Patron ağır ve kendine güvenen adımlarıyla önümde yürümeye başladı. Diğer adamlardan biri arkadan ittirdi ve yürümemi söyledi. İkiletmeden patronu takip etmeye başladım. Bu arada evin ya da sarayın demeliyim çevresini inceliyordum. Temiz ve bakımlıydı, eski bir yer yoktu evde. Eve yaklaştıkça içimi bir korku sarar oldu. Gelecek zamanlarımın hepsi burada, bu adamın elinde geçecekti. Belki de bana işkence edecekti. Korku içimde alev almaya hazır kor gibi duruyordu. Sadece rüzgarın esmesini ve alevin büyümesini sağlamak için hazırda duruyordu.
Evin büyük kapısından içeri kalbim ağzımda atarak girdim. Evin içi de dışı gibi çok ihtişamlıydı. Şamdanlar, büyük avizeler, tablolar ve daha bir çok eşya… Bu kadar zengin olması beni korkutmuştu. Bu adam tehlikeliydi ve ben ne yazık ki bu tehlikenin tam ortasına düşmüştüm. Patron “Olivia!” diye bağırdı tam önümde. Küçücük bir kadın koştura koştura tahminimce mutfaktan çıkıp patronun tam önüne geldi. Başı eğikti ve korkuyordu. Patron kendini dikleştirerek “Marya’ya odasını göster. Sana anlattığım gibi ona da anlat.” Dedi ve bastonunu yere vura vura merdivenlerden yukarı çıktı. Kadın önüme doğru çekingen adımlarla geldi ve kenara çekilip kolunu uzattı. “Buyrun efendim.” Dedi. İncecik bir sesi vardı. Arkamdaki adamlardan biri yine omzumdan ittirdi. Sendeleyerek bir adım attım ve başımı arkaya çevirdim. Bir süre iki adama da bakıp tekrar önüme döndüm. Kadın hızlanıp önüme geçti ve bana yolu gösterdi. Başını yerden kaldırmıyordu. Merdivenlerden çıkıp bir kapının önüne geldiğimizde durdu. Bende arkasında durdum. “Buyrun efendim odanız. İçeride size patronun dediklerini anlatmalıyım.” Dedi. Kadının yanından geçtim ve kapının kulbuna elimi uzatıp aşağı çektim. Odaya girdim. Kocaman ve karanlıktı. İncelemeye fırsat bulamadan kadın önüme geçti ve dolabın yanına gitti. “Kıyafetleriniz burada efendim. Diğer ihtiyaçlarınızda –çekmeceli bir dolabı işaret ederek- burada. Patron sessiz olmanızı ve kimseyi rahatsız etmemenizi söylememi istedi. Verilen emirlere sorgusuzca itaat etmeliymişsiniz. Silah eğitimi ve dövüş dersleri alacağınızı bildirmemi de istedi. … Şimdilik bu kadar efendim. İstediğiniz bir şey var mı?” dedi kadın. Gözlerimi kadına diktim. Başı hala eğikti. “Adınız ne?” diye soruverdim birden. Kadın şaşkınlıkla kafasını kaldırdı ve tekrar indirdi. “Olivia efendim. Ama benim sizinle konuşmam doğru olmaz. Patron kızar. Bir isteğiniz var mı?” dedi tekrar incecik ve ürkek çıkan sesiyle. “Hayır.” Dedim bende gözlerimi üzerinden çekmeden. Kadın arkasını dönerek kapıyı açıp çıktı. Artık odamda şaşkın şaşkın tek başıma kalmıştım.
-4 GÜN SONRA-
Katilimin yanında yaşamaya başlayalı tam 4 gün olmuştu. Kendime ait bir odam, dolabım ve yeni kıyafetlerim vardı. Kıyafetlerim benim giydiklerimden çok farklıydı ve hiç renkli kıyafetim yoktu. Hepsi siyah ve beyazdan oluşuyordu. Siyah ve beyaz pantolonlar,ceketler, gömlekler, tişörtler,
ayakkabılar, iç çamaşırları… Çarşaflarım bile siyahtı. Bütün hayatım değişmişti yurttan çıktığımdan beri. Yurttayken hiç böyle hayal etmemiştim. Aklımda hep şehre gidip küçük şirin bir cafede çalışıp kirada bir evde kalabilmekti. Belki okula bile giderim diye düşünüyordum. Kazandığım parayla lunaparka gideceğimi hayal ederdim, renkli kıyafetler alabileceğimi, samimi olduğum yeni arkadaşlarımla kahve içebileceğimi, belki bir erkek arkadaşım olabileceğini bile düşünmüştüm. Ama şu an içinde bulunduğum durumun yanından bile geçmiyordu hayallerim… Üzerimde dar deri bir pantolon, siyah bir atlet vardı. Saçlarımı sıkı bir şekilde at kuyruğu yapmış ve hafif kalem çekmiştim gözlerime. İlk geldiğimde odamda bana yardımcı olan kadın böyle yapmamı söylemişti. Kendimi hiç kendimmiş gibi hissetmiyordum. Dövüş dersleri alıyordum Her gün 2 saat. Silah kullanmayı da öğreniyordum. O adam dediğini yapıyordu. Beni kötü birine dönüştürüyordu. Beni değiştiriyordu. İçimdeki saflığın 4 günde kaybolduğunu hissedebiliyordum. Silah kullanmayı öğrenmiştim bile. Duruşumun, tutuşumun ve isabetlerimin çok iyi olduğunu söylemişti tabanca dersini veren adam. Belki de ben kötü kız olmak için doğmuşumdur.
Evin önündeki merdivenlere oturmuş bahçeyi izlerken bunları düşünmüştüm. Bunları düşünmekten bunaldığım için kalkmaya yeltenmişken omzuma birinin dokunup beni tekrar oturtmasıyla tekrar oturdum. Yanımda bir hareketlilik oldu ve patronun yanıma oturduğunu göz ucuyla gördüm. Bir süre ikimizde konuşmadık. Bu sessizlik beni rahatsız etmişti. Aradaki gerginlik iplerini tasmammış gibi hissediyordum. Patron bana bakmadan konuşmaya başladı. “Silah derslerini geçmişsin. Daha önce silah kullandın mı?” dedi kendine duyduğu güveni ortaya serercesine. Hemen cevap vermedim. Bu sorudaki amaç neydi? Burada kaldığım süre boyunca öğrendiğim en iyi şey düşünmeden ve mantığı kavramadan cevap vermemekti. “Hayır daha önce hiç silah kullanmadım.” Dedim sesimi yüksek ve ciddi bir tonda çıkarmaya çalışarak. Yine 5 dakikalık bir sessizlik olmuştu bundan sonra. Sıkılmıştım ve ayağa kalkıp arkamı döndüğümde patron sert sesiyle bana “Otur!” diye emir verdi. Dediğini ikiletmeden geri dönüp kalktığım yere oturdum. “Annenle babanı kimin öldürdüğünü biliyor musun Marya?” dedi. Çocukluğumdan beri merak ettiğim, intikam için yeminler ettiğim anları bana hatırlatan o can alıcı soruyu sordu. Bütün vücudumun gerildiğini, saç diplerimin bile bir garip olduğunu hissettim. Havadan mı yoksa sorudan mı bilmiyorum ama tüylerimde diken diken olmuştu. Başımı yerden kaldırdım ve gözlerimi adamın yüzüne sabitledim. “Bilmiyorum.” Dedim oldukça sert çıkarmayı başardığım sesimle. Patron alaycı bir gülümseme taktı yüzüne kısa süreli. Sonra yerinden yavaşça kalktı merdivenleri çıktı. Yürürken arkasından düşünmeden bağırdım. “Kim? Kim öldürdü onları?” dedim. Patron aniden durdu. Arkasını dönmeden başını sağ omzuna hafifçe çevirerek “Öğreneceksin Marya. Dediklerimi yaparsan öğreneceksin. “ dedi ve ağır adımlarla bu soğuk gecede sadece bastonun mermerde çıkardığı sesle uzaklaştı. Ben yüzümdeki şok verici ifadeyle, kalbimin heyecanlanmasıyla ve yaşlı gözlerle kalakalmıştım orda. Kendime geldim ve gözyaşlarımı geri yolladım. Yüzümü gökyüzüne kaldırdım ve bir süreliğine gözlerimi kapatıp derin nefesler aldım. Bu adamın dediklerini annemin ve babamın katilini öğrenmek için yapmak zorundaydım. Sonuç olarak kendim zarar görsem de intikamım için yapmak zorundaydım.
Üstümdeki şoku atabildiğimde hızlı adımlarla eve yürümeye başladım. Kapıyı hızlıca ittirip patronun odasına kendimden emin adımlarla gittim. Cesaretimi son kırıntılarına kadar kullanmak istiyordum. Botlarımın parkede çıkardığı seslerle hizmetlilerde dışarı çıkmışlardı. Patronun kapısının önüne geldim. Yine siyah iç karartıcı bir kapıydı. Kapının önüne geldiğimde içimde kor halinde bulunan saf öfke küçük bir rüzgarla alev almış gibiydi. Gözlerimi kapattım. Derin bir nefes alarak göğsümü şişirdim ve bir süre tutup geri verdim. Bunu yapabilirdim. O adama intikamım için itaat etmek zorundaydım. Gözlerin hala üstümde olduğunu hissediyordum. Ani bir patlamayla bağırdım. “İşinize bakın!” Ben bağırmazdım. İçimdeki son saflık kırıntılarını da kaybediyordum. Görevliler işlerine döndüler. Gözlerimi açtım ve kapıyı sert bir şekilde çaldım. Patron sanki geleceğimden eminmiş gibi alaycı bir ifadeyle kapıyı açtı. Gözlerimi gözlerine diktim ve beni tamamen değiştirecek o sözler çıktı ağzımdan. “Dediklerini yapacağım.” Gözyaşlarım yine gözlerime hücum ediyordu. Hızla döndüm arkama bakmadan yine sert adımlarla odama gittim. Kapıyı açıp arkasına geçtim ve sert bir şekilde kapıyı tekrar ittirdim. İttirmemle yere çökmem ve gözyaşlarımın yanaklarımdan süzülmesi bir oldu. Kendimi, saflığımı, annemin öğrettiği sevgiyi kaybetmiştim. Yalnızdım artık. Ağzımdan istemsiz bir hıçkırık kaçtı. İki elimi de ağzıma kapattım ve sakinleşmeye çalıştım. Ben ağlamamalıydım. Eğer ağlarsam intikam denen bir şey kalmazdı ortada. Güçsüz kalırdım. Kafamı yukarı kaldırarak gözyaşlarımı geri gönderdim. Artık kendimle başbaşaydım. Etrafımda kilidi çözmek için anahtar olmalıydı ve ben bu anahtarı bulmak için her şeyi yapacaktım. Yerden kalktım ve pencereye doğru yürüdüm gözlerimi yıldızlara dikerek sessizce fısıldadım. “Özür dilerim anne. Özür dilerim baba. Ben artık saf biri değilim. Ama intikamınızı her ne pahasına olursa olsun alacağım.”
ÇOK ÜZGÜNÜM BU BÖLÜM ÇOK GECİKTİ FARKINDAYIM. YAZ TATİLİNE GİRİNCE ECZANEDE ÇALIŞTIĞIM İÇİN VAKİT BULAMADIM. DAHA SONRA TATİLE GİTTİK VE GİTTİĞİM YERDE İNTERNETİM NE YAZIK Kİ YOKTU. TEKRAR ÖZÜR DİLERİM. BÖLÜMÜ ELİMDEN GELDİĞİNCE UZUN TUTMAYA ÇALIŞTIM. YORUM VE VOTELERİNİZİ BEKLİYORUM.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"KİLİT NOKTASI"
Teen Fiction"Her başlangıç bir sonu getirir beraberinde ve her son parçasıdır bir başlangıcın."