Bölüm 4

54 12 7
                                    

Hİ GUYS. HAFTAYA YAZAMAYACAĞIM İÇİN BU BÖLÜMÜ HEMEN YAZIP YAYINLAMAK İSTEDİM. AÇ KALMAYIN YAVRULARIM. DSKLFJLFS. HER NEYSE UZATMADAN İYİ OKUMALAR.

BÖLÜMÜ OKURKEN MUTLAKA MULTİDEKİNİ İZLEYİN !!!

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Düşüncelerim beynimi patlatacak hale gelince çarenin dans etmek olduğuna karar verdim. Beni tek rahatlatacak şey.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Bilgisayardan şarkıyı açıp odanın ortasına doğru geri geri adımladım. Pozisyonumu aldım. Pointe ayakkabılarımı hep çantamda taşıdığımdan dolayı sınıftan çıkarken yanıma alıp şarkıyı açmadan önce giymiştim.

( ŞARKI: WHEN THE WAR IS OVER -MULTİDE VAR- ORADAKİ KIZI DA -RİLEY- AYZA OLARAK DÜŞÜNEBİLİRSİNİZ )

Şarkının yavaş kısımlarında bedenim yorgunluğumu ve üzgünlüğümü ele verirken hızlandığında bıkkınlığım ve sinirim eyerleri aldı.

Bir ayağımı uzatarak yere oturdum ve ellerimle ayağımın üstüne kapandım.

Benim dünyamın çıkış kapısından, gerçek hayatın giriş kapısına geçmiştim şimdi. O sıkıcı ve bunaltıcı hayata geri dönmüştüm. Biraz önce harikalar diyarında olduğumun tek kanıtı sık aldığım nefeslerimdi.

Ah kokusu bile değişikti. Dans ederken hoş ve rahatlatıcı koku, yerini dünyada olduğumu anladığım o iğrenç kokuya bırakmıştı. Ya da... Terlemiştim. Kokuyu anlamak için kesik birkaç nefes aldım. Evet terlemiştim. Her neyse.

Hala oturur pozisyondayken doğruldum ve ellerimi bacağımın ik yanına yasladım.

Aklımdaki boşluğu doldurmak için ilk soru kapıyı çalmıştı bile.

Dans ederkenki öfke Kaan'a karşı mıydı yoksa Rüzgar'ın yalanına karşı mı ?

Kaan... Ah açıklama bile yapamıyordum. Belki de yeterince tanımıyordum. Bilmiyorum. Koskoca bir seneyi birlikte geçirmemize rağmen o bir sene içinde tanınmaz hale gelmişti. Eski Kaan'ı adım gibi bilirdim. Ama yeni Kaan tanınmazdı. Sağı solu belli olmayan o ergen tiplere benzemeyi kendine görev bilmişti. İşin garibi beceremiyordu. Evet onu tanımayan biri inanabilirdi, ama önceden tanıyan biri karakterinin el vermediği davranışları yakalayabilirdi. Yapmacık duruyordu ya.

Diğer yanda da Rüzgar ve yalanı. Okulda - her ne kadar gıcık etse de - gayet eğlenceli birine benziyordu. Ama kavgadan sonraki o bakışları anlamadığım bir şekilde kara kara düşünmeme sebep oluyordu, kendimi suçlu hissettiriyordu. Sonra da o iğrenç yalanı...

O hiçbir yalana dayanamayan gerzek tiplerden değildim gerektiğinde küçük yalanlar ben de söylüyordum ama bu çok rahatsız etmişti.

Zil çaldığında sadece girmediğim ders değil, düşüncelerim de bölündü.

Sınıfa doğru yürürken koridorda bana doğru koşan Duygu'yu görünce minik bir yalan için derin bir nefes aldım.

"Ayza nerdeydin kızım ? Niye derse girmedin ?"

"Acıkmıştım kantinde tıkındım."

Neden mi yalan söyledim ? Bilmiyorum. Birkaç kişi hariç hiç kimsenin bu denli iyi dans ettiğimi bilmesini istemiyorumdum. Bale öğretmenim, baledeki arkadaşlarım, ailem ve Kuzenim Berke hariç hiç kimse bilmiyordu. Biliyorum şimdi çok saçma geliyor size ama böyle daha rahat oluyorum.

" Yaa beni de çağırsaydın keşke. Ben de davar gibi acıktım. Zaten biyolojiden nefret ediyorum. Bahane olurdu. "

" Ne bileyim açlıktan düşünemedim herhalde. Söz bir dahaki sefere çağırıcam. "

" Söz dedin bak ?"

" Söz dedim Duygu. "

" Unutmam bilirsin ?"

" Ay unutma Duygu Allah Allah."

"Tamam tamam." dedi gülerek." Yemeği Rüzgarla mı yedin ?"

"Ne Rüzgar' ı be ?! Kendim yedim."

"Hee. Ne bileyim Rüzgar da derse girmedi de acaba birlikte mi yediniz diye düşündüm canım. Sen de hemen ne bu şiddet bu celal !"

"Derse girmedi mi ? E nerdeydi ki ? "

"Maviş gözlüm, kıt beyinlim, spastik özürlüm, nerede olduğunu bilseydim birlikte mi yemek yediniz diye sorar mıydım ha ? Mantıklı bir cevap bekliyorum senden. Ayol arada hızını alamadın beynini de mi yedin ?!"

" Sen geç dalganı. Zaten Kaan yüzünden kafam bi dünya bi de beyin gerektiren şeyler sorma bana !"

" Sahi sizi yeni gelen yakışıklıyla konuşurken gördüm. Emir miydi neydi adı ? Ne ayak ?"

" Kavgayı anlattı be. Fesat."

" Teşekkür ederim bugün aldığım en güzel iltifattı."

" Heğğeeeyy bu benim lafımdı ! Yollu !"

Yüzünde piç gülüşüyle omuz silkerek " Paylaşmak sevaptır Ayza." dedi.

Sadece "Eeğğvv !" diyerek göz devirdim.

Son 2 derse de girdikten sonra ilk günün sonu gelmişti. Duygu'yla vedalaşıp ayrı otobüslere bindik.

Eve geldiğimde klasik "İlk günün nasıldı Ayza ?" sorgusu başlamıştı.

Ben de olmazsa olmaz o mükemmel Ayza cevaplarımdan birini verdim.

" Okulu dinazorlar bastı."

Aslında bu cevabı hep değiştirip sunuyordum. Örneğin : Acun sırf bizim sınıfa özel tüm öğrencileri, Ilıcalı servetine ortak etti; okula bombe düştü; uzaylılar Şerafettin Abiyi çok güzel yemek yapıyor diye bizim okulun kantininden alıp kendi yemekhanelerine ışınladı; Ajdar yeni şarkısının klibinde bizim sınıfı oynatmaya karar verdi...

Babam bu cevapları saçma bulup homurdansa da annem bana ayak uydurup "Yaa ?, Cidden mi ?, E süper o zaman !" gibi destekleyici ifadelerde bulunuyordu.

Annemi seviyordum kimi zaman o da benim bu davranışlarım karşısında homurdansa da çoğunlukla bana katılırdı.

Hemen yukarı çıkıp bilgisayarımı açtım ve dizi izlemeye başladım. Bu Netflix resmen bi hazine. Abi acayip müko diziler var. Son 3 bölümü kalan ve bu gün bitireceğim Riverdale' i açıp izlemeye başladım. Ya bu Jughead' e bayılıyordum! Yi bini parçala bini seni çılgın Jugheağağad!

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

SONUNU NASIL BİTİRECEĞİMİ BİLEMEDİM AQ. HER NEYSE DİĞERLERİNE KIYASLA BİRAZ KISA BİR BÖLÜM OLDU AMA İDARE EDİN ARTIK. LÜTFEN EMEĞE SAYGI; OKUNMALAR, OYLAR, YORUMLAR ÇOK AZ GELİYOR. SİZDEN TEK RİCAM BU. HADİ GÖREYİM SİZİ YAVRU KIVILCIMATÖRLER !








KıvılcımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin