MELEZ KAMPI | SEZON1: YAŞANABİLİR DÜNYA
Merhaba, hmm şey, ben İan. Yaklaşık 2 saattir koşuyorum ve şuan sizinle hiç konuşacak halim yok. Bu yazıları neden kalın yazdığımı da bilmiyorum. Durun değiştireyim. Olmuş olmalı. Her neyse yaklaşık iki saattir bir keçinin peşinden durmaksızın aptal bir tepeye doğru koşuyorum. Tek bildiğim yani keçinin bildiği o tepenin bizi güvende tutacağı. Neyden mi? Tabii ki arkamızdaki tazı sürüsünden! Ha bir de köpeğim var. Jesse. Önceden onun peşinden koşuyorlar sanıyordum. Meğerse benim ve keçinin peşindelermiş. Evdeyken daima tembellik eden yemek yiyen ve uyumaktan başka hiçbirşey yapmayan o hayvan kıç korkusundan olmalıdır ki benim iki kilometre önümde koşuyordu
''Tanrıya şükür ki sonunda vardık'' diye bağırdı keçi. Bir dakika, keçiler konuşamaz.
''Neye vardık? Bahsettiğin yere mi?''
''Evet sadece birkaç yüz metre var.''
Yaklaşık 7 saniye sonra birşeyi kesinlikle kavradım. ASLA ARKANA BAKARAK KOŞMA! En son koca bir meşe ağacına çarptığımı hatırlıyorum. Uyandığımda halen o ağacın altındaydım ki sanırım bayılalı çok olmamıştı. En fazla 2-3 dakika. yaklaşık yirmi kadar çocuk tazıların üstüne yürüyorlardı. Aslında koşuyorlardı.
''Hey dostum, siz neyin kafasındasınız? Onlar tazı be!''
''Sen hangi kafadaysan biz de o kafadayız arkası dönük koşan gerizekalı. Aslında bu bir yetenek olmalı. Daha önce hiç böyle birşey yapanı görmemiştim.''
Arkaya baktığımda benimle konuşanın bir Victoria Secret Meleği olabileceğini düşündüm.
''O düşünceyi çıkar aklından.''
''Hangi düşünceyi?''
''O düşünceyi işte!''
''Ne yani aklımı okuyabiliyor musun''
''Tabii ki.''
Hemen horozları düşünmeye başladım. Çünkü onu düşünsem aklımı okuyup nasıl güzel bir yüzünün olduğunu ve çok seksi göründüğünü düşündüğümü şıp diye anlardı herhalde.
''Düşünecek daha iyi birşey bulamadın mı?''
''Horozlar iyidir.''
Sanırım yine istemeden yanlış birşey düşünmüş olacağım ki kafama kalkanla bir tane geçirdi. Biraz başım döndükten sonra kendime geldim.
''Gel seni içeri götüreyim.''
''Bunlar ne olacak?''
''Ha onlar tazıları halleder. Halen kampın sınırları dışındasın gel de sana neler döndüğünü anlatayım.''
Jesse'yi kızın kalkanını kemirirken gördüm. Görünüşe göre kız bunun farkında değildi. Ben gülmeye başlayınca o da farkına vardı.
''Bu lanet köpek de kimin!''
''Jesse buraya gel kızım''
''Bir köpeğimiz eksikti''
''Kapa çeneni o benim köpeğim.''
Jesse'yi kucağıma aldıktan sonra ağaçların arasından geçtik. Büyük bir kulübede bana olayları anlatan bir at adamdan sonra hiçbirşeye şaşırmama olanak kalmadı. Bir de şu şarapçı herif vardı. Ne yapıyordu anlamıyorum. Bardağa şarap dolduruyordu. Tam içerken şarap suya dönüyordu. Adamın bir tanrı olduğunu öğrendikten sonra az da olsa tırstım. Adı Dyonisos'tu.
''Kampa hoşgeldin hmmm''
''ian efendim, ian.''
''Kampa hoşgeldin 'ian' ''
Kız şaşırdı.
''Aman tanrılarım Adını doğru söyledin!''
''Kaybol Averice.''