Lanetli -Bölüm 5-

74 10 7
                                    

      Doğumum lanetti sanki. Çocukluğunu yaşayamamış, sevmeyi ve sevilmeyi bilmeyen, yetim, şanssız, güvenemeyen bir kızdım. Hayatım doğumumdan itibaren yanlıştı. Bazen düşünüyorum. Annem bir keresinde herkesin doğmasının bir sebebi vardır demişti. Ben acı çekmek için mi doğmuştum? Yağmur damlaları yere düşüp yok olmak için mi doğmuştur? Güneş sadece Dünya’yı aydınlatıp ısıtmak için mi doğar? Ben bu hayatı yaşayacaksam neden doğdum?

             Aradan 1 hafta geçmişti. Patron dedikleri o adamı en son başarısız olduğum ve bacağımı kırdığım kaçışımın ardından odamda görmüştüm. Bir daha gelmemişti. Benim o adamla ne ilgim olabilirdi ki? O günden sonra beni kaçıran adamlar benimle uğraşmadılar. Sadece yemeğimi bırakıp gidiyorlardı. Bir de bacağım için doktor gelmişti. Şimdi alçıdaydı ve öncekine göre daha iyi durumdaydı.

               1 haftadır tek kelime dahi etmemiştim. Konuşmayı unutmuş gibi ya da dilsizmiş gibi… Kafamda milyonlarca soru birikmişti. Hep aynı sorulardı aslında. Annemle bu adamların ne ilgisi var? Bu adamlar annemi nerden tanıyor? Benim bu adamlarla ne ilgim var? Patron kim? Neden kaçırıldım? Hepsi beni bunaltıyordu. 1 haftadır banyoda yapmıyordum. Yurtta 2 kere yapardım haftada. Yurttan çıktıktan sonra yurdu özleyeceğim hiç aklıma gelmezdi. En azından orda konuşabileceğim bir kedim vardı. Ya da temiz kalabileceğim bir yer… Bu kadar zor olacağı hiç aklıma gelmemişti. Lanetliydim işte. Her insan şanslı doğmaz. Ben şanssız doğanlardanım. 6 yaşımda ailemi kaybettim. Kimse beni yanına almadı. Akrabalarımdan bi haberim. Kaçırıldım. Yurtta dayak yedim. Arkadaşım olmadı. Bacağımı kırdım. Hepsini ben yapmıştım. Aslında yorulduğumu hissediyordum artık. 16 yaşımda kendimi yorulmuş hissediyordum. Kitaplarda hiç böyle bahsetmezdiler. Benim yaşımdaki genç kızlar alışveriş yaparlardı, erkek arkadaşları olurdu, dedikodu yaparlardı, gezerlerdi, sinemaya giderlerdi… Bense bunları sadece kitaplardan okumuştum. İşte bu kadar şanssızdım.

              Düşüncelerime o kadar dalmışım ki kapının açıldığını ve doktorun içeri girdiğini fark etmemişim. Doktor güler yüzlü biriydi. Ama bu adamlarla takılması yanlıştı bence. Yatağıma yaklaştı ve “Oturabilir miyim küçük bayan?” dedi. Başımı bir kez salladım. Karşıma oturdu ve “Bugün nasılsın bakalım?” dedi. Yine başımı salladım.

                   Tam 1 haftadır her geldiğinde beni konuşturmaya çalışıyordu. Ama başımı sallamaktan başka bir şey yapmıyordum. Konuşmayı istemiyordum. Alçımı kontrol etti. “Daha iyisiniz küçük hanım. “ dedi. Birkaç yeri bastırdı bacağımda. Acıyıp acımadığını sordu ve başımı evet hayır anlamında salladım sorularına karşılık olarak. Sonra işi bittiğinde elini salladı ve dışarı çıktı. Kapı kapanmadan iki takım elbiseli adam içeri girdi. “Patron sizi götürmemizi söyledi. Patronun yanına gidiyoruz. Sakin ol. Seni arabaya taşıyacağız.” Dedi biri. Bunlar patrondan baya korkuyordu anlaşılan. Omuz silktim. Sonuçta beni öldüreceklerse de kaçmaya çalışmayacaktım artık. Karar vermiştim. Yoruldum çünkü. İkiside yatağımın yanına geldi ve yavaş hareketlerle beni ayağa kaldırdılar. Zar zor odanın  kapısının oraya kadar getirdiler. Zıplaya zıplaya yavaş yavaş evden dışarı çıktık ve siyah bir jipe bindirdiler beni. İki yanıma da beni taşıyan adamlar oturdu. Ön koltukta ve sürücü koltuğunda da oturanlar vardı. Anlaşılan bu kırık bacakla kaçacağımı felan düşünüyorlardı.

                     Saçma geliyordu artık. Sıkılmıştım. Bir an önce ölüpte kurtulmak istiyordum. Araba büyük bir gürültüyle çalıştı ve lastiklerin toprak yolda çıkardığı sesle  olanca hızıyla orman yolundan çıktı. Yaklaşık olarak 5 dakika sonra normal yola çıkmıştık. Araba daha da hızlandı. Başımı sağa çevirdim ve pencereden dışarıyı izlemeye başladım. En son 6 yaşımda arabaya binmiştim. Olanlarsa… Gözlerim dolmuştu. Ben niye o gün ölmemiştim ki sanki? Yavaş yavaş otobana çıkmıştık artık. Arabalar vardı yolda ıssız değildi. Bir süre sonra da binalar gözükmeye başladı. Şehrin içine gelmiştik sanırım.

                  Gözlerimin kapanacağını hissettiğimde başımı arkaya yasladım ve gözlerimi kapattım. Dünya da gözlerimi kapattığımda oluşan karanlık gibiydi. Ben ne zaman gülecektim? Kendimi mal gibi hissediyordum şuan. Oradan oraya götürülen mal. Kullanılmak istenen, kullanılan mal. Araba durduğunda geldiğimizi anladım. Gözlerimi açtım ve çevreme bakmadan yavaşça adamların yardımıyla arabadan indim. Yol buraya kadardı. Arkamı dönüp başımı kaldırdığımda böyle kocaman bir evle karşılaşacağımı hiç beklemiyordum işte. Ortada bir süs havuzu olan, arkada gördüğüm kadarıyla kocaman bir bahçesi olan, saray gibi bir ev. Küçük dilimi yutacaktım neredeyse. Evin kapısının açılma sesi geldiğinde bakışlarımı o tarafa yönlendirdim. Patron dedikleri adam elinde yine aynı bastonuyla dışarı çıktı. Ağır adımlarla mermerde biraz yürüdü ve önündeki iki merdiveni de inip yanıma doğru yürümeye başladı. Yüzündeki o sertlik aynı şekilde duruyordu. Gözleri yine aynı acımazsızlık ve özgüvenle bakıyordu. Gözlerimin içine işlemişti artık bakışması. Gözlerimi kaçırmadım. 2 adım uzağımda durdu. Kafasını yukarı hafif kaldırdı ve bana üstten baktı. Kendini beğenmiş bir tavır değildi bu. Daha çok kendine güveni olan cesaretli bir katil gibiydi ve acımasızdı. “Merhaba Marya” dedi tok sesiyle. Başımı bir kez aşağı indirip kaldırdım. “İKİNCİ KURAL KÜÇÜK MARYA ; SANA SELAM VERİLDİĞİNDE KONUŞMAK ZORUNDASIN. HELE Kİ BENİM KARŞIMDA! ANLADIN MI BENİ?” dedi bu seferde. Konuşmak zorundaydım anlaşılan. “Evet” dedim sadece. Bende sert baktım. Kendine güvenen biri gibi. Sesim 1 haftadır konuşmamama rağmen beklediğimden daha cesaret yüklü çıkmıştı. Adamın dudakları yukarı doğru kıvrıldı. “AFERİN” dedi. Ve arkasını döndü. “ARTIK BURDA YAŞAYACAKSIN! KURALLARIMA ALIŞSAN İYİ EDERSİN KÜÇÜK MARYA!” dedi. Ben burada yaşayacaktım. Beni kaçıran adamla yaşayacaktım. İşte yine şanssızlıklarımdan biri. Adam yürürken yine durdu ve bana baktı. “SENİ İSTEDİĞİM GİBİ EĞİTECEĞİM. KÖTÜ BİR KIZ OLUCAKSIN MARYA! KALBİNDE SAFLIK KALMAYACAK. BUNA HAZIR OL!” dedi ve yine arkasını dönüp yürümeye devam etti. Hayatımın karmaşası sanırım hiç durmayacaktı. İşte benim hayatım buydu. Doğumumdan beri…

     MERHABA ARKADAŞLAR. BÖLÜMÜ ÇOK GECİKTİRDİĞİMİN FARKINDAYIM. FAKAT SON SINAV HAFTASINDA ÇOK ÜZÜCÜ ŞEYLER YAŞADIM. ARKADAŞIM ÖNEMLİ BİR AMELİYAT GEÇİRDİ. BÖLÜM YAZACAK PSİKOLOJİM YOKTU YANİ. ŞİMDİ ARKADAŞIM İYİ VE YAZMAYA KARAR VERDİM. BUNDAN SONRA BÖLÜMLERİ AKSATMAMAYA ÖNEM VERECEĞİM. 4 BÖLÜMDE OKUNMA SAYISI 233 OLMUŞ. TEŞEKKÜR EDERİM. VE BÖLÜMLERE VOTE VERİRSENİZ ÇOK SEVİNİRİM. DİĞER BÖLÜMÜ HAFTA İÇİ YAYINLAMAYI DÜŞÜNÜYORUM. GÖRÜŞÜRÜZ.

"KİLİT NOKTASI"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin