Bölüm 1 -Beginning-
“Anne hediyemi ne zaman vereceksin?” diye sordum heyecanlı gözükmeye çalışarak. Aslında çalışmıyordum çok heyecanlıydım. Arka koltukta çocukça heyecanım içimde büyüyordu sadece. Pembe tülüş elbisemi giymiştim ve bir sürü bilezik, kolye takıştırmıştım. Bugün benim doğum günümdü. Tam 6 yaşıma girmiştim. Anneme meraklı gözlerle bakıyordum. Annem ön koltukta kısa bir dönüş yaptı. Emniyet kemerini takmıştı ve dönüşünü biraz zorlaştırıyordu. “Evde vereceğim merak etme Marya.” Ve ardından o mükemmel gülümsemesini gönderdi. Gözlerinin kenarları çizgi çizgi olmuştu ve gülümsediğinde o mükemmel gamzelerini görmüştüm. Bebeğimi kucağıma çektim ve onun saçlarıyla oynamaya başladım. Sapsarı saçları vardı, masmavi gözleri ve benim gibi pembe bir elbisesi vardı. Geceleri bazen uyandığımda bu bebeğe sarılıp uyuyordum. Adını Clara koymuştum. O benim arkadaşımdı. En sevdiğim bebeğim oydu. Bir kez daha saçlarını okşadım. Arabanın camından dışarıya baktım. Dışarıda yağmur yağıyordu ve damlalar cama çarpıp süzülüyordu. Onları izlemek en sevdiğim şeydi. Yağmuru hep sevmiştim. Bazen annemden izinsiz kapıyı açıp bahçeye çıkardım ve koşardım yağmurun altında. Islanmayı çok seviyordum. Sonra hasta olurdum tabiî ki de. Ateşim çıkardı ve öksürürdüm. Başımı tekrar Clara’ya çevirdim. Gülümsedim ve tekrar cama döndüm. Bu sefer ağaçlar ve evler daha hızlıydı. Babama baktım. Kaşları çatıktı ve alnında çizgiler oluşmuştu. Aynalara bakıp duruyordu ve nefes alışverişi hızlanmıştı. Burun delikleri hızla kapanıp açılıyordu. Babamın tedirginliğini annemde fark etmiş olacak ki “Yavaşlamalısın. Çok hızlı gidiyo-“ annemin sözünü babam kesmişti. Hem de bağırarak… Ellerinin titrediğini ve gözünün seyirdiğini görebiliyordum korkmuştum çünkü babamı hiç böyle görmemiştim. “Marya’yı ve kendini koru! Çabuk! Elisa sana çabuk dedim! Eğilin!” Dışarıda yağmur yağıyordu ve babam bağırdığında şimşek çakmıştı. Çok korkmuştum ve ağlamaya başladım. Annem kollarını bana doğru uzattı. Emniyet kemerini çözdü ve minyon bedeniyle yanıma geçti. Benim üzerime kalkan olmuştu sanki. Babam daha da hızlanmıştı bağırıyordu ve ben daha çok korkuyordum. Ağlamam artmıştı. Annemde ağlıyordu ve beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Pencereden görebildiğim kadarıyla siyah bir karaltı geçti. İki tarafta da o siyah karaltı vardı ve camda adamın elinde siyah bir şey vardı. Oyuncak tabancaydı. Gülüyordum. Amcalar bizimle oyun oynamak istiyorlardı. Annemi üstümden itmeye çalıştım. Annemin kollarında nasıl becerebildiysem birden sıyrıldım ve koltukta ayağa kalktım. Annem o şokla benim kolumdan çekmeye çalıştı ve ben aşağıya düştüğümde annem kalkmıştı. O anda 2 ses duydum. İki karaltıda gitmişti sonra. Oyun bitmişti. Anneme döndüm adamlar gitmişti. Kaçmışlardı. Annem yanımda yatıyordu. Başında kırmızı bir şey vardı. Babama baktım babam direksiyonun üzerinde yatıyordu.O'nda da aynı kırmızı şey vardı. Araba çok şiddetli sallandı. Koltuktan araya düştüm. Annemin bedenide üstüme yuvarlandı. Araba çok hızlı çarpıyordu ve bağırarak ağlamaya başladım. Araba öyle bir zıplamıştı ki döndük zannetmiştim ama gerçekten dönmüştük ve araba ters düşmüştü. Arabanın camları kırıldığı için parçalar vücuduma saplanmıştı. Bende de o kırmızı şeyden vardı. Annemin elini tuttum. Hıçkırıklarla ağlıyordum. Son bir vuruş daha ve…
Derin bir nefes alarak açtım gözlerimi. Titriyordum yine yatakta. Ellerimi yüzüme kapattım. Yanaklarım ıslanmıştı, ağlamıştım. Bacaklarımı yatağın yan tarafından sarkıttım ve başucumdaki bir bardak suyu aralıksız içtim. Ellerim titriyordu. Annemle babamın öldüğü günü her gece rüyamda görüyordum. O gün amcaların oyun oynadığını sanarak kalkmıştım ayağa. Ama öyle olmadığını nereden bilebilirdim ki? Eğer ayağa kalkmasaydım belki anneme bir şey olmayacaktı. Bacaklarımı tekrar yatağa çıkardım ve ellerimle kendimi geri ittim. Yatağın başlığına yaslandığımda bacaklarımı kendime doğru çektim ve ağlamaya başladım. Her lanet gece böyle oluyordu. İçimde fırtına kopuyordu. Kendimi yalnız hissediyordum. 16 yaşındaydım ama bir hiçtim sanki.
Yarın yetimhaneden çıkıyordum. O kazadan sonra kurtulan sadece bendim ve kimse beni istememişti. 16 yaşıma kadar burada kaldım. Sürekli inatçılık yapıyordum ve kimseyi dinlemiyordum. Bunun sonucunda dayak yiyordum. Ceza veriyorlardı. Bu yüzden vücudumda bir sürü yara vardı. Ama acımıyorlardı. Ben hissetmiyordum ya da. Kalbim acıyordu çünkü. Oyunun o gün bittiğini sanmıştım. O adamların oyun oynadıklarını…
Halbuki oyun daha yeni başlıyordu.
("BU SADECE BİR BAŞLANGIÇ.")
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"KİLİT NOKTASI"
Teen Fiction"Her başlangıç bir sonu getirir beraberinde ve her son parçasıdır bir başlangıcın."