıp birbirine sürttüm. Elimi bir saniye der gibi kaldırıp 5 saniyede bileğimdeki Tokayla saçımı topladım. Son kez sıkılaştırıp geri yaklaştım. "Gözünün morarmasını dileyeceksin. " deyip dizimi bacak Arasına geçirdim. Acıyla inlerken kafamı alnına geçirip yere düşüşünü izledim. Yanına eğilip duyabileceği kadar yaklaştım. "Bidaha bana bulaşma domuz. Her zaman yalnız değilimdir" deyip anahtarlığımı havaya kaldırdım. Dışarıdan baykuşa benzeyen yanındaki düğmeye basınca içinden bıçak çıkan çakıyı gösterdim. Gözleri korkuyla irileşirken kafasını hızla salladı. "Zeki çocuk. "

Ayağa kalkıp arkamı döndüm. Görmeyeceğini bildiğimden sırıtarak yürümeye başladım. Elimi pantolonumun cebine sokup cebimin içindeki anahtarımla oyndadım. Bu çakıyı bana o vermişti. "Her zaman yanında ben olamassam sahipsiz sanmasınlar. Gerçek hayat acıdır. Masallardaki gibi her zaman prensin seni kurtarmaz. Bazen kendi Kahraman'ın sensindir " demişti bana. O günden beri kendi kahramanım bendim. Tam ihtiyacın olduğu zamanda prensinin gelip seni kurtarması masallarda olurdu. Dilemezdim zaten. Kendi Kahraman'ın yine kendim olmasını isterdim.

Ama benim kahraman hep sendin...

*********

Sebepsizce Deniz'in dalgalını seyrederken sırt çantamı açıp içinden sigara paketini ve çakmağı çıkardım. İçinden bir dal çekip, paketi geri çantama koydum. Öyle çok sigara içmezdim. Haftada en fazla iki dal. Öyle içtikçe içesim gelmiyordu. Tadını hiç de sevmezdim aslında. Ama acılarımın üstüne geçici bir duman oluştururdu. Sigarayı ağzıma koyup çakmağı arkasına tuttum. Ağzıma duman dolarken hafif Boğaz'ıma kaçtı. Uzun zamandır içiyordum. Ama sık içmediğim için Boğaz'ıma biraz kaçıyordu.

Kendime ceza verir gibi dumanı hemen bırakmadım. Böyle yapmak hoşuma gidiyordu. Belki de acı duymak acılarımı hafifletiyordu. Bilmiyorum.

Ağzımı açıp dumanın serbest kalmasına izin verdim. Sigaram bitene kadar oturduktan sonra sigarayı yere bastırarak söndürdüm yanımdaki çöpe attım. Asla yere atmazdım. Başkasının yapmasınada haz edemezdim. Bir kaç kişiye daldığım olmuştu.

Otobüs durağına yürümeye başladım. Müziğin sesini ayarlayıp şarkıyı mırıldanmaya başladım.

"Dem. Ellerin tenime değer. Hayat ne boşmuş meğer"

Otobüs durağına gelince saate bakıp otobüsü beklemeye devam ettim. Yola bakarken lacivert bir spor araba durağın önünde durdu. Zengin züppeler diye geçirdim içimden. Yola bakmaya devam ederken arabanın camı açıldığında, şaşkınca Kaş'larım kalktı.
"Doruk Yılmaz hizmetinizde."

SONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin